Dünyanın herhangi bir yerinde bir kadın hâlâ korkarak sokağa çıkıyorsa, bir başka kadın hâlâ eşit ücret alamıyorsa, bir çocuk hâlâ “kız olduğu için” okula gönderilmiyorsa…
O halde bugün kutladığımız şey yalnızca bir gün değil, bitmeyen bir mücadelenin adıdır.
Kadın Hakları Günü, takvimlerde bir tarih olarak dursa da aslında yılların, asırların öyküsünü taşır.
Bu gün; sadece bir kutlama değil, tarihin kadınlara borcunu hatırlattığı sessiz bir hesaplaşmadır. Çünkü kadın, her toplumun aynasıdır. Aynaya bakınca sadece kadını değil, onun gördüğü değeri, saygıyı ve özgürlüğü de görürüz.
Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, kadınların hikâyeleri birbirine benzer:
Biraz cesaret, biraz acı, biraz direnç ve çokça umut…
Kadın olmak, çoğu zaman “hak aramak” ile eş anlamlıdır.
Hak dediğiniz şey, kimsenin lütfu değildir. Kadınlar da haklarını kimsenin izniyle almamıştır; çoğu zaman bedel ödeyerek, çoğu zaman yalnız kalarak, çoğu zaman toplumun anlamakta zorlandığı bir kararlılıkla kazanmıştır.
Bir kadının kendi hayatına dair karar verme hakkı, bir annenin çalışmak istediği için yargılanmaması, bir genç kızın istediği mesleğe ulaşabilmesi…
Bunların hiçbiri “doğal” veya “kendiliğinden” gelişen süreçler değildir. Arkasında yılların mücadelesi ve adı bilinmeyen milyonlarca kadının sessiz direnişi vardır.
Peki bugün, 21. yüzyılda tablo gerçekten değişti mi?
Evet, pek çok şey değişti. Fakat değişmeyen şeyler de hâlâ çok fazla.
Kadına yönelik şiddetin hâlâ manşetlerde olması, eşit ücret tartışmalarının bitmemesi, kadınların kariyer basamaklarında görünmez duvarlara çarpması… Bunlar bize şunu söylüyor:
Mücadele bitmedi. Bitmeyecek. Çünkü hayat devam ediyor.
Kadın hakları, bir medeniyet göstergesidir. Bir toplumun ilerleyip ilerlemediğini anlamak için rakamlara değil, önce kadınlarına bakmak gerekir.
Kadınların güvende, özgür ve eşit olmadığı bir yer; ekonomik olarak güçlü olsa bile “toplumsal olarak” zayıftır.
Bugün ne yapmalı?
Bugün bir “farkındalık günü” olarak önemlidir ama esas mesele yarın ne yapacağımızdır.
Bir ülkenin geleceğini değiştirmek istiyorsak:
Kız çocuklarının eğitimini güçlendirmeliyiz.
Kadına yönelik şiddeti sıfır toleransla ele almalıyız.
Kadınların iş yaşamında, siyasette, akademide, sanatta daha görünür olmasını sağlamalıyız.
Ev içi emeğin yükünün yalnızca kadına ait olduğuna dair kalıpları kırmalıyız.
Bunlar “iyi niyet temennileri” değil, bir toplumun gelişmesi için zorunluluklardır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kadın hakları, bir medeniyet göstergesidir
Fatma AKÇAY
Dünyanın herhangi bir yerinde bir kadın hâlâ korkarak sokağa çıkıyorsa, bir başka kadın hâlâ eşit ücret alamıyorsa, bir çocuk hâlâ “kız olduğu için” okula gönderilmiyorsa…
O halde bugün kutladığımız şey yalnızca bir gün değil, bitmeyen bir mücadelenin adıdır.
Kadın Hakları Günü, takvimlerde bir tarih olarak dursa da aslında yılların, asırların öyküsünü taşır.
Bu gün; sadece bir kutlama değil, tarihin kadınlara borcunu hatırlattığı sessiz bir hesaplaşmadır. Çünkü kadın, her toplumun aynasıdır. Aynaya bakınca sadece kadını değil, onun gördüğü değeri, saygıyı ve özgürlüğü de görürüz.
Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, kadınların hikâyeleri birbirine benzer:
Biraz cesaret, biraz acı, biraz direnç ve çokça umut…
Kadın olmak, çoğu zaman “hak aramak” ile eş anlamlıdır.
Hak dediğiniz şey, kimsenin lütfu değildir. Kadınlar da haklarını kimsenin izniyle almamıştır; çoğu zaman bedel ödeyerek, çoğu zaman yalnız kalarak, çoğu zaman toplumun anlamakta zorlandığı bir kararlılıkla kazanmıştır.
Bir kadının kendi hayatına dair karar verme hakkı, bir annenin çalışmak istediği için yargılanmaması, bir genç kızın istediği mesleğe ulaşabilmesi…
Bunların hiçbiri “doğal” veya “kendiliğinden” gelişen süreçler değildir. Arkasında yılların mücadelesi ve adı bilinmeyen milyonlarca kadının sessiz direnişi vardır.
Peki bugün, 21. yüzyılda tablo gerçekten değişti mi?
Evet, pek çok şey değişti. Fakat değişmeyen şeyler de hâlâ çok fazla.
Kadına yönelik şiddetin hâlâ manşetlerde olması, eşit ücret tartışmalarının bitmemesi, kadınların kariyer basamaklarında görünmez duvarlara çarpması… Bunlar bize şunu söylüyor:
Mücadele bitmedi. Bitmeyecek. Çünkü hayat devam ediyor.
Kadın hakları, bir medeniyet göstergesidir. Bir toplumun ilerleyip ilerlemediğini anlamak için rakamlara değil, önce kadınlarına bakmak gerekir.
Kadınların güvende, özgür ve eşit olmadığı bir yer; ekonomik olarak güçlü olsa bile “toplumsal olarak” zayıftır.
Bugün ne yapmalı?
Bugün bir “farkındalık günü” olarak önemlidir ama esas mesele yarın ne yapacağımızdır.
Bir ülkenin geleceğini değiştirmek istiyorsak:
Kız çocuklarının eğitimini güçlendirmeliyiz.
Kadına yönelik şiddeti sıfır toleransla ele almalıyız.
Kadınların iş yaşamında, siyasette, akademide, sanatta daha görünür olmasını sağlamalıyız.
Ev içi emeğin yükünün yalnızca kadına ait olduğuna dair kalıpları kırmalıyız.
Bunlar “iyi niyet temennileri” değil, bir toplumun gelişmesi için zorunluluklardır.