İslam takviminde önemli bir yere sahip olan Muharrem ayı, derin manevi anlamlar taşıyan, inananların gönlünde özel bir yer edinen bir zaman dilimidir.
Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem, kelime anlamı itibarıyla “yasaklanmış, haram kılınmış” anlamına gelir ve İslam öncesi Arap toplumunda savaşmanın yasak olduğu aylar arasında yer alması nedeniyle böyle anılmıştır.
Ancak İslam’da Muharrem ayı, barış ve huzurla bağdaştırılan kutsal aylardan biri olarak kabul edilir ve içinde barındırdığı tarihî ve dini olaylarla da Müslümanların gönlünde derin izler bırakmıştır.
Muharrem ayı, özellikle Aşure Günü ile bilinir. Hicri takvime göre Muharrem ayının onuncu günü kutlanan Aşure, çeşitli anlam ve hikâyelerle doludur.
İslam geleneğinde Hz. Nuh’un gemisinin Nuh Tufanı’ndan sonra Cudi Dağı’na oturduğu, Hz. Musa’nın İsrailoğulları ile Mısır’dan kurtuluşunun gerçekleştiği, Hz. İbrahim’in ateşten kurtulduğu gibi birçok peygamberî mucizenin Aşure gününe denk geldiğine inanılır.
Bu nedenle, Aşure Günü müminler tarafından hem bir şükür günü hem de manevî bir arınma vesilesi olarak değerlendirilir.
Ancak Muharrem ayının manevi derinliğini ve toplumsal yansımasını en çok etkileyen olay, İslam tarihinin en trajik hadiselerinden biri olan Kerbela Vakasıdır.
Hz. Hüseyin ve beraberindeki yakınlarının, Emevîler tarafından 10 Muharrem 61 (Miladi 680) tarihinde Kerbela’da şehit edilmesi, sadece Şii Müslümanlar için değil, bütün İslam dünyası için büyük bir matem ve anma sebebidir. Bu acı olay, zalim yönetime karşı adalet, hakkaniyet ve cesaretin sembolü haline gelmiş, Muharrem ayı da zulme karşı direnişin ve inanç uğruna fedakârlığın ayı olarak hafızalara kazınmıştır.
Muharrem ayı, aynı zamanda bireylerin maneviyatlarını tazeleme, iç hesaplaşma yapma ve geçmişin muhasebesini yapma zamanı olarak da görülür.
Özellikle Aşure Günü’nde pişirilen ve dağıtılan aşure tatlısı, paylaşmanın, yardımlaşmanın ve toplumsal birliğin sembolüdür. İnsanlar, bu özel günde komşularına, dostlarına ve ihtiyaç sahiplerine aşure ikram ederek birlik ve beraberlik duygularını pekiştirirler.
Bu gelenek, farklılıkların ötesinde ortak bir kültürel ve insani değerler bağlamında toplumları birbirine bağlar.
Muharrem ayında tutulan oruçlar da İslam’da ayrı bir öneme sahiptir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) tavsiyesiyle 9 ve 10 Muharrem günlerinde oruç tutmak, geçmişte işlenen günahların affı ve manevî arınma için vesile sayılır. Bu ibadet, kişinin kendini yenilemesi, sabır ve dayanıklılığını artırması açısından değer taşır.
Bugün geldiğimiz noktada, Muharrem ayı hem bireysel hem de toplumsal olarak anlamların yeniden hatırlandığı ve yaşatıldığı bir dönemdir.
Özellikle toplumsal barış, adalet ve zulme karşı duruşun simgesi olan Kerbela’nın hatırlanması, modern dünyada insan hakları, özgürlük ve vicdan temelli yaklaşımların güçlenmesine de ilham verir.
Müslüman toplumlar, farklı coğrafyalarda bu ayı çeşitli törenler, matem yürüyüşleri ve dini sohbetlerle anarken; aynı zamanda bu günlerin evrensel mesajlarını da unutmamalıdırlar.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem Ayı: Manevi derinliği ve toplumsal anlamı üzerine
Fatma AKÇAY
İslam takviminde önemli bir yere sahip olan Muharrem ayı, derin manevi anlamlar taşıyan, inananların gönlünde özel bir yer edinen bir zaman dilimidir.
Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem, kelime anlamı itibarıyla “yasaklanmış, haram kılınmış” anlamına gelir ve İslam öncesi Arap toplumunda savaşmanın yasak olduğu aylar arasında yer alması nedeniyle böyle anılmıştır.
Ancak İslam’da Muharrem ayı, barış ve huzurla bağdaştırılan kutsal aylardan biri olarak kabul edilir ve içinde barındırdığı tarihî ve dini olaylarla da Müslümanların gönlünde derin izler bırakmıştır.
Muharrem ayı, özellikle Aşure Günü ile bilinir. Hicri takvime göre Muharrem ayının onuncu günü kutlanan Aşure, çeşitli anlam ve hikâyelerle doludur.
İslam geleneğinde Hz. Nuh’un gemisinin Nuh Tufanı’ndan sonra Cudi Dağı’na oturduğu, Hz. Musa’nın İsrailoğulları ile Mısır’dan kurtuluşunun gerçekleştiği, Hz. İbrahim’in ateşten kurtulduğu gibi birçok peygamberî mucizenin Aşure gününe denk geldiğine inanılır.
Bu nedenle, Aşure Günü müminler tarafından hem bir şükür günü hem de manevî bir arınma vesilesi olarak değerlendirilir.
Ancak Muharrem ayının manevi derinliğini ve toplumsal yansımasını en çok etkileyen olay, İslam tarihinin en trajik hadiselerinden biri olan Kerbela Vakasıdır.
Hz. Hüseyin ve beraberindeki yakınlarının, Emevîler tarafından 10 Muharrem 61 (Miladi 680) tarihinde Kerbela’da şehit edilmesi, sadece Şii Müslümanlar için değil, bütün İslam dünyası için büyük bir matem ve anma sebebidir. Bu acı olay, zalim yönetime karşı adalet, hakkaniyet ve cesaretin sembolü haline gelmiş, Muharrem ayı da zulme karşı direnişin ve inanç uğruna fedakârlığın ayı olarak hafızalara kazınmıştır.
Muharrem ayı, aynı zamanda bireylerin maneviyatlarını tazeleme, iç hesaplaşma yapma ve geçmişin muhasebesini yapma zamanı olarak da görülür.
Özellikle Aşure Günü’nde pişirilen ve dağıtılan aşure tatlısı, paylaşmanın, yardımlaşmanın ve toplumsal birliğin sembolüdür. İnsanlar, bu özel günde komşularına, dostlarına ve ihtiyaç sahiplerine aşure ikram ederek birlik ve beraberlik duygularını pekiştirirler.
Bu gelenek, farklılıkların ötesinde ortak bir kültürel ve insani değerler bağlamında toplumları birbirine bağlar.
Muharrem ayında tutulan oruçlar da İslam’da ayrı bir öneme sahiptir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) tavsiyesiyle 9 ve 10 Muharrem günlerinde oruç tutmak, geçmişte işlenen günahların affı ve manevî arınma için vesile sayılır. Bu ibadet, kişinin kendini yenilemesi, sabır ve dayanıklılığını artırması açısından değer taşır.
Bugün geldiğimiz noktada, Muharrem ayı hem bireysel hem de toplumsal olarak anlamların yeniden hatırlandığı ve yaşatıldığı bir dönemdir.
Özellikle toplumsal barış, adalet ve zulme karşı duruşun simgesi olan Kerbela’nın hatırlanması, modern dünyada insan hakları, özgürlük ve vicdan temelli yaklaşımların güçlenmesine de ilham verir.
Müslüman toplumlar, farklı coğrafyalarda bu ayı çeşitli törenler, matem yürüyüşleri ve dini sohbetlerle anarken; aynı zamanda bu günlerin evrensel mesajlarını da unutmamalıdırlar.