Yaşamın temel kaynağı olan su, dünya üzerinde eşitsiz dağılmış ve her geçen gün daha kıymetli hale gelen bir doğal kaynaktır. Bugün ne yazık ki, sadece sıcak yaz günlerinde değil, yılın her döneminde suyun azalmasından söz eder olduk.
Kuraklık tehlikesi artık sadece tarım sayfalarının konusu değil; şehir hayatını, ekonomiyi ve günlük yaşantımızı doğrudan etkileyen bir gerçeklik haline geldi.
Küresel ısınma, iklim değişikliği ve hızla artan nüfusun getirdiği yoğun tüketim baskısı, su kaynaklarımızı sürdürülemez noktaya taşıyor.
Türkiye gibi su stresi yaşayan bir ülkede, bu durumu görmezden gelmek lüks değil, riskli bir tercih olur.
Tasarruf bireyde başlar
Bugün musluğu her açtığımızda akan suyu "sonsuzmuş" gibi düşünmek büyük bir yanılgı. Oysa ki o su, belki kilometrelerce öteden geliyor, filtreleniyor, depolanıyor ve binlerce kişiye ulaştırılıyor.
Evde diş fırçalarken musluğu kapatmak, bulaşıkları elde değil makinede yıkamak, bahçeyi gece sulamak gibi basit ama etkili yöntemlerle her birey bu zincirin sorumluluk halkasına katılabilir.
Tarımda su yönetimi
Türkiye’de su tüketiminin yaklaşık yüzde 70’i tarımda gerçekleşiyor. Ancak bu oranın büyük bölümü hâlâ ilkel yöntemlerle, yani salma sulama ile yapılıyor. Oysa damla sulama, yağmurlama gibi modern sulama sistemleri, su kullanımını ciddi oranda düşürüyor. Devlet destekleri, çiftçiye bu teknolojileri ulaştırmalı; çiftçi ise suyun değerini bilerek bu sistemleri benimsemeli.
Yerel yönetimler, şebekelerdeki kayıp-kaçakları minimize etmek için altyapılarını güçlendirmeli. Aynı şekilde kamu binalarında da su verimliliği esas alınmalı. Kademeli tarife sistemleriyle israf eden daha çok öderken, tasarruf eden desteklenmeli. İçme suyu ile bahçe sulamak, araç yıkamak gibi lüks tüketimler mutlaka denetlenmeli.
Tüm bu çabalar ancak toplumda ortak bir bilinç oluşursa anlamlı olur. Çocuklarımızı küçük yaşta su tasarrufu konusunda eğitmezsek, gelecekte aynı hataları tekrarlamaları kaçınılmaz olur. Afişler, kamu spotları, sosyal medya kampanyalarıyla bu farkındalık sürekli canlı tutulmalı.
Su sadece bir kaynak değil; aynı zamanda bir sorumluluk. Bugün birey olarak musluğu kapatmamız, gelecekte bir çocuğun susuz kalmaması anlamına gelebilir.
Hepimizin elinde bir damla umut var; o damlayı israfa değil, yarına yönlendirelim.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Suyu tasarruflu kullanalım!
Fatma AKÇAY
Yaşamın temel kaynağı olan su, dünya üzerinde eşitsiz dağılmış ve her geçen gün daha kıymetli hale gelen bir doğal kaynaktır. Bugün ne yazık ki, sadece sıcak yaz günlerinde değil, yılın her döneminde suyun azalmasından söz eder olduk.
Kuraklık tehlikesi artık sadece tarım sayfalarının konusu değil; şehir hayatını, ekonomiyi ve günlük yaşantımızı doğrudan etkileyen bir gerçeklik haline geldi.
Küresel ısınma, iklim değişikliği ve hızla artan nüfusun getirdiği yoğun tüketim baskısı, su kaynaklarımızı sürdürülemez noktaya taşıyor.
Türkiye gibi su stresi yaşayan bir ülkede, bu durumu görmezden gelmek lüks değil, riskli bir tercih olur.
Tasarruf bireyde başlar
Bugün musluğu her açtığımızda akan suyu "sonsuzmuş" gibi düşünmek büyük bir yanılgı. Oysa ki o su, belki kilometrelerce öteden geliyor, filtreleniyor, depolanıyor ve binlerce kişiye ulaştırılıyor.
Evde diş fırçalarken musluğu kapatmak, bulaşıkları elde değil makinede yıkamak, bahçeyi gece sulamak gibi basit ama etkili yöntemlerle her birey bu zincirin sorumluluk halkasına katılabilir.
Tarımda su yönetimi
Türkiye’de su tüketiminin yaklaşık yüzde 70’i tarımda gerçekleşiyor. Ancak bu oranın büyük bölümü hâlâ ilkel yöntemlerle, yani salma sulama ile yapılıyor. Oysa damla sulama, yağmurlama gibi modern sulama sistemleri, su kullanımını ciddi oranda düşürüyor. Devlet destekleri, çiftçiye bu teknolojileri ulaştırmalı; çiftçi ise suyun değerini bilerek bu sistemleri benimsemeli.
Yerel yönetimler, şebekelerdeki kayıp-kaçakları minimize etmek için altyapılarını güçlendirmeli. Aynı şekilde kamu binalarında da su verimliliği esas alınmalı. Kademeli tarife sistemleriyle israf eden daha çok öderken, tasarruf eden desteklenmeli. İçme suyu ile bahçe sulamak, araç yıkamak gibi lüks tüketimler mutlaka denetlenmeli.
Tüm bu çabalar ancak toplumda ortak bir bilinç oluşursa anlamlı olur. Çocuklarımızı küçük yaşta su tasarrufu konusunda eğitmezsek, gelecekte aynı hataları tekrarlamaları kaçınılmaz olur. Afişler, kamu spotları, sosyal medya kampanyalarıyla bu farkındalık sürekli canlı tutulmalı.
Su sadece bir kaynak değil; aynı zamanda bir sorumluluk. Bugün birey olarak musluğu kapatmamız, gelecekte bir çocuğun susuz kalmaması anlamına gelebilir.
Hepimizin elinde bir damla umut var; o damlayı israfa değil, yarına yönlendirelim.