Oğuz Şahin: Yeşil şirket olmak artık bir tercih değil, zorunluluk
Oğuz Şahin: Yeşil şirket olmak artık bir tercih değil, zorunluluk
Çevre ve İklim Değişikliği Uzmanı Oğuz Şahin, şirketlerin çevre anlayışındaki dönüşümünü değerlendirdi. Şahin, çevresel duyarlılığın artık gönüllü bir sosyal sorumluluk değil, sürdürülebilir rekabetin temel şartı olduğunu belirtti.
Haber Giriş Tarihi: 28.05.2025 10:38
Haber Güncellenme Tarihi: 28.05.2025 10:41
Muhabir:
ALİ GÜRELİ
Çevre ve İklim Değişikliği Uzmanı Oğuz Şahin, ilkhaber-gazetesi.com’a yaptığı açıklamada, günümüzde çevreye duyarlı tüketicilerin sayısının arttığını ve bu durumun şirketlerin stratejik yönelimlerini doğrudan etkilediğini söyledi.
Yeşil üretimin artık sadece çevreye hizmet etmeyip aynı zamanda ekonomik büyümenin ve sanayi devriminin yeni yol haritasını çizdiğini vurgulayan Şahin, “İkinci Dünya Savaşı sonrası hızla gelişen sanayi ve teknoloji, ilk başta yaşam kalitesini artırsa da çevre üzerindeki etkileri uzun yıllar göz ardı edildi. Şirketler, üretim süreçlerinde ortaya çıkan atıkları bilinçsizce doğaya bıraktı. Zararlı gazlar atmosfere salındı, fosil yakıtların yoğun kullanımı ise küresel ısınmanın temel nedenlerinden biri oldu. O dönemlerde şirketler için çevre ikinci plandaydı. Ancak bu sorumsuz yaklaşım, bugün karşı karşıya kaldığımız iklim krizinin zeminini hazırladı” dedi.
“Yeşil şirket” olmanın yeni tanımı
Günümüzde “yeşil şirket” olmanın artık yalnızca çevreyi sevmekle sınırlı olmadığını belirten Şahin, bu sürecin detaylı stratejiler ve yapısal dönüşümler gerektirdiğine dikkati çekti.
Şahin, “Ofis binalarından üretim hatlarına kadar tüm süreçler yeniden tasarlanmalı. İsrafı ve atığı en aza indiren sistemler kurulmalı. Şirketlerin doğa dostu ürünler üretmesi, sadece tüketiciye değil, aynı zamanda uzun vadeli kârlılığa hizmet eder” diye konuştu.
Alcoa, Dow Chemical, IBM ve Johnson & Johnson gibi küresel şirketlerin üretimde temiz enerjiye geçerek çevreci dönüşümde öncü olduklarını anlatan Şahin, ayrıca Türkiye'de de çevreye duyarlı üretim yapan firmaların sayısının giderek arttığını belirtti.
“Kirlilikle mücadele önleyici politikalarla başlar”
Şahin, kirliliğin maliyetinin yalnızca çevreyle sınırlı kalmadığını, işletmelerin uzun vadeli finansal dengelerini de bozduğuna dikati çekerek, şöyle konuştu:
“Atık ve malzeme israfı şirketler için gizli maliyetler yaratır. Bu nedenle kirliliği ortaya çıkmadan engellemek, düzeltici önlemler almaktan çok daha ekonomiktir. Enerji verimli ticari binalar, bu sürecin önemli bir parçası.”
“Tüketici davranışları şirketleri dönüştürüyor”
Tüketicilerin yeşil ürünlere yönelmesiyle birlikte şirketlerin çevre politikalarını yeniden şekillendirdiğini dile getiren Şahin, bu noktada bazı tartışmalara da değindi: Şahin, şunları kaydetti:
“Yeşil ürünlerin gerçekten çevre dostu olup olmadığı sık sık sorgulanıyor. Kimileri bunun pazarlama taktiği olduğunu savunuyor. Ancak ben, tüketicinin her bilinçli tercihiyle bu dönüşüme katkı sağladığını düşünüyorum. Zararlı bir ürün yerine daha az zararlıyı seçmek bile bir adımdır.
Çevresel sürdürülebilirlik, gelecekte şirketlerin ayakta kalabilmesi için temel kriterlerden biri haline gelecektir. Kurumsal çevreciliğin gelişimi, yalnızca çevre için değil, aynı zamanda şirketlerin uzun vadeli rekabet gücü için de vazgeçilmezdir. Artık doğayı korumak bir maliyet değil, geleceğe yapılan en değerli yatırımdır.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Oğuz Şahin: Yeşil şirket olmak artık bir tercih değil, zorunluluk
Çevre ve İklim Değişikliği Uzmanı Oğuz Şahin, şirketlerin çevre anlayışındaki dönüşümünü değerlendirdi. Şahin, çevresel duyarlılığın artık gönüllü bir sosyal sorumluluk değil, sürdürülebilir rekabetin temel şartı olduğunu belirtti.
Çevre ve İklim Değişikliği Uzmanı Oğuz Şahin, ilkhaber-gazetesi.com’a yaptığı açıklamada, günümüzde çevreye duyarlı tüketicilerin sayısının arttığını ve bu durumun şirketlerin stratejik yönelimlerini doğrudan etkilediğini söyledi.
Yeşil üretimin artık sadece çevreye hizmet etmeyip aynı zamanda ekonomik büyümenin ve sanayi devriminin yeni yol haritasını çizdiğini vurgulayan Şahin, “İkinci Dünya Savaşı sonrası hızla gelişen sanayi ve teknoloji, ilk başta yaşam kalitesini artırsa da çevre üzerindeki etkileri uzun yıllar göz ardı edildi. Şirketler, üretim süreçlerinde ortaya çıkan atıkları bilinçsizce doğaya bıraktı. Zararlı gazlar atmosfere salındı, fosil yakıtların yoğun kullanımı ise küresel ısınmanın temel nedenlerinden biri oldu. O dönemlerde şirketler için çevre ikinci plandaydı. Ancak bu sorumsuz yaklaşım, bugün karşı karşıya kaldığımız iklim krizinin zeminini hazırladı” dedi.
“Yeşil şirket” olmanın yeni tanımı
Günümüzde “yeşil şirket” olmanın artık yalnızca çevreyi sevmekle sınırlı olmadığını belirten Şahin, bu sürecin detaylı stratejiler ve yapısal dönüşümler gerektirdiğine dikkati çekti.
Şahin, “Ofis binalarından üretim hatlarına kadar tüm süreçler yeniden tasarlanmalı. İsrafı ve atığı en aza indiren sistemler kurulmalı. Şirketlerin doğa dostu ürünler üretmesi, sadece tüketiciye değil, aynı zamanda uzun vadeli kârlılığa hizmet eder” diye konuştu.
Alcoa, Dow Chemical, IBM ve Johnson & Johnson gibi küresel şirketlerin üretimde temiz enerjiye geçerek çevreci dönüşümde öncü olduklarını anlatan Şahin, ayrıca Türkiye'de de çevreye duyarlı üretim yapan firmaların sayısının giderek arttığını belirtti.
“Kirlilikle mücadele önleyici politikalarla başlar”
Şahin, kirliliğin maliyetinin yalnızca çevreyle sınırlı kalmadığını, işletmelerin uzun vadeli finansal dengelerini de bozduğuna dikati çekerek, şöyle konuştu:
“Atık ve malzeme israfı şirketler için gizli maliyetler yaratır. Bu nedenle kirliliği ortaya çıkmadan engellemek, düzeltici önlemler almaktan çok daha ekonomiktir. Enerji verimli ticari binalar, bu sürecin önemli bir parçası.”
“Tüketici davranışları şirketleri dönüştürüyor”
Tüketicilerin yeşil ürünlere yönelmesiyle birlikte şirketlerin çevre politikalarını yeniden şekillendirdiğini dile getiren Şahin, bu noktada bazı tartışmalara da değindi: Şahin, şunları kaydetti:
“Yeşil ürünlerin gerçekten çevre dostu olup olmadığı sık sık sorgulanıyor. Kimileri bunun pazarlama taktiği olduğunu savunuyor. Ancak ben, tüketicinin her bilinçli tercihiyle bu dönüşüme katkı sağladığını düşünüyorum. Zararlı bir ürün yerine daha az zararlıyı seçmek bile bir adımdır.
Çevresel sürdürülebilirlik, gelecekte şirketlerin ayakta kalabilmesi için temel kriterlerden biri haline gelecektir. Kurumsal çevreciliğin gelişimi, yalnızca çevre için değil, aynı zamanda şirketlerin uzun vadeli rekabet gücü için de vazgeçilmezdir. Artık doğayı korumak bir maliyet değil, geleceğe yapılan en değerli yatırımdır.”
Kaynak: ALİ GÜRELİ