#Oğuz Şahin

İLKHABER-Gazetesi - Oğuz Şahin haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Oğuz Şahin haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Su krizi büyüyor, kaynaklar küçülüyor Haber

Su krizi büyüyor, kaynaklar küçülüyor

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri her yıl daha belirgin hale gelirken, dünyadaki su kaynakları alarm veriyor. Artan sıcaklıklar, yağış rejimindeki düzensizlikler ve hızla tükenen yeraltı suları, milyonlarca insanın yaşamını doğrudan tehdit ediyor. Bilim insanlarına göre suyun geleceği, iklim krizinin en kritik ve en kırılgan başlıklarından biri hâline geldi. Uzmanlar, birçok bölgede nehir ve göllerin geri dönülemez biçimde kuruduğunu, bazı yerlerde ise şiddetli yağışların ani taşkınlara yol açtığını belirtiyor. Tarımda verim kaybı, enerji üretiminde aksaklıklar ve içme suyuna erişimde yaşanan güçlükler, bu değişimin somut sonuçları arasında yer alıyor. Bu kapsamda konuşan Ekoşehirler, Çevre ve İklim Değişikliği Araştırmaları Derneği Genel Başkanı Oğuz Şahin, küresel su döngüsünün ciddi bir krizin içinde olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Son araştırmalar, dünya çapında su rezervlerinin normal seviyelerde seyrettiği bölgelerin büyük ölçüde azaldığını gösteriyor. Bir yanda uzun süreli ve ağır kuraklık, diğer yanda kontrol edilemeyen taşkınlar… Su artık tahmin edilmesi zor bir davranış sergiliyor ve bu durum hem çevre hem de ekonomi için büyük bir tehdit oluşturuyor.” Su kaynaklarına erişimin yalnızca çevresel bir konu değili, aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve hatta ulusal güvenlik açısından da stratejik bir öneme sahip olduğuna dikkati çeken Şahin, “Tarım ürünlerinden enerji altyapısına, içme suyu arzından sanayiye kadar her alan bundan etkileniyor. Suyu sürdürülebilir yönetmek zorundayız ve aksi hâlde çok daha ağır sonuçlarla yüzleşeceğiz” dedi. Çözüm için uluslararası iş birliğinin acil olduğunu söyleyen Şahin, şu çağrıyı yaptı: “Su tasarrufuna dayalı politikalar geliştirmek, akıllı su yönetimi sistemlerini hayata geçirmek ve kaynakları adil şekilde paylaşmak artık bir tercih değil, zorunluluk.”

Dere yatakları daralıyor, tehlike büyüyor Haber

Dere yatakları daralıyor, tehlike büyüyor

Uzmanlar, derelerin yalnızca su taşıyan kanallar olmadığını, kendi yataklarında akma, kıyılarıyla birlikte var olma ve doğal döngülerini sürdürme haklarına sahip ekosistemler olduğunu vurguluyor. Ancak plansız yapılaşma ve yanlış müdahalelerin bu doğal hakları giderek yok ettiği belirtiliyor. Meydana gelen sel felaketlerinin ana nedeninin yağış miktarı değil, dere yataklarının ve taşkın alanlarının daraltılması, doldurulması ve suyun akışının engellenmesi olduğunu ifade eden uzmanlar, “Türkiye genelinde son yıllarda pek çok dere yatağı hobi bahçelerine, konutlara, yollara ve ticari yapılara dönüştürüldü. Taşkın alanları yok edildiği için suyun genişleyebileceği doğal bölgeler de kaybedildi” diyor. İklim değişikliğinin etkileriyle artan şiddetli yağışların, riskleri her geçen gün daha görünür hale getirdiğine dikkat çeken uzmanlar, “Bu konudaki çözüm, betonla kaplanmış derelerin doğaya uygun şekilde restore edilmesi, dere yatakları ve taşkın alanlarının etkin biçimde denetlenmesi ve kaçak yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemesinden geçiyor” ifadelerini kullanıyor. “Dereleri hapsederek afetleri davet ediyoruz” Ekoşehirler, Çevre ve İklim Değişikliği Araştırmaları Derneği Başkanı Oğuz Şahin de, doğal döngülere saygı gösterilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Dereleri beton duvarlar arasına sıkıştırdığımızda aslında suyun nefesini kesiyoruz. Su yönünü bulamadığında ise yerleşim alanlarına doğru taşıyor ve bunun adına da ‘afet’ diyoruz. Biz dere yataklarını daraltmayıp suyun haklarını korursak, su da kentleri korur. Taşkın alanlarını geri kazanmak, denetimi güçlendirmek ve doğa temelli çözümleri hayata geçirmek artık bir seçenek değil zorunluluktur.”

Atıklar, akarsular için tehdit oluşturuyor Haber

Atıklar, akarsular için tehdit oluşturuyor

Ekoşehirler, Çevre ve İklim Değişikliği Araştırmaları Derneği Başkanı Oğuz Şahin, Türkiye’nin bazı bölgelerinde nehir ve dere kenarlarında artan kirliliğe, kaçak yapılaşmaya dikkat çekti. Şahin, özellikle akarsu yatakları kenarlarına dökülen inşaat ve evsel atıkların, kıyılardaki kontrolsüz yapılaşmanın hem ekosistemi hem de insanların yaşamını tehlikeye attığını söyledi. Şahin, akarsu ekosistemlerinin birer "doğal yaşam koridoru” olduğuna vurgu yaparak, “Nehir ve dere kenarlarına yapılan her türlü kaçak inşaat, betonlaşma ve gelişi güzel bırakılan inşaat atıkları ile evsel atıklar, suyun doğal akışını bozuyor, taşkın riskini büyütüyor ve sucul canlıların yaşamını tehdit ediyor” dedi. Son yıllarda nehirler üzerine kurulan ve kurulması planlanan Hidroelektrik Santralleri’nin (HES) çevresel etkilerine de değinen Şahin, bu projelerin özellikle küçük akarsularda geri dönüşü zor tahribatlar yarattığını belirtti. Şahin, “HES’ler, suyun doğal döngüsünü kesintiye uğratıyor. Akarsu yatağının kuruması, balık göç yollarının kapanması ve su sıcaklığının değişmesi gibi etkiler, o bölgedeki ekosistemi tamamen bozabiliyor. Enerji üretme amacıyla doğayı yok etmek kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Dragon Çayı’nda kirlilik alarmı Toros Dağları’ndan doğup Mersin’in Anamur ilçesinde Akdeniz’e dökülen Dragon Çayı'nın durumuna da özel olarak dikkat çeken Şahin, burada yaşanan kirliliğin bölgesel bir sorun olmaktan çıkıp ciddi bir çevre alarmına dönüştüğünü söyledi. Yaptıkları gözlemlerde çayın kıyılarında yoğun miktarda plastik, cam, evsel atık ve bahçe artıklarına rastladıklarını belirten Şahin, durumu şu sözlerle özetledi: “Dragon Çayı’nın kenarları adeta bir çöplük haline getirilmiş. Bu kirlilik yalnızca suyun kalitesini bozmakla kalmıyor, aynı zamanda hemen yakınında bulunan deniz kaplumbağalarının yuvalama kumsallarını da tehdit ediyor. Bölgedeki kirlenme seviyesi artık alarm veriyor. Ekosistem bir bütündür. Çaydaki kirlilik denize, denizdeki bozulma kıyı yaşamına zarar olarak geri dönüyor.” Yetkililere ve vatandaşlara çağrı Oğuz Şahin, yerel yönetimlere, devlet kurumlarına ve vatandaşlara ortak sorumluluk çağrısında bulunarak, su kaynaklarının korunmasının ertelenemez bir konu olduğunu da vurguladı. Şahini şunları kaydetti: “Nehirlerimizi, derelerimizi korumak geleceğimizi korumaktır. İnsanın doğaya verdiği zararın bedelini yine insan ödüyor. Hem mevcut kirliliği temizlemek hem de yeni kirlilikleri önleyecek güçlü denetim mekanizmaları geliştirmek zorundayız. Dragon Çayı kenarlarına atılan atıklar için acilen temizleme çalışması başlatılması, deniz kaplumbağaları dikkate alınarak bölgenin koruma statüsünün güçlendirilmesi gerekir.”

'Doğayla barışık şehirler, sağlıklı nesillerin teminatıdır' Haber

'Doğayla barışık şehirler, sağlıklı nesillerin teminatıdır'

Ekoşehirler, Çevre ve İklim Değişikliği Araştırmaları Derneği Başkanı Oğuz Şahin, sürdürülebilir şehircilik ve çevre politikalarına ilişkin ilkhaber-gazetesi.com’a yaptığı açıklamada, Türkiye’nin çevresel dönüşüm sürecinde kritik bir döneme girdiğini söyledi. “Tarım alanları betonlaşma baskısı altında” Şahin, iklim değişikliğinin artık bilimsel bir tartışma konusu olmaktan çıkıp, kent yaşamını doğrudan etkileyen bir gerçek haline geldiğini vurgulayarak şunları kaydetti: “Bugün kentlerimizin yüzde 70’i hava kirliliğiyle mücadele ediyor, su kaynaklarımız azalıyor, tarım alanları betonlaşma baskısı altında. Biz Ekoşehirler, Çevre ve İklim Değişikliği Araştırmaları Derneği olarak hem yerel yönetimlere hem de vatandaşlara çağrıda bulunuyoruz. Şehirlerimizi doğayla uyumlu hale getirelim. Yeşil alanları, bisiklet yollarını, yağmur suyu toplama sistemlerini artırmak gibi önemli detaylar bir lüks değil, bir zorunluluktur.” Şahin, dernek olarak önemli projelere imza atacaklarını dile getirerek “Ekoşehirler olarak Adana ve Türkiye genelinde ekolojik dönüşüm projeleri yürüteceğiz. Amacımız, karbon salımını azaltan, enerji verimliliğini artıran, çevre bilincini güçlendiren modelleri yerel yönetimlerle birlikte hayata geçirmek” ifadelerini kullandı. Oğuz Şahin, ayrıca, çevre bilincinin toplumun tüm kesimlerine yayılması gerektiğine de dikkati çekerek, “Çocuklara çevre eğitimi vermeden, gençleri iklim bilinciyle donatmadan hiçbir dönüşüm kalıcı olmaz. Derneği olarak bu farkındalığı yaratmak için her kesime ulaşmaya çalışacağız” diye konuştu. “Doğayla barışık şehirler, sağlıklı gelecek demektir” Şahin, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Doğayla barışık şehirler inşa etmek, yalnızca çevreci bir tercih değil, aynı zamanda insan sağlığını, ekonomik sürdürülebilirliği ve toplumsal huzuru korumanın tek yoludur. Bugün atacağımız adımlar, yarının yaşanabilir Türkiye’sini belirleyecek.”

İklim krizi Türkiye’yi susuz bırakabilir: Uzmanından kritik uyarılar Haber

İklim krizi Türkiye’yi susuz bırakabilir: Uzmanından kritik uyarılar

Çevre ve İklim Değişikliği Uzmanı Oğuz Şahin, iklim değişikliğinin Türkiye’de su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti. Şahin, son yıllarda artan sıcaklıklar ve düzensiz yağış rejimlerinin tarım ve içme suyu kaynakları üzerinde ciddi baskılar oluşturduğunu belirterek, su kıtlığı riskinin önümüzdeki yıllarda daha da artabileceği uyarısında bulundu. Özellikle sulama ve şehir içi su kullanımında verimliliğin artırılmasının hayati önem taşıdığını vurgulayan Şahin, “İklim değişikliği yalnızca çevresel bir sorun değil, ekonomik ve sosyal yaşamı da doğrudan etkileyen bir faktör. Su kaynaklarının korunması ve yönetimi konusunda acil daha kalıcı ve acil önlemler alınmalı” ifadelerini kullandı. Oğuz Şahin, vatandaşların su tasarrufu konusunda bilinçlenmesinin önemine değinerek, kuraklığa dayanıklı tarım uygulamalarının artırılmasına yönelik adımlar atılması çağrısında da bulundu. Geçtiğimiz günlerde katıldığı radyo programında da iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ve su krizi konularında değerlendirmelerde bulunduğunu anımsatan Şahin, “İklim krizine karşı alınacak önlemler yalnızca devlet kurumları değil, toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğunda. Şehir planlaması ve tarımsal politikaların iklim değişikliğine uygun şekilde revize edilmesi gerekir” diye konuştu.

TEMAD Adana’dan Gaziler Günü’nde duygusal etkinlik Haber

TEMAD Adana’dan Gaziler Günü’nde duygusal etkinlik

Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Adana İl Başkanlığı üyesi, Terör gazisi Astsubay Mahmut Çertmek, 19 Eylül Gaziler Günü dolayısıyla İsmet İnönü Endüstri Meslek Lisesi öğrencileriyle bir araya geldi. Buluşmada, askerliğin tanımı ve gazilik mertebesinin önemi üzerinde durularak duygusal anlar yaşandı. Öğrenciler, bir gazi ile doğrudan iletişim kurma fırsatı bulurken, gazi Mahmut Çertmek de genç nesillere kendi deneyimlerini aktararak anlamlı bir sohbet gerçekleştirdi. Etkinlikte, buluşmanın gerçekleşmesinde katkısı olan TEMAD Adana İl Başkanı Oğuz ŞAHİN de günün anlam ve önemine dair bir açıklama yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 19 Eylül 1921'de Mustafa Kemal Atatürk'e “Gazi” unvanının verildiği günün yıl dönümününün “Gaziler Günü” olarak kutlandığını anımsatan Oğuz Şahin, yaptığı konuşmada, şunları kaydetti: “Bugün burada, hem gençlerimizle gazimizi buluşturmanın gururunu yaşıyoruz hem de ülkemizin bağımsızlığı ve güvenliği uğruna canlarını ortaya koymuş kahramanlarımızın hatırasını yad ediyoruz. Gazilik, sadece bir unvan değil, milletimizin minnet ve şükran duygusunun sembolüdür. Gençlerimizin, gazilerimizin hayat hikâyelerini dinleyerek vatan sevgisini daha iyi kavramaları, geleceğe daha bilinçli adımlar atmalarına vesile olacaktır.” TEMAD Adana İl Başkanlığı, bu tür etkinliklerle hem gazilerin değerini hatırlatmayı hem de genç nesillerin milli bilinç ve sorumluluk duygusunu güçlendirmeyi hedefliyor.

Milleyha Kuş Cenneti için atılan adım, çevrecileri mutlu etti Haber

Milleyha Kuş Cenneti için atılan adım, çevrecileri mutlu etti

Dünyanın en önemli kuş göç yollarından biri üzerinde yer alan Milleyha Kuş Cenneti, hem sulak alan hem de sürdürülebilir koruma statüleriyle geleceğe güvenle taşınıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye’nin önemli ekosistemlerinden biri olan Milleyha Kuş Cenneti’ne yeni koruma statüleri kazandırdı. Artık sadece “Sulak Alan” olarak değil, aynı zamanda “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” statülerine sahip olan Milleyha, nesli tehlike altında olan türler için güvenli bir yuva olmaya devam edecek. Bakanlık yetkilileri, yapılan çalışmalarla Milleyha’nın doğal yapısının bozulmasına yönelik hiçbir faaliyete izin verilmeyeceğini ve ekosistemin korunarak gelecek nesillere aktarılacağını belirtti. Çevre ve iklim değişikliği uzmanı Oğuz Şahin de, Milleyha Kuş Cenneti’nin yeni statüler kazanmasını değerlendirdi. Şahin, “Milleyha Kuş Cenneti gibi sulak alanların korunması, sadece kuşlar için değil, tüm ekosistem için hayati öneme sahip. Bu gelişme gerçekten sevindirici. Sulak alanlar, su kaynaklarının dengesi, biyolojik çeşitlilik ve iklim değişikliğiyle mücadele açısından kritik alanlar. Milleyha’nın hem ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ hem de ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ statülerine kavuşması, bölgedeki ekosistemin korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük bir adım. Bu sayede nesli tehlike altında olan türler güvenle yaşayabilecek ve doğal yapının bozulmasına hiçbir şekilde izin verilmeyecek. Ayrıca bu statüler, bilimsel araştırmalar ve izleme faaliyetlerinin artmasını sağlayarak, bölgedeki koruma çalışmalarını güçlendirecek” dedi. Uzmanlar, Milleyha’nın zengin bitki ve hayvan çeşitliliğiyle Türkiye’nin doğal mirası içinde özel bir yere sahip olduğunu vurguluyor. Koruma alanı ilanının ardından bölgeye yönelik bilimsel araştırmaların ve ekosistem izleme faaliyetlerinin de artacağı ifade ediliyor.

Milyonlarca insan iklim felaketlerinden kaçıyor Haber

Milyonlarca insan iklim felaketlerinden kaçıyor

Çevre ve İklim Değişikliği Uzmanı Oğuz Şahin, iklim değişikliğinin artık uzak bir tehdit olmadığını, hayatımızın merkezinde somut bir gerçek olarak yer aldığını söyledi. Şahin, “Yükselen sıcaklıklar, artan deniz seviyeleri, uzun süren kuraklıklar ve ani seller milyonlarca insanın yaşamını köklü biçimde değiştiriyor” dedi. İklim değişikliğine bağlı göçlerin hızla arttığını belirten Şahin, “İklim göçmenleri kavramı giderek yaygınlaşıyor. İnsanlar, yaşadıkları bölgelerdeki ağır iklim etkilerinden dolayı daha güvenli ve yaşanabilir alanlara göç etmek zorunda kalıyor. Bu durum artık yeni bir dönemi, ‘İklim Değişikliği Göçü Çağı’nı başlatmış durumda” ifadelerini kullandı. Şahin, göç dalgasının sadece bireyleri değil, toplulukları, şehirleri ve hatta ülkeleri etkilediğini dile getirerek, “Milyonlarca insan iklim felaketlerinden kaçarak başka bölgelere sığınmak zorunda kalabilir. Bu da kaynak yönetimi, yeniden yerleşim ve uluslararası ilişkilerde ciddi krizler doğurabilir” diye konuştu. Oğuz Şahin, yine de umutlu olunması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: “İklim değişikliğiyle etkin mücadele, bu göçü yavaşlatabilir. Yenilenebilir enerjiye geçiş, sürdürülebilir tarım, su kaynaklarının korunması ve ağaçlandırma gibi önlemler hem krizi hafifletir hem de insanların yaşam alanlarını korur. İklim değişikliğini durdurmak, sadece doğayı değil, insanların geçim kaynaklarını, kültürlerini ve topluluklarını da korumak demek. Bu nedenle herkesin bu mücadelede aktif rol üstlenmesi gerekiyor.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.