#Astım

İLKHABER-Gazetesi - Astım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Astım haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Havai fişekli yeni yıl kutlamaları, kuşlar için felakete dönüşüyor Haber

Havai fişekli yeni yıl kutlamaları, kuşlar için felakete dönüşüyor

Yeni yıl kutlamalarında kullanılan havai fişekler, her yıl binlerce kuşun ölümüne yol açıyor. Kuşların insanlar­dan çok daha hassas duyulara sahip olması nedeniyle yüksek sesli patlamalar, yoğun ışık ve duman onlar için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Patlama sesleri kuşlarda ani şoka sebep olurken, bu panik hali çoğu zaman ölümle sonuçlanıyor. Kuşlar, sürpriz etkisiyle yaşanan ilk patlama anında uyku tüneklerini terk ederek karanlıkta kontrolsüzce uçmaya başlıyor. Görüşün duman nedeniyle azalması, binalara, enerji iletim hatlarına ve ağaçlara çarpmalarına yol açıyor. Pek çok kuşun yanma nedeniyle öldüğü de çeşitli araştırmalarla belgelendiği belirtiliyor. Ayrıca üreme dönemlerinde yuvada yavrularını koruyan kuşların panik halinde yuvadan uzaklaşması, yavruların soğuktan veya yırtıcı hayvanlardan zarar görmesine yol açıyor. Havai fişek kullanımının yoğunlaştığı alacakaranlık saatlerinin, birçok kuş türü için kritik beslenme zamanları olduğuna işaret ediliyor. Panik uçuşuna zorlanan kuşlar hem enerji kaybediyor hem de yırtıcıların kolay avı hâline geliyor. Özellikle kış aylarında, enerji dengesinin bozulması kuşların hayatta kalma ihtimalini ciddi şekilde düşürüyor. Havai fişeklerin olumsuz etkileri sadece kuşlarla sınırlı kalmıyor. Patlamalar sonucunda açığa çıkan zehirli maddeler, ağır metaller ve kimyasal bileşenler hem çevre hem de insan sağlığı için risk taşıyor. Astım ve solunum yolu rahatsızlıklarını tetikleyen bu maddeler, hava kalitesini düşürüyor ve kanserojen etkiler yaratabiliyor. Ayrıca savaş bölgelerinde görülen korku ve anksiyete tepkilerine benzer davranışlar, hayvanlarda da havai fişek patlamaları sonrası gözlemleniyor. Evlerimizde yaşayan hayvanlar da yüksek ses ve titreşimden olumsuz etkileniyor. 2020’yi 2021’e bağlayan gece Roma’da havai fişekler sonucu yaşanan toplu kuş ölümleri de buna örnek gösteriliyor. Yıllardır yapılan yasak çağrılarına rağmen havai fişek kullanımı, düğün ve kutlama gibi toplu etkinliklerde de hâlâ yaygın şekilde sürüyor. Change.org’da açılan kampanyada ise havayı, doğayı ve canlıları korumak amacıyla havai fişek kullanımının tamamen yasaklanması talep ediliyor. Yaklaşık 62 bin kişinin imzaladığı kampanya, toplumun geniş kesimlerinin bu konuda adım atılmasını istediğini gösteriyor. Uzmanlar ise hem çevresel hem de canlı sağlığı üzerindeki etkileri göz önünde bulundurarak havai fişeklerin acilen yasaklanması gerektiğini vurguluyor. Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: "31 Aralık 2020 gecesi Roma’da yaşanan toplu kuş ölümü, bu sorunun sadece bir örneği. Aynı acı tablo dünyanın her köşesinde tekrarlanıyor. Havai fişek eğlence değil, tüm yaşamı tehdit eden bir uygulamadır. Ülkemiz benzersiz bir biyolojik çeşitliliğe sahipken, bu çeşitliliği tehlikeye atan her faaliyetten vazgeçmek zorundayız. Havai fişek kullanmadan da kutlama yapabilir, eğlenebiliriz. Doğaya ve canlılara zarar vermeyen alternatifler mümkün. Havai fişek kullanımının tamamen yasaklanmasını talep ediyoruz."

Astım, Türkiye’de 4 milyonu aşkın bireyi etkiliyor Haber

Astım, Türkiye’de 4 milyonu aşkın bireyi etkiliyor

Dünyada en sık görülen ancak bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından astımın, Türkiye’de 4 milyonu aşkın bireyi etkilediği bildirildi. Astım, hava yollarının iltihaplanması ve daralmasıyla karakterize edilen kronik bir solunum yolu hastalığı olarak biliniyor. Hırıltı, öksürük, nefes darlığı ve göğüs sıkışması gibi belirtileri olan astım, şiddetli ataklarda yaşamı tehdit ediyor. Ev tozu akarları, çimen, ağaç, küfler, kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, viral, bakteriyel enfeksiyonlar, sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, sis, hava kirliliği, ortam değişikliği, ağır egzersiz, psikolojik faktörler, rutubetli hava ve mesleki faktörler gibi etkenler astım atağına yol açabiliyor. Teşhisi, tıbbi geçmiş, fizik muayene ve solunum fonksiyon testleri gibi çeşitli yöntemlerle konan astımı kontrol altına almak ve atakları önlemek, ilaç kullanımı ve yaşam tarzı değişiklikleri ile mümkün olabiliyor. Dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi, Türkiye’de ise 4 milyonu aşkın bireyi etkilen astımın uygun tedavi ile kontrol altına alınabilen bir hastalık olduğunu belirten Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, şunları söyledi: "Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalığı tetikleyen faktörleri iyi bilmek ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması, doktor kontrollerinin ihmal edilmemesi büyük önem taşıyor. Astım hastalarının sigara alışkanlığı varsa kesinlikle bırakması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski çok daha yüksek oluyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski fazla oluyor. Astım ataklarından korunmak için ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması, ev içinde çamaşır kurutulmaması, aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi, evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi, saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan, sabun ve parfüm kullanılmaması, evin düzenli olarak havalandırılması önem taşıyor. Aynı zamanda yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması, yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması, maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması, pamuklu ve yünlü eşyaların kullanılmaması, polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi, soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması gerekiyor."

Astımı Kontrol Altında Tutmak Mümkün Haber

Astımı Kontrol Altında Tutmak Mümkün

EMRE EKİCİ ADANA (İLKHABER) – Tüm dünyada en sık görülen bulaşıcı olmayan kronik solunum hastalıklarından birisi olan astım, dünya çapında yaklaşık 300 milyon kişiyi etkiliyor. Oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı astım hastalığında, çeşitli tetikleyicilere yanıt olarak gelişen ataklar yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Tetikleyici faktörlerden uzak durularak ve doktor kontrolünde reçete edilen ilaçların düzgün kullanımı sağlanarak atakların önlenebileceğini söyleyen Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, astım hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Bronş etrafındaki kasların enflamasyonu sonucu ortaya çıkan astım, sık geçirilen enfeksiyonlara ya da alerjiye bağlı olarak gelişebiliyor. Astımın oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığını dile getiren Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Astım oluşmasında aile öyküsü en önemli faktörlerden birisi olarak biliniyor. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25'ken, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda risk yüzde 50’leri buluyor. Aile öyküsünde astım olmadan da genetik bazı bozukluklara bağlı olarak astım gelişebiliyor. Ayrıca alerji, obezite, hava kirliliğine maruziyet, sigara kullanımı gibi çevresel faktörler de astım gelişiminde rol oynuyor. Nefes darlığı, öksürük, göğüste hırıltı, tıkanıklık ve sıkışma hissi gibi semptomlar astımın habercisi olarak biliniyor. Bu semptomlar aralıklı ve genellikle geceleri ya da egzersiz sırasında kötüleşiyor. Gece özellikle sabaha doğru olan şikayetler astımın habercisi oluyor. Astımın tanısı için, tüm şikayetlerin aynı anda görülmesi gerekmiyor. Sadece öksürük ile seyreden astım vakaları da olabiliyor” dedi. ASTIM TANISI KOYARKEN HASTA ÖYKÜSÜ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Astım tanısının konulabilmesinde hasta öyküsünün büyük önem taşıdığını belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, “Kişinin yakınmaları, aile öyküsü ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulunduruluyor. Fizik muayenesinin yanı sıra bazı tanısal testlerin yapılması gerekiyor. En temel testler solunum fonksiyon testleri ve alerji testleri olarak biliniyor. Astımlı kişilerde aniden ilerleyen astım şikayetlerinin ortaya çıkması ve artması astım atağına neden oluyor. Nefes darlığının derecesi, kalp atım hızı, solunum sayısı, oksijen satürasyonu ile PEF ve FEV1 değerleri atağın şiddetini ortaya koyuyor. Genellikle astım atağında rol oynayan bir dış etken bulunuyor. Enfeksiyon, alerjen maruziyeti, malignite, enflamasyon, hava kirliliği ve benzeri durumlar atağa sebep olabiliyor” ifadelerinde bulundu. ASTIMI TETİKLEYEN FAKTÖRLER Tetikleyicilerin kişiden kişiye değişiklik gösterebildiğini söyleyen Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım atağına yol açabilen etkenleri sıraladı: 1)     Ev tozu akarları, 2)     Çimen, ağaç, 3)     Küfler, 4)     Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyleri, 5)     Viral, bakteriyel enfeksiyonlar, 6)     Sigara dumanı, parfüm, saç spreyi, bazı sabunlar, 7)     Sis, hava kirliliği, 8)     Ortam değişikliği, 9)     Ağır egzersiz, 10) Psikolojik faktörler, 11) Rutubetli hava, 12) Mesleki faktörler, ASTIM TEDAVİSİNDE İLAÇLAR ÜÇE AYRILIYOR Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım tedavisi ile ilgili şunları söyledi; “Astımda tam tedavi söz konusu olmasa da astımı kontrol altına alabilmek için biyolojik, fiziksel ve psikososyal çevrenin etkilerinin anlaşılması büyük önem taşıyor. Astım tedavisinin amacı, kişinin gününü yakınmasız geçirmesi ve hastalık ile ilişkili ortaya çıkacak gelecekteki risklerden korunması olarak ifade ediliyor. Bu nedenle astımlı hastaların tedavi edilebilmesinin temel taşını eğitim oluşturuyor. Astımın kontrol altına alınabilmesi için, hastalık ve tetikleyen faktörlerin iyi tanınması gerekiyor ve önerilen ilaçların düzenli kullanılması büyük önem taşıyor. Ayrıca doktor kontrollerinin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Astımın temel tedavisinde genellikle inhaler steroid ilaçlar kullanılıyor, zaman zaman bronkodilatörler (bronş açıcı) ile kombine edilebiliyor. Ayrıca damar yoluyla ya da ağızdan alınan tabletlere de başvurulabiliyor. Tedavide hangi ilaç tercih edilirse edilsin, etkin bir sonuç alınabilmesi için ilaçların doğru alınması büyük önem taşıyor. İlaçlar bırakılır, düzensiz kullanılır ya da yanlış dozlarda alınırsa astım kontrol altında tutulamıyor. Bu nedenle tedavinin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının gözetiminde planlanması ve hasta-hekim iş birliğinin kurulması gerekiyor. Ayrıca astımda tedavi sürekli olmayabiliyor, dönemsel de olabiliyor. GINA kriterlerine göre astım tedavisine başlanılıyor, tedavi bitiriliyor ya da ilaç ayarlaması yapılıyor.” SİGARA KULLANIMI ASTIMI TETİKLİYOR Astımlıların pasif olarak sigaraya maruz kalmalarının dahi astım ataklarının sıklığını artırdığını ifade eden Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, “Sigara içiminin kesinlikle bırakılması gerekiyor. Sigara içen astımlılarda KOAH riski de çok daha yüksek oluyor. Ayrıca sigara, astım tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini azaltıyor. Gebeyken sigara içen ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalan annelerin bebeklerinde astım gelişme riski yüksek oluyor. Ayrıca çocukların sigara dumanına maruziyeti sonucunda akciğer gelişimi ve solunum fonksiyonları olumsuz etkileniyor, astım gelişme riski artıyor” dedi. ASTIM ATAKLARINDAN KORUNMA YOLLARI Uzm. Dr. Muharrem Tokmak, astım ataklarından korunmanın yollarını sıralayarak sözlerini noktaladı: 1)     Ev içi çevre kontrol önlemlerinin alınması 2)     Ev içinde çamaşır kurutulmaması 3)     Aktif ve pasif sigara içiminin önlenmesi 4)     Evcil hayvan tüyüne alerjinin olması durumunda evde hayvan beslenmemesi 5)     Saç spreyi, deodorant, kokulu deterjan & sabun, parfüm kullanılmaması 6)     Evin düzenli olarak havalandırılması 7)     Yatak odasında ev tozu akarları barındırabilecek eşyaların bulundurulmaması 8)     Yaşanılan yerde nem oranın düşük tutulması 9)     Bahçe işlerinden uzak durulması 10) Maske takılarak evde sık sık temizlik yapılması 11) Pamuklu ve yünlü eşyaların kullanımının bırakılması 12) Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde gerekli olmadıkça dışarıda vakit geçirilmemesi 13) Polen sezonu boyunca antialerjik ilaçların kullanılması 14) Soğuk ve kuru havaların yanı sıra kirli ve sisli havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılması

Kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği olabilir Haber

Kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği olabilir

İSTANBUL (AA) - HİKMET FARUK BAŞER - İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, iki aydan fazla süren kronik öksürüğün nedeninin hava kirliliği olabileceğini belirterek "İki aydan fazla süren yani kronik müzmin öksürüğünüz varsa sürekli kirli havada iş yapıyorsanız kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği de olabilir. Hava kirliliği sinsi bir tehlikedir, hem ölüm hem de pek çok hastalığın başlıca sebebi." dedi.Gün geçtikçe dünyanın en büyük sorunları arasında yer alan hava kirliliği nedeniyle dünyada her yıl milyonlarca insan hayatını kaybediyor. Hızlı ve çarpık kentleşme, trafik, kalitesiz yakıt kullanılması gibi farklı nedenler ile 30'dan fazla madde havayı kirletiyor. Her alınan nefes vücuda zarar vererek birçok hastalığa neden oluyor.Prof. Dr. Gemicioğlu, konuyla ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, tüm dünyada hava kirliliğinin her geçen gün artmaya devam ettiğini söyledi.Artıştan dünya nüfusunun yüzde 90'ının etkilendiğini belirten Gemicioğlu, "Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) hava kirliliğiyle ilgili belirlediği belli standartlar var. Dünyanın birçok yerinde maalesef hava kirliliği belirlenen standartların üzerinde ortalamalara çıkıyor." ifadesini kullandı.Prof. Dr. Gemicioğlu, İstanbul'da bugünlerde hava kirliliği oranının DSÖ'nün belirlediği standartların üzerine çıktığına dikkati çekerek şöyle devam etti:"Bu nedenle İstanbul'un üzerinde özellikle sabahları bir gri bir bulut tabakası oluşmakta. Bu gri bulut tabakası bizim için son derece riskli. Bu durum hasta olanlar açısından daha çok riskli. Hava kirliliği, kalp hastalıkları, astım ve KOAH gibi solunum yolu hastalığı olanlarda ataklara hatta inmeye ve pnömoniye yol açıyor. 65 yaşın üzerindeki kişiler ve çocuklar için de çok büyük risk taşıyor ve bu kişilerin de hastalanmasına neden oluyor. Ama hiç hasta olmayan küçük bebeklerde hatta anne karnında olanlarda, hava kirliliği ile zararlar ortaya çıkıyor. İlerleyen dönemlerde hastalıkların oluşmasına neden oluyor. Dolayısıyla aslında bu düzeyler, risk sınırının altına indirilirse pek çok insanın da ölümü önlenecek. Örneğin, son yıllardaki ölçümlerde dünyada 9 milyon kişinin sadece hava kirliliği nedeniyle oluşan birtakım rahatsızlıklar; bunlar zatürre olabilir, inme olabilir, KOAH atağı olabilir, kanserler olabilir. Tüm bu nedenlerden öldüğünü gösteriyor. Türkiye'de ise 44 bin kişi hava kirliliğine bağlı nedenlerden hayatını kaybediyor."- "Kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği olabilir"İnsanların hava kirliliğini bildiğini ancak bundan hiç endişe duymadığını belirten Gemicioğlu insanların bunu hafife almayarak daha dikkatli olması gerektiğini anlattı.İnsanlardaki kronik öksürüğün çok fazla nedeni olduğunun altını çizen Gemicioğlu, "Mesela bir reflü veya geniz akıntısı da kronik öksürüğe neden olabilir. Ama iki aydan fazla süren yani kronik müzmin öksürüğünüz varsa sürekli kirli havada iş yapıyorsanız kronik öksürüğün nedeni hava kirliliği de olabilir. Hava kirliliği sinsi bir tehlikedir, hem ölüm hem de pek çok hastalığın başlıca sebebi." diye konuştu.- "Sabah evleri havalandırmadan kaçınmalıyız"Hava kirliliğinin azaltılması için bazı önlemlerinin alınması gerektiğini dile getiren Gemicioğlu özellikle fosil yakıtlarının daha az tüketilmesi gerektiğini ifade etti.Prof. Dr. Gemicioğlu, dünyada elektrikli araçlar kullanımının arttığını vurgulayarak "Bunun yanında yakıt olarak doğal gaz tercih edilmeli. Odun, kömür ve tezek yakılmasından uzak durulmalı. Dünya buna dikkat ediyor, bizim de dikkat etmemiz gerekiyor. Bunlara dikkat etmezsek kendi elimizle bu kirliliği arttırmış oluyoruz." değerlendirmesini yaptı.Hava kirliliğinin olduğu dönemlerde sabah sporundan kaçınılması gerektiğini aktaran Gemicioğlu şunları kaydetti:"Sabah, evleri havalandırmadan mümkün olduğu kadar kaçınmalıyız. KOAH ile astım, yüksek tansiyonu, kalp rahatsızlığı olan kişilerin bu dönemde dışarıya çıkmamasını istiyoruz. Hava kirliliği sadece astım, KOAH değil solunum yolu enfeksiyonları, kardiyak hastalıklar da değil, kansere de yol açabiliyor. Bu nedenle hava kirliliğinin azaltılması son derece önemli."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.