#Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi

İLKHABER-Gazetesi - Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Hayat kurtaran sağlık operasyonu Haber

Hayat kurtaran sağlık operasyonu

Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde gerçekleştirilen son derece riskli ve nadir görülen bir operasyon gerçekleştirildi. Hastanın hastaneye ulaştığında ciddi nefes darlığı ve genel durum bozukluğu içinde olduğunu ve yapılan tetkiklerde aort damarının patladığını, kalbi çevreleyen boşluğa kan aktığı için kalbin baskı altında kaldığını tespit ettiklerini söyleyen Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Profesörü Dr. Adem İlkay Diken operasyonu şu sözlerle anlattı: "Hasta, kardiyojenik şok tablosunda yani kalp fonksiyonlarının bitme noktasına geldiği bir durumda merkezimize geldi. Kalp Damar Cerrahisi, Anestezi ve Reanimasyon, Kadın Hastalıkları ve Doğum ile Yenidoğan Anabilim Dalı öğretim üyelerinin hastayı hızlıca değerlendirmesi neticesinde dakikalarla yarışarak ameliyata aldık. Aynı anda hem 32 haftalık bebeğin doğumu gerçekleşti, hem de yırtılan aort damarı ve aort kapağı onarıldı. Daha önce geçirilmiş göğüs duvarı ameliyatlarının olması operasyonu daha da zorlaştırdı. Ancak modern teknolojinin tüm imkanlarının kullanıldığı uzun ve zorlu bir ameliyatın sonunda hem anne hem bebek sağlıklı bir şekilde ameliyattan çıktı. Bu hasta örneği, yani Marfan Sendromu olan bir kadın hastada gelişen rüptüre aort diseksiyonu neticesinde aynı anda acil doğum ve kalp ameliyatının başarıyla gerçekleştirilmesi, ülkemizde tıbbi literatürde bir ilk olup, dünyada ise 10’dan az sayıda takdim edilmiştir. Hasta ve bebeği için olumlu sonuçlanan bu ağır sürecin bir parçası olmak üniversitemiz ve ülkemiz adına gurur verici olmuştur." Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı - Perinatoloji Bilim Dalından Uzm. Dr. Ümran Kılınçdemir Turgut, operasyonun kadın doğum ve yenidoğan ekibi açısından önemini şöyle aktardı: "Hasta geldiğinde annenin durumu iyi değildi. Fetal değerlendirmeyi hızla yaptık ve bebeğin kalp atımlarında sorunlar olduğunu tespit ettik. Anne ve bebeğin hayatını kurtarmak için saniyeler çok değerliydi. Kalp damar cerrahisi, perinatoloji ve yenidoğan ekibiyle hızlıca organize olup ameliyata girdik. Bebeği canlı olarak çıkardık ve yeni doğan ekibine teslim ettik. Ardından kalp damar cerrahisi ekibi çok zorlu bir operasyon gerçekleştirdi. Ameliyattan iki hafta sonra anne taburcu edildi. Bebek erken doğduğu için bir süre daha merkezimizde gözlem altında olacak." Diken; "Aort, vücudun en büyük atardamarı olup kalbin pompaladığı kanı tüm vücuda ulaştırmakla görevlidir. Son yıllarda artık vücudun 24. organı olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Aort hastalıklarından biri olan anevrizma damarın olması gereken çapından yüzde 50 oranında büyümesine verilen tıbbi isimdir. Örnekle, normalde 3 santimetre olan aort çapının 4,5 santimetreyi aşması olarak tanımlanır. Anevrizma gelişimi için birçok etmen söz konusudur. Bunların başında yüksek tansiyon, sigara kullanımı ve bazı genetik yatkınlık oluşturan durumlar yer almaktadır. Bu etmenler aort dokusunda yıpranmaya neden olmakta ve hayatın erken dönemlerinden itibaren aortun genişlemesine neden olmaktadır. Bazı ailelerde aort anevrizması daha sık olarak saptanabilir. Marfan sendromu, Loeys-Dietz Sendromu veya Ehlers-Danlos Sendromu gibi genetik geçişli bağ dokusu hastalıkları bu durumu daha da riskli hale getirir ve daha erken yaşlarda aortta yırtılma riski oluşturur" dedi. Hastanın Marfan sendromu olduğuna ve geçmişte birden fazla operasyon geçirmesine rağmen bu tanıyı almadığına dikkat çeken Prof. Dr. Diken, bu sendromun erken teşhis edilmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı: "Marfan sendromlu hastalarda aort normal bireylere göre çok daha erken çaplarda yırtılmaya meyillidir. Normalde 4,5 cm üzeri riskli iken bu hastalarda 4 cm bile hayati risk oluşturabilir. Özellikle gebelik gibi normal fizyolojinin tamamen değiştiği dönemlerde risk çok daha artar. Bu vaka örneğiyle aort anevrizması olan kişilerin erken tanı almasının ve düzenli takiplerinin öneminin altını çizmek istiyorum" diye konuştu. Riskin ciddiyeti ve farkındalık çağrısı Aort anevrizması konusunda önemli uyarılarda bulunan Prof. Dr. Adem İlkay Diken şöyle konuştu: "Yüksek tansiyon, yoğun sigara kullanımı, ailede aort hastalığı veya ani genç yaş ölüm hikayesi bu hastalık için önemli risk faktörleridir. Genetik hastalıklar nedeniyle bu risk 20’li yaşlara kadar inebiliyor. Erken teşhis çok önemli çünkü yırtılma sonrası ameliyatlar hayati riskin yüzde 70-80’lere çıktığı operasyonlar haline geliyor. Öte yandan yırtılma olmadan tanı alan hastalarda anevrizma ameliyatları güvenle ve düşük risklerle yapılabiliyor. Bu nedenle ailesinde aort anevrizması ve ani kardiyak ölüm hikayesi olan, yüksek tansiyon hastaları ve sigara tüketen, kısacası risk grubundaki bireylerin mutlaka kalp damar cerrahına başvurmaları gerekir." Multidisipliner yönetim başarı getirdi Prof. Dr. Diken; "Operasyonun başarısını sağlayan en önemli faktörün multidisipliner yaklaşım olduğunun altını önemle çizmek isterim. Bu tür kompleks ameliyatlar, sadece kalp damar cerrahisinin başarısıyla değil, güçlü bir anestezi ekibi, deneyimli bir kadın doğum ekibi, yetkin bir yenidoğan ekibi ile bu hastaların ameliyat sonrası süreçlerinde duruma vakıf, alanında tecrübeli yoğun bakım hemşire kadrosunun koordineli çalışmasıyla mümkündür. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi gibi merkezlerde bu nedenle başarı oranları tıbbi literatüre yakın seviyelerde gerçekleşmektedir" diye konuştu. Uzm. Dr. Ümran Kılınçdemir Turgut ise özellikle kalp hastalığı olan anneler için gebelik planlamasının hayati önem taşıdığını vurgulayarak, "Genel olarak kalp hastalığı olan kadınlar gebelik planlamadan önce kardiyoloji ve kadın doğum uzmanlarının onayı olmadan gebe kalmamalıdır. Aort diseksiyonu gibi ağır bir komplikasyonu gebelik sırasında yaşayan annelerin çoğu maalesef hayatını kaybediyor. Bu nedenle önlem en önemli adım" dedi. "Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi ekibi; ‘’Farklı branşların insanüstü gayreti ve profesyonel iş birliğiyle yürütülen bu operasyon multidisipliner yaklaşımın hayati önemini bir kez daha gösterdi. Anne ve bebek hayata bağlandı. Hem tıbbi hem de insani açıdan örnek bir başarıya imza atmaktan büyük gurur duyuyoruz." açıklamasında bulundu.

Emzirme, meme ve yumurtalık kanserini önleyici bir faktör Haber

Emzirme, meme ve yumurtalık kanserini önleyici bir faktör

Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi, 1-7 Ağustos Emzirme Haftası kapsamında anne ve anne adaylarını bilinçlendirmeye devam ediyor. Emzirme Hemşiresi Kübra Nur Çakar, emzirmenin annenin doğum sonrası toparlanmasına yardımcı olduğunu, meme ve yumurtalık kanseri riskini azalttığını ve annenin sağlıklı kilosuna dönmesini desteklediğini belirtti. Emzirme Hemşiresi Kübra Nur Çakar, anne sütü, bebeklerin doğumdan itibaren ihtiyaç duyduğu tüm besin öğelerini içeren, bağışıklığı güçlendiren, sindirimi kolay ve tamamen doğal bir besin olduğunu söyleyerek, "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve UNICEF, bebeklerin ilk altı ay yalnızca anne sütüyle beslenmesini, sonrasında ise uygun ek gıdalarla birlikte iki yaş ve ötesine kadar emzirmenin sürdürülmesini önermektedir. Kolostrum olarak bilinen ilk süt, bebeğin ilk aşısı niteliğindedir. Zeka gelişimini destekleyen bir besin, aynı zamanda anne ile bebek arasında güçlü bir bağ kurulmasına yardımcı olur. Emzirme; annenin doğum sonrası toparlanmasına yardımcı olur, meme ve yumurtalık kanseri riskini azaltır ve annenin sağlıklı kilosuna dönmesini destekler" diye konuştu. Emzirmenin yalnızca bireysel sağlık için değil, çevresel sürdürülebilirlik açısından da büyük önem taşıdığına vurgu yapan Çakar, "Anne sütü sağlıklı nesillerin yetişmesine sağladığı katkı kadar, geleceğe yaşanabilir bir dünya bırakmak için de en sürdürülebilir besin kaynağıdır. Üretim, paketleme, taşıma ve atık yönetimi gibi çevreye zarar veren süreçlere ihtiyaç duymaz. Hazır mamalara kıyasla karbon ayak izini neredeyse sıfıra indirir. Atıksız bir beslenme biçimi olması nedeniyle emzirme, çevre dostu bir tercihtir. Bebeğin doğru pozisyonda olması ve areolanın tamamını kavrayarak emmesi, etkin süt alımı için önemlidir. Günlük 6-8 idrara çıkış, yeterli süt alımının göstergesidir. Anne sütü, oda sıcaklığında 4 saat, buzdolabında 4 gün ve derin dondurucuda 6 ay boyunca güvenle saklanabilir. Süt saklanırken kap veya poşetin üzerine tarih, gün ve gece ya da gündüz yazılmasını da önermekteyiz" dedi.

En sık görülen yapısal kalp hastalığı “ASD” farklı yöntemler ile tedavi edilebiliyor Haber

En sık görülen yapısal kalp hastalığı “ASD” farklı yöntemler ile tedavi edilebiliyor

Prof. Dr. Tansel Erol, ASD tedavileri sonrasında hastaların tamamen iyileşip ve normal hayatlarına devam ettiklerini, geç kalınmamış ASD hastalarının tamamen sağlığına kavuşabildiğini söyledi. Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tansel Erol, “Kalp yapısında bulunan deliğin ebatları küçük olduğunda çocukluk döneminde herhangi bir belirti vermez. Delik büyük ise çocukluk döneminde, orta büyüklükte ise genellikle erişkin yaşlarda tespit edilemektedir. Doğumsal kalp hastalığı olması nedeniyle sebepleri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik aktarım ihtimalinin yüksek olduğu düşünülmektedir. Kanıtlanmış olmasa da, annenin hamilelikte kullandığı bazı ilaçların, alkol, sigara gibi kötü alışkanlıkların da sebep olabileceği öngörülmektedir’’ diye konuştu. ASD bebeklerde nefes darlığı, gelişme geriliği ve sık geçirilen enfeksiyonlara neden olabilir Prof. Dr. Tansel Erol, Atriyal Septal Defekt (ASD)’in yani kalp deliğinin küçük olması durumunun hayat boyu belirti vermeyebilir ve tedavi gerektirmediğini kaydederek, “Hastalığın şikayetleri tamamen deliğin büyüklüğü ile ilişkilidir. Bebeklerde delik büyükse genellikle nefes darlığı, gelişme geriliği, sık enfeksiyonlar görülebilir. Erişkinlerde ise nefes darlığı, efor kapasitesinde azalma, halsizlik çarpıntı gibi şikayetlere neden olmaktadır. Erişkinlerde, bin kişiden birisinde tespit edilmesi nedeniyle en sık görülen doğumsal kalp hastalığıdır. Genellikle muayene sırasında duyulan kalp seslerindeki anormallikler ya da üfürümden şüphe edilerek tesadüfen tespit edilir. Sonrasında ekokardiyografi ile gerekli incelemeler yapılır. Deliğin yerinin, büyüklüğünün tespit edilmesi ve tedavi yöntemine karar verilmesi için endoskopik bir yöntem olan Trans Özofageal Ekokardiyografi olarak isimlendirilen işlem ile kalbin arka tarafına yemek borusundan girilerek incelenmesiyle tespit edilir. Tespitlere göre bir tedavi yöntemi belirlenir. ASD’nin küçük olması, basınçlarının normal olması ve kalpte herhangi olumsuz bir gelişme meydana getirmemesi durumunda düzenli olarak takip önerilir. Orta ve büyük ASD’ler ise genellikle kalbin sağ tarafının büyümesine neden olur ve deliğin kapatılması gerekir” diye konuştu. Prof. Dr. Tansel Erol, ASD kapatmalarında son yıllarda sıklıkla uygulanan bir yöntem olan, şemsiyeye benzer bir cihazla kasıktan girilerek, yaklaşık 1 saat süren bir işlem uygulandığını söyleyerek, “Tedavi sonrası, hasta ertesi gün normal hayatına devam edebilmektedir. Bazı özel ASD tiplerinde ve deliğin bu yöntemle kapatılmasının uygun olmadığı durumlarda genellikle meme altına küçük bir kesiyle yapılan, diğer kalp ameliyatlarına göre daha basit olan cerrahi yöntem tercih edilmektedir. Atriyal Septal Defekt tedavileri sonrasında, hastalar tamamen iyileşir ve normal hayatlarına devam ederler. Geç kalınmamış ASD hastaları tamamen sağlığına kavuşabilir’’ dedi. Tedavi edilmeyen ASD hayati risk oluşturabilir Atriyal Septal Defekt (ASD) tedavi edilmezse kalp yetmezliğine sebep olabileceğini vurgulayan Erol, “Kalp yetmezliği sonrası Eisenmenger Sendromu dediğimiz bir durum ortaya çıkar. Bu sendromda akciğer tansiyonu, normal tansiyonun üzerine geçer, hastada morarmalar başlar ve kalp yetmezliğinden hasta hayatını kaybeder. Erişkinlerde düzenli kalp kontrolleri, 20 yaşından sonra her 5 yılda bir, riskli hastalarda her yıl yaptırılmalıdır. Genellikle kalp hastalıkları 40 yaşından sonra başlar. Ailesinde şeker hastalığı, kalp hastalığı bulunan, sigara içen ve tansiyon hastası olan kişilerin yıllık kalp kontrollerini ihmal etmemeleri gerekir” şeklinde konuştu.

Denge egzersizleri, baş dönmesini azaltıyor Haber

Denge egzersizleri, baş dönmesini azaltıyor

ADANA (İLKHABER) – Başkent Kulak Burun Boğaz Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen Vestibüler Rehabilitasyon konulu toplantı Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kışla Yerleşkesinde gerçekleşti. Başkent Kulak Burun Boğaz etkinliklerinde her yıl farklı bir konunun ele alındığına ve tüm detaylarıyla konuşulduğuna dikkat çeken Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Yılmaz, ‘’Bu yıl 4. etkinliğimizin konusu Vestibüler Rehabilitasyon, dengeyi geliştirmek ve baş dönmesi ile ilgili sorunları azaltmak için çalışan egzersiz tabanlı bir programdır. Teknolojinin gelişmesiyle daha çok uygulanmaya başlayan Vestibüler Rehabilatasyonu bugün değerli hocalarımızın sunumlarıyla bir çok açıdan değerlendirme fırsatı bulacağız ’’ şeklinde konuştu. Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent N. Özlüoğlu, ‘’ Daha az baş dönmesi için dengeyi korumaya yardımcı olan egzersizleri öğreten, bir denge tedavisi diye tanımlayabileceğimiz Vestibüler Rehabilatasyonun önemi teknoloji ve odyoloji biliminin gelişmesiyle, odyologların da katkısıyla her geçen yıl daha çok artıyor. Bilimsel toplantımızda her yönüyle ele alacağımız Vestibüler Rehabilatasyon konusuna sunumlarıyla katkı sağlayan değerli hocalarımıza ve ilgi gösteren katılımcılarımıza teşekkür ediyorum’’ dedi. Duruş kontrolünde vestibüler sistemin rolü ve vestibüler fonksiyon testleri başta olmak üzere bir çok konunun ele alındığı Vestibüler Rehabilitasyon toplantısı, Prof. Dr. Evren Hızal, Prof. Dr. Haluk Yavuz, Doç. Dr. Fulya Özer ve Doç. Dr. Volkan Akdoğan’ın başkanlıklarıyla dört oturum şeklinde gerçekleşti, katılımcıların soru ve katkılarıyla sona erdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.