TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#diyetisyen

İLKHABER-Gazetesi - diyetisyen haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, diyetisyen haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Mayıs ayının sağlık deposu 6 süper besini Haber

Mayıs ayının sağlık deposu 6 süper besini

Mayıs ayı, taze meyve ve sebzelerin en bol olduğu dönemdir. Sağlıklı bir yaşam için doğru beslenmenin önemli olduğu bu dönemde, Uzman Diyetisyen Şükrü Can Gülşen'den gelen önerilere göre, sofralarınızı şu 6 süper besinle renklendirebilirsiniz: Semizotu: İçeriğindeki yüksek askorbik asit ile bağışıklık sistemini güçlendirir ve sindirim sistemini destekler. Ayrıca cilt hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur. Enginar: Yüksek lif içeriği sayesinde sindirim sistemini düzenler ve karaciğeri temizler. Düşük kalorili olmasıyla da dikkat çeker ve sağlıklı bir yaşam için önemli bir besindir. Taze Sarımsak: Antibakteriyel özelliği sayesinde mikroorganizmalarla savaşır ve bağışıklık sistemini destekler. Ayrıca kan basıncını düşürerek kalp sağlığını korur. Kuşkonmaz: Lif, folik asit, C vitamini, K vitamini ve antioksidanlar bakımından zengindir. Hücre yenilenmesini ve büyümesini sağlar, hücre hasarını önler ve bağışıklık sistemini destekler. Bakla: Zengin bitkisel protein ve karbonhidrat içeriğine sahiptir. İdrar yollarının temizlenmesine yardımcı olur, cilt sağlığını korur ve böbrek fonksiyonlarını düzenler. Biberiye: Antimikrobiyal, antiinflamatuar ve antioksidan özelliklere sahiptir. Mikroplarla savaşır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve hücreleri harekete geçirir. Sağlıklı ve dengeli bir yaşam için sofralarınızı bu süper besinlerle donatmayı unutmayın!

Beslenme uzmanından bahar yorgunluğuna karşı öneriler Haber

Beslenme uzmanından bahar yorgunluğuna karşı öneriler

Acıbadem Kent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Selin Ok, cemrelerin düşmesiyle doğanın uyanışa geçtiğini, ancak bu mevsim geçişinde pek çok kişinin daha neşeli, enerjik olmaktan öte kendinde parmağını kımıldatacak güç bulamadığını söyledi. Ok, birçok kişinin mevsim dönüşlerinde hissedebildiği olumsuz bazı ruhsal ve bedensel yakınmaların “bahar yorgunluğu” adı altında tanımlandığını kaydetti. Ok; bitkinlik, yorgunluk, güçsüzlük, isteksizlik gibi bahar yorgunluğu belirtilerinin beslenme hatalarından kaynaklanabileceğini ifade etti. “Beslenme şekliniz yorgun hissetmenize neden olabilir.” diyen Ok, bu hataları şöyle sıraladı: Yetersiz kalori ve protein alımı, yetersiz sıvı alımı, uyku kalitesini etkileyebilecek kafein ic¸erigˆi yu¨ksek (kahve, yeşil çay vs.) ic¸eceklerin fazla ve yatmaya yakın saatte tu¨ketilmesi, magnezyum ic¸eren muz, avokado, yes¸il yapraklı sebzeler, badem, kabak c¸ekirdegˆi gibi besinlerin yetersiz tu¨ketimi, enerji metabolizmasında go¨revli B grubu vitaminlerin (tam tahıllar) yetersiz alımı, fazla alkol kullanımı, D vitamini du¨s¸u¨klu¨gˆu¨ ile halsizlik, bas¸-vu¨cut agˆrısı, sersemlik, kalitesiz uyku gibi semptomlar tetiklenebilir ve su¨rekli yorgunlugˆa sebep olabilir.” Beslenmenizde bunlara dikkat edin Beslenmede yapılan hatalardan sonra Ok, “Sofranıza bahar gelsin” diyerek şu önerilerde bulundu: Şeker ve şekerli yiyecekleri azaltın, günde 2-3 porsiyonu geçmeyecek şekilde taze ve kuru meyveleri koyun, C vitamini alımını arttırın, çayınızı, suyunuzu limonlu için, günde bir küçük kase çilek tüketin, sebze ve meyve tüketiminiz günde 4-5 porsiyon olsun. 2 porsiyon meyve, 3 porsiyon sebze yemeye gayret edin, C vitamini yüksek sebze, meyve tercih edin (bu kendinizi daha enerjik hissetmenizi sağlayacaktır.), haftada iki kez balık tüketerek, omega 3 alımını artırın, (bu fiziksel ve ruhsal yorgunluğa iyi gelecektir.), beyaz undan uzak durun, tam tahıllı ekmek, yulaf, bulgur, esmer pirinç, karabuğday, kepekli makarna, kurubaklagiller tüketin, rahatlamak, sakinleşmek için rezene, melisa çayı, kaliteli uyku için öncesinde papatya çayı için, (Yeşil çay içerek metabolizmanızı hızlandırmaya çalışın.), Dünya Sağlık Örgütü haftada 150 dakika yürüyüşün kronik hastalık ve depresyon riskini azalttığını bildiriyor. (sık sık yürüyün.), güne enerjik, istekli başlamak için gece 11.00 gibi yatın ve 7-8 saat uyuyun, bağırsak sağlığınıza önem verin, kabızlık yaşıyorsanız bu sorunu çözün, bol sıvı almaya çalışın, (bol su içmek vücuttaki ödemi azaltır.), beslenme listenizde yağlı tohumlar yer alsın, (fındık, badem, ceviz, kabak çekirdeği gibi çiğ tohumlar enerji verir, ayrıca çok iyi birer magnezyum, kalsiyum, E vitamini, çinko kaynağı olduğu için kan şekerini dengeler, bağışıklığın güçlenmesine yardımcı olur.), paketlenmiş, hazır ürünler tüketmeyin, sumak, zerdeçal, tarçın gibi baharatları sofranızdan eksik etmeyin.

Bayramda ağız tadınızı kaçırmamak için beslenme önerileri Haber

Bayramda ağız tadınızı kaçırmamak için beslenme önerileri

Ramazan boyunca değişen beslenme tarzı ile birlikte öğün sayıları azalmışken bayram günlerinde ise kimi zaman kızartma, börek, kavurma gibi ağır yiyeceklerin yer aldığı sofralar kuruluyor. Hele ki söz konusu tatlılar olunca yediğimiz bol şekerli tatlılar veya hazır ambalajlı ürünlere konan tatlandırıcılar, şekerlemeler derken sağlığımız risk altına girebiliyor. Medline Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Selva Oturakçıibogil, bayramda sağlıklı beslenme alışkanlıklarını korumak için 10 öneride bulunuyor. İşte altın değerinde öneriler; Dengeli Bir Başlangıç: Ramazan ayını uzun süreli gündüz açılığı ile geçirdiniz ve mide hacminiz küçüldü. Bu nedenle uyanınca açlık hissetmeyebilirsiniz. Fakat sabahları ufak bir öğün ile güne başlamak, ilerleyen saatlerde aşırı acıkıp normalden fazla yemek yemenize engel olacaktır. Öğün Sayısını Artırın: Birdenbire öğün sayılarını artırmak yerine yavaş yavaş artırmayı deneyin. Kahvaltı, ara öğün, akşam yemeği şeklinde başlayıp öğün sayısını zamanla ihtiyacınıza göre ayarlayın. İyi Çiğneyin: Acele etmeden yemekleri iyice çiğnemek, sindirim sorunlarını önleyebilir. Porsiyon Kontrolü: Doyduğunuzda yemeyi bırakarak porsiyon kontrolünü sağlayın. Sebzeye Öncelik: Akşam yemeklerinde sebzeleri tercih edin, tatlıları ise gündüz saatlerinde tüketin. Su Tüketimini Artırın: Şimdi Ramazan ayında vücudun kaybettiği suyu geri kazanmanın tam vakti! Havalarda hazır ısınmaya başlamışken su tüketimini artırmaya dikkat edin, hatta bunu genel bir alışkanlık haline getirin. Eğer su içmekte zorlanıyorsanız suyunuzu tarçın çubukları, limon dilimleri ile tatlandırabilirsiniz. Şekerli Yiyeceklerden Kaçının: Ağır ve şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar veya meyve tercih edin. Lifli Besinleri Tüketin: Kabızlık sorununu önlemek için lifli sebzeler ve tahıllara sofranızda yer açın. Bağışıklık Sistemi İçin: Bağışıklığı güçlendirmek için kırmızı ve mor renkli meyvelerle, koyu yeşil yapraklı sebzeleri tüketin. Özel Durumlara Dikkat: Diyabet, kalp veya tansiyon sorunu olanlar için özel diyetlerini sürdürmeleri önemlidir. Ramazan bayramında sağlıklı beslenme alışkanlıklarını koruyarak, ağız tadınızı kaçırmamak mümkün olabilir.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül: “İftarda çorbadan sonra ara verin” Haber

Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül: “İftarda çorbadan sonra ara verin”

Sağlıklı ve dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve yeterli uyku, Ramazan ayında da büyük önem taşıyor. İftarda ağır yemek yemek ise birçok sindirim problemini beraberinde getiriyor. Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül, Ramazan ayında yaşanabilecek sağlık sorunlarının önüne geçebilmek için önemli bilgiler verdi. “İftarda hafif bir çorba içerek biraz ara vermek lazım” İhlas Haber Ajansı'na konuşan Diyetisyen Akgül, Ramazan ayında özellikle iyi çiğnenmeden tüketilen gıdaların sindirim problemleri oluşturabileceğini vurgulayarak, “Özellikle sindirim problemlerini önlemek adına su ile orucumuzu açıp sonrasında hafif bir çorba içerek yemeğe biraz ara vermek lazım. Çünkü uzun süre açlık sonrası boş mideye birden ve çok fazla gıdanın alınması sindirim problemlerine neden olabiliyor. Ana yemeğe geçmeden önce evin içinde biraz hareket etmek sindirim sorunlarına karşı iyi bir yöntem olabilir. Burada dikkat edeceğimiz en önemli noktalardan bir diğeri de iftar sofralarını sağlıklı yiyeceklerle oluşturmaya özen göstermektir” diye konuştu. “Zeytinyağlılar sindirim problemlerini önlüyor” Kızartma, kavurma gibi pişirme yöntemleri ile hazırlanan yemekler ve sakatat gibi çok ağır yiyeceklerin iftar sofrasında olmaması gerektiğini belirten Diyetisyen Akgül, bunların yerine fırında, ızgarada ya da haşlanarak pişirilen yiyecekleri posa içeriği yüksek olan salata ve zeytinyağlılarla zenginleştirerek tüketmenin sindirim problemlerini önlemek için çok faydalı olacağını söyledi. “Gıdaları çok iyi çiğnemeliyiz” Besinleri iyi çiğnemenin sindirim sistemini etkilediğinin altını çizen Diyetisyen Akgül, "İftar sofrasında yenilen yemekler mutlaka çok iyi çiğnenmeli. Ramazan pidesi iftar sofralarının vazgeçilmezi olsa da, hem sıcak hem da hızlı tüketildiğinde sindirim sorunlarına ve kan şekerinde ani değişikliklere neden olabiliyor. Bu nedenle iftar ve sahur öğünlerinde pideyi az tüketip, tam tahıllı buğday ekmeği ya da tam tahıllı makarna gibi alternatifleri tercih edebiliriz" ifadelerini kullandı. “Yemek sonrası tatlı sindirim problemine neden olabilir” Beslenme ve Diyet Uzmanı Akgül, sindirim problemlerinin en büyük nedenlerinden birinin de yemekten hemen sonra tatlı ya da meyve yenmesi olduğuna değinerek şunları söyledi: “Sağlıklı bir Ramazan geçirmek için dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da tatlı ve meyve gibi yiyeceklerin yemekten 1-2 saat sonrasında tüketilmesi. Yemeğin hemen ardından meyve ve tatlı yemek sindirim sorunlarına neden olabiliyor. Uzun süre açlık sonrası yemeklerin üzerine hemen meyve ve tatlı tüketilmesi midede hazımsızlığa neden olabilir. Ramazan ayında biraz daha posa içeriği yüksek meyveler tercih etmeliyiz. Meyve tatlıları, kompostolar ya da sütlü tatlılar gibi besin değeri yüksek gıdaların tüketilmesini tercih ediyoruz. Özellikle şerbetli ya da kızartılmış tatlılardan uzak durulmalı. Orucumuzu açarken çok aşırı sıcak ve baharatlı olmayan hafif çorbalardan faydalanılabilir. Uzun süren açlık sonrası hafif bir çorba, sindirim sorunu yaşamadan çok daha rahat bir şekilde orucumuzu açmamıza yardımcı olacaktır. Uzun süre sıvı alımı da olmadığı için çorbalar sıvı alımına da destek olacak en iyi yemeklerden biridir.”

Balı süt ile karıştırıp içmeyin! Haber

Balı süt ile karıştırıp içmeyin!

Mevsim geçişlerinde ve kış aylarında bağışıklık sistemini destekleyen vitamin ve mineral deposu besinleri tüketmenin büyük öneme sahip olduğunu belirten Diyetisyen Elif Akçeken, “Öksürük, boğaz şişkinliği şikâyetlerimiz olduğunda ilk tercih edilen karışımlardan biri de ballı süttür. Fakat bazı yanlış uygulamalar ile bu karışımı bedenimiz için zararlı bir duruma sokabiliriz. Eğer bal yüksek derecede kaynatılırsa, içindeki doğal enzimler, vitaminler ve diğer biyoaktif bileşenler zarar görebilir ve balın besleyici özellikleri yok olur” dedi. Havaların soğuması ile birlikte artan grip gibi kış hastalıkları konusunda uyarılarda bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Medical Park Florya Hastanesi Diyetisyeni Elif Akçeken, grip veya soğuk algınlığına karşı hangi önlemleri alabileceğimizle ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Dyt. Akçeken, grip, grip benzeri hastalıklar ve soğuk algınlığının kontrolü ve tedavisi, esas olarak bitkilerden izole edilen kimyasal veya biyokimyasal ajanlara bağlı olduğuna dikkat çekerek bu maddeler arasında çeşitli polifenoller, flavonoidler, saponinler, glikozitler ve alkaloidlerin bulunduğunu söyledi. Kışın soğuklarına karşı doğal kalkan: bitkilerle güçlü bağışıklık Havaların soğuduğu bu günlerde, grip ve soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklara karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirmenin yollarını aradığımızı ifade eden Dyt. Akçeken, her mutfakta bulabilen bazı bitkilerle doğal bir kalkan oluşturmanın pratik yollarını anlattı: Ekinezya: Ekinezya, üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu ve tedavi edici etkilere sahip olabilir. Bağışıklık sistemini destekleyerek hastalıklara karşı direnci artırabilir. Ayrıca çay şeklinde hazırlandığında bazı uçucu bileşenlerinin (linalool) ve flavonoitlerinin yatıştırıcı etki gösterdiği deneysel olarak gösterilmiştir. Bu bakımdan, özellikle inatçı öksürüklerde kişilerin rahatlamasını sağlaması bakımından da yararlı olabilmektedir. Adaçayı: Ağız ve boğaz iltihaplarında etkili olduğu bilinen bir başka bitki ise adaçayıdır. Özellikle bitkinin içerdiği uçucu bileşenlerin ağız ve boğaz iltihaplarında (farenjit, jinjivit gibi) yararlı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, çay şeklinde adaçayı ile hazırlanan gargaranın bu amaçla kullanılması önerilmektedir. Yeni yayımlanan bir klinik çalışmada; adaçayı ile ekinezyanın birlikte uygulandığında dezenfektan olan gargaradan daha etkili olduğu gösterilmiştir. Kakule: Kakule, içerdiği eugenol adlı bileşen sayesinde antiviral ve antimikrobiyal özelliklere sahiptir. Bu özellikleri, soğuk algınlığına neden olan virüslerle mücadelede etkili olabilir. Kakule, antioksidanlar bakımından zengin olup bağışıklık sistemini güçlendirebilir, bu da vücudu hastalıklara karşı daha dirençli hale getirebilir. Bunun dışında inhalasyon yoluyla kullanıldığında nefes yollarını açabilir, bu da solunum konforunu artırabilir. Bağışıklık sistemini güçlendiren besinler Dyt. Akçeken ayrıca bağışıklık sistemini güçlendiren besinleri ise şu şekilde sıraladı: Kuersetin: Antioksidan özelliklere sahip bir flavonoiddir. Antioksidanlar, vücudu serbest radikallerin neden olduğu hücresel hasara karşı koruyabilir ve bağışıklık sistemini destekleyebilir. Bu özelliklerinden dolayı kuersetin, soğuk algınlığına karşı koruyucu bir rol oynayabilir. Elma, kırmızı soğan, çay, kırmızı üzüm, brokoli ve kiraz domates gibi besinler kuersetin içerir. Meyan kökü: T hücreleri tarafından interferon-gamma üretiminin uyarılması, immün modülasyon, anti-inflamatuar, konakçı hücreler tarafından virüs alımının azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Meyan kökü özellikle öksürük ve soğuk algınlığına (bronşit, tonsilit, üst solunum yolu yangıları) karşı hazırlanan karışımlarında boğazdaki balgamın sıvılaşmasını sağlaması ve yangıyı gidermesinin yanı sıra bazı virüsler üzerinde etkili olmaktadır. Afrika Sardunyası: Bu bitkide yer alan Umkaloba özütü, grip, bronşit, sinüzit, viral enfeksiyonlar ve anjiyoya karşı olumlu etkilere sahiptir. Burun akıntısı ve faranjite karşı oldukça etkilidir. Bakteriyel rahatsızlıklara karşı uygundur, bağışıklık sistemini güçlendirebilir ve antioksidatif özelliklere sahip olabilir. Ayrıca, balgam söktürücü özelliği bulunmaktadır. Bal yüksek derecede kaynatılmamalı Akçeken son olarak da özellikle kış aylarında içilen ballı süt ile ilgili olarak, “Mevsim geçişlerinde ve kış aylarında bağışıklık sistemini destekleyen vitamin ve mineral deposu besinleri tüketmek büyük öneme sahiptir. Öksürük, boğaz şişkinliği şikâyetlerimizde ilk başvurduğumuz karışımlardan biri de ballı süttür. Fakat bazı yanlış uygulamalar ile bunu daha zararlı bir duruma sokabiliriz. Eğer bal yüksek derecede kaynatılırsa, içindeki doğal enzimler, vitaminler ve diğer biyoaktif bileşenler zarar görebilir ve balın besleyici özellikleri yok olur. 80 derece ve altına sıcaklığı düşünce balı eklememiz daha doğru olacaktır. Unutulmamalıdır ki, herkesin vücut yapısı farklıdır ve bitkisel takviyelerin etkileri kişiden kişiye değişebilir. Herhangi bir bitkisel takviyeyi kullanmadan önce, özellikle hamilelik, emzirme veya başka bir sağlık durumu varsa, bir sağlık profesyoneliyle görüşmek önemlidir” dedi.

Diyetisyen Akgül: “Akdeniz tipi beslenme meme kanserinden koruyor” Haber

Diyetisyen Akgül: “Akdeniz tipi beslenme meme kanserinden koruyor”

ADANA (İLKHABER) - Uzman Diyetisyen Gizem Akgül, kadınlarda en yaygın görülen kanserin meme kanseri olduğuna dikkat çekerek, Akdeniz tipi beslenmenin bu kansere karşı koruyucu olduğunu söyledi. Diyetisyen Akgül, sigara içenlerde meme kanseri riskinin yüzde 24 daha fazla olduğunu vurguladı, ayrıca riski azaltmak için haftada 150 dakika yürüyüş yapılmasını ve fazla kilodan kaçınılmasını tavsiye etti. Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Diyetisyen Gizem Akgül, 1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı nedeniyle meme kanserinden korunmak için beslenme açısından ne gibi önlemler alınabileceğini anlattı. Dünyada ve Türkiye’de kadınlarda sıklıkla görülen, hatta kadınlarda en yaygın olarak görülen kanserin meme kanseri olduğunu belirten Diyetisyen Akgül “Meme kanserine yakalanma riski birçok faktörden etkilenmektedir. Meme kanseri genetik, davranışsal ve çevre ile alakalı faktörlerden etkilenir. Genetik faktörler, meme kanseri riski için değiştirilemez risk faktörleri iken; çevre ile alakalı faktörlerden beslenme, fiziksel aktivite değiştirilebilir risk faktörleridir” dedi. 2020’de meme kanseri vakalarının tüm dünyada 9,23 milyon olduğunu ancak 2040’da bu sayının 13,9 milyona ulaşmasının beklendiğine değinen Diyetisyen Akgül, ailede meme kanseri öyküsü, yaş, kadın olmak, sedanter (hareketsiz) yaşam, alkol/sigara kullanımı, meme yoğunluğu, menopoz sonrası sonrası obezite ve yağ içeriği yüksek diyetler gibi pek çok faktörün süreci etkilediğini ifade etti. “Sigara içenlerde risk yüzde 24 daha fazla” Sigara ve alkol tüketiminin; meme kanseri için doğrudan risk faktörü oluşturduğu bilgisini veren Diyetisyen Akgül, “2018’de yapılan bir çalışmada günlük 1 kadeh (10 gr) alkol tüketiminin meme kanserini yüzde 3-10 oranında arttırdığı tespit edilmiştir. Alkol tüketimi kadınlarda östrojen seviyesini etkilemektedir ve aynı yıl yapılan başka bir çalışmada sigara içenlerin içmeyenlere göre meme kanseri riskinin yüzde 24 arttığı tespit edilmiştir” diye konuştu. Obezitenin de meme kanseri ve tekrarlama riskini etkilediğine dikkat çeken Diyetisyen Akgül, vücut ağırlığının yönetilememesi, hareketsiz bir yaşam, yağ ve şeker içeriği yüksek gıdalardan zengin beslenme, yetersiz posa alımı, antioksidanlardan ve omega-3’ün yetersiz olduğu dengesiz beslenmenin obezite ile sonuçlandığını hatırlattı. “Haftada 150 dakika yürüyüş yapın” Akgül, emzirmenin meme kanserine karşı koruyucu olduğunun altını çizerek, “Emzirme döneminde adet sayısının azalması meme kanseri riskinin de azalmasını sağlayabilir. Menopoz sonrası dönemde aşırı kiloluluk östrojen seviyesini etkilediği için riski arttırmaktadır. Menopoz sonrası fiziksel aktivite meme kanseri riskini azaltmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü sağlıklı yaşam için haftada 150 dakikalık tempolu yürüyüşler önermektedir” dedi. Süt ve süt ürünlerinin içerdiği kalsiyum ve D vitamini ile meme kanseri riskini azaltabileceğini, fazla ve sık kırmızı et tüketiminin meme kanseri için risk faktörü olabileceğini ifade eden Diyetisyen Akgül, özellikle etin pişirme yöntemlerinden ızgara ve yağda kızartma sırasında ortaya çıkan karsirojenik bileşiklerin riski arttırdığını söyledi. Sebze ve meyvelerin, içerdiği vitaminler, sülsürik bileşikler, lif, fitoöstrojenler, flavonoidlerin gibi çeşitli polifenollerden zengin olduğunu, dolayısıyla meyve ve sebzelerin zengin içeriğinin meme kanseri için koruyucu olduğunu sözlerine ekledi. “Yeşil yapraklı sebze, meme kanseri riskini yüzde 24 azaltıyor” Avrupa Kanser ve Beslenme Üzerine Prospektif Araştırma (EPİC) çalışmasına atıf yapan Diyetisyen Akgül şunları aktardı: “Sebze tüketiminde günlük 100 gr artışın meme kanseri riskini yüzde 9; yeşil yapraklı sebze tüketiminin 50 gr artışının yüzde 24; biber, enginar, patlıcan, kabak, yeşil fasulye, rezene, kereviz gibi sebzelerin tüketiminde 50 gr artışın yüzde 17; çiğ domates tüketimindeki artışın ise yüzde 18 oranında meme kanseri riskini azalttığı bildirilmiştir. Yine 2006 yılında 755 kadın ile yapılan bir çalışmada günde 14 gr zeytinyağı tüketiminin meme kanseri riskini yüzde 9 azalttığı görülmüştür.” Tam tahılların A ve E vitamini, fitoöstrojenler, fenolik bileşikler ve fitik asit içerdiğini; içerdiği posanın ayrıca kolon kanseri gibi pek çok kanser türüne karşı da koruyucu olduğunu belirten Diyetisyen Akgül, tam tahılların içerdiği antioksidan özellik gösteren bileşikler, çinko, selenyum, manganez ve bakır gibi eser minerallerin meme kanseri için de koruyucu etki gösterdiğini dile getirdi. Akdeniz diyetinin meme kanseri riskini azalttığını gösteren pek çok çalışma bulunduğunun altını çizen Akgül, zeytinyağı, sebze, meyve, tam tahılları, yağlı tohumlar, balık, süt ürünleri ve düşük miktarda et ve ürünleri tüketimini içeren Akdeniz diyetinin meme kanserine karşı koruyucu olduğunu vurguladı.

Bilinçsiz tüketilen kış çayları sağlığa zarar verebilir Haber

Bilinçsiz tüketilen kış çayları sağlığa zarar verebilir

ADANA (İLKHABER) - Diyetisyen Pakize Gizem Akgül, grip gibi enfeksiyon hastalıklarından korunmak amacıyla alınan kış çaylarının içinde bulunan bitki çeşitlerinden bitkilerin saklanma koşullarına kadar pek çok faktörün, çayın kalitesini düşürdüğü, hatta zararlı hale getirdiğine dikkat çekti. Akgül, kış mevsiminin gelmesiyle enfeksiyon hastalıklarından korunmak amacıyla bilinçsiz alınan kış çayları birçok rahatsızlığı beraberinde getiriyor dedi. Aktarlarda havaların soğumasıyla birlikte kış çayına talep artmaya başladı. İçinde zencefilden ıhlamura, kuşburnundan naneye farklı bitkilerin karıştırılarak hazırlanmasıyla yapılan kış çayları, nezle, grip gibi enfeksiyonlardan korunmak amacıyla içiliyor. Hal böyle olunca en yoğun da sonbahar ve kış aylarında evlere giriyor. Ancak yararı için alınan kış çayları, eğer doğru yerlerden alınmaz, doğru şekilde içilmezse, yarardan çok zarar verebiliyor. “Kış çayları sıklıkla kullanılıyor” Konuyla ilgili başvurduğumuz Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Pakize Gizem Akgül açıklamalarda bulundu. Akgül, “Grip ve nezle gibi hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde kış çayları sıklıkla kullanılıyor. Nane, zencefil, ıhlamur, kuşburnu gibi birçok bitkinin karışımıyla hazırlanıyor. İçinde bazen ondan fazla bitki olabiliyor. Bu çaylar hastalıkların önlenmesi noktasında bizleri koruyan antioksidan özellikleri olan çaylar olarak satılıyor” dedi. “Satılan birçok kış çayı sağlık kriterlerine uygun değil” Bitki çaylarının içerisinde bulunan antioksidanlardan en iyi şekilde yararlanmak için gereken özelliklere dikkat çeken Akgül, “Bir tüketicinin asla fark edemeyeceği konu, doğru bitkinin yetiştirilmesi, toplanması, saklanması ve depolanması sırasında gerekli sağlık şartlarının olup olmadığıdır. Zira bu süreçlerde dikkat edilmemesi, bitkilerde zararlı maddelerin oluşmasına yol açıyor ve içim sonrası bunlar bize zarar verebiliyor. 2022 yılında ülkemizde aktar ve marketlerde kış çayı olarak satılan 10 farklı bitki karışımından oluşan örneklerin incelendiği bir araştırma yapıldı ve bu örneklerin kalite kriterlerine uygun olmadığı görüldü. O nedenle alıcıların, kalitesinden emin oldukları güvenilir kış çaylarını tercih etmeleri gerekir. Aksi durumda yarar yerine zarar görebilirler. Hatta hijyen standartlarına uymayan çayların içindeki bazı mikroplar ishalden bulantıya birçok rahatsızlığın oluşmasına yol açabilir. Mutlaka aldığınız paketteki ürünün içindeki bitkilerin türlerine, son kullanma tarihine dikkat edin. Özellikle ilaç kullanıyorsanız etkileşim söz konusu olabilir; hamileyseniz size ve bebeğinize zarar verebilir” diye konuştu. “Herkes kış çayı içmemeli” Doğal yaşama duyulan isteğin doğadaki bitkilerin zararsız gibi algılanmasına da yol açtığını belirten Diyetisyen Gizem Akgül, bu nedenle daha fazla yarar sağlamak amacıyla yaygın olarak kullanıldığına dikkat çekti ve şunları söyledi: “Bitkiler doğaldır ama her bitki yararlı değildir. Bazıları hastalıklara neden olabilir. O yüzden herkes, bitki çayı tüketmemeli. Özellikle alerjiden kullandığı ilaçlara kadar birçok durumda bitki çaylarının zarar verebileceğini aklında tutmalı. Örneğin bazı kan sulandırıcı ilaçları kullananlar, böbrek hastaları, kronik hastalığı olan bireyler, hamileler, yaşlılar yalnızca kış çayı değil, her türlü bitki çayını tüketmeden önce mutlaka sağlık profesyonellerine danışmalılar.”

Temizlik görevlisiydi, diyetisyen oldu Haber

Temizlik görevlisiydi, diyetisyen oldu

(İLKHABER)- Samsun Büyükşehir Belediyesi, 65 ve üstü yaşlı ile engelli vatandaşların yaşamlarına dokunuyor. Evde sağlık, fizyoterapi, psikolog, temizlik, çamaşırhane, sıcak yemek, kişisel bakım ve kuaförlük hizmetiyle hayatlarını kolaylaştıran Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Yaşlı ve Engelli Hizmetleri Şube Müdürlüğü, 4.5 yıldır 3 bin 808 kişinin yüzünü güldürüyor. Müdürlük, bin 594 hanede evde temizlik, bin 403 kişiye sağlık, 150 kişiye kuaförlük, 143 kişiye psikolog, 142 kişiye fizyoterapi, 334 kişiye kişisel bakım, 46 kişiye evde sıcak yemek yapımı, 36 kişiye de çamaşır hizmeti veriyor. Temizlik görevlisiydi diyetisyen oldu Hizmette sınır tanımayan Büyükşehir Belediyesi, sosyal belediyecilik çalışmalarına bir yenisini daha ekledi. Belediye, yaşlı ve engelliler için beslenme ve diyetetik bölümünü okuyup mezun olan personelinin örnek azmi ve idealiyle evde diyetisyen hizmeti de vermeye başladı. Daha önce Yaşlı ve Engelli Hizmetleri Şube Müdürlüğü bünyesinde ihtiyaç sahibi vatandaşların evlerinde temizlik yapan Burcu Tak, kilo problemi yaşayan 98 ve yaşlı ve engelli vatandaşlar için yaklaşık 3 aydır diyetisyen olarak hizmet veriyor. Diyetisyenlik hizmeti ile birlikte evde hizmet alan vatandaş sayısı da 3 bin 906’ya yükseldiği belirtildi. 25 günde 6 kilo verdirdi Azmi, samimiyeti ve desteğiyle yaşlı ve engelli vatandaşları sağlık kilo vermeye ikna eden Diyetisyen Burcu Tak, ilk hastalarından Fevzi Çakmak Mahallesi’nde yaşayan 73 yaşındaki Hanife Kahveci’ye uyguladığı beslenme programı ile 25 günde 6 kilo verdirdi. Uzun süre sonra ayağa kalkan Kahveci’yi ziyaret eden 33 yaşındaki Tak, “İnsanları memnun edip dualarını almak kadar güzel bir şey yok. Ancak evlerine temizlik yapmaya gittiğim yaşlı ve engellilerimizin durumuna çok üzülüyordum. Yanlış beslenme sonucu kiloları nedeniyle hareket edemiyorlardı. Kilo probleminin yanında şeker, tansiyon, kalp gibi fizik hastalıkları da oluyor. Ben de sağlıklı yaşamalarını sağlamak için üniversite okumaya karar verdim. 4 yıllık akademik eğitimimin ardından da 2022 yılında mezun oldum. 3 ay önce de terfi ederek yeni görevime başladım. Hanife teyze ile oğlu Okan abi de ilk hastalarımdı. Diyete bir ay önce başladık. Programın dışına çıkmıyorlar ve gayet de iyi gidiyorlar. Şu an çok mutluyum” dedi. Alışkanlığa göre diyet programı Anne ve oğluna beslenme alışkanlıklarını uygun diyet programı hazırladığını ifade eden diyetisyen Burcu Tak, “Günlük yaşantılarına uygun ne yiyeceklerse azar azar tüketecekleri bir diyet programı hazırladım. Faydalı besinleri zararlı hale getirmemek için de yemeği nasıl pişirmeleri gerektiğini anlattım. İki haftada bir ziyaret edip durumlarını gözlemliyor, açlık ve tokluk şekerlerini takip ediyorum. Buradan da düzgün beslendiklerini anlıyorum. Zayıflamak için gayret ediyorlar. Kararlılıklarından ve mücadelelerinden dolayı da memnunum. Vücutları sağlıklı beslenmeye alıştığı için de kilo veriyorlar. Hanife teyze 154 kilodan 148 kiloya, açlık şekeri 300’den 180’e düştü. Oğlu da 114’ten 110’a kilo indi ve bel fıtığı ağrıları da hafifledi. Her zaman yanlarında olmaya devam edeceğim. İnşallah yavaş yavaş hedefledikleri kiloya düşeceğiz” diye konuştu. Hedef 100 kiloya düşmek Diyetisyen hizmeti sayesinde kilo verip ayağa kalktığını belirten 73 yaşındaki Hanife Kahveci, “Eşim vefat edince İstanbul’dan Samsun’a geri döndük. Mahallede de kimseyi tanımıyorum. Fazla dışarı çıkamayınca da kilo aldım ve ayağa kalkamaz hale geldim. Kilo vermeyi çok istiyordum ama manevi desteğe, inandırılmaya çok ihtiyacım vardı. 3 yıldır belediyenin hizmetlerinden yararlanıyorduk. Temizliğe gelen Burcu kızım da bu kez diyetisyen olarak geldi. Konuşması, heyecanı, telkinleri de beni çok etkiledi. En büyük destekçim olacağını ve zayıflatacağını söyleyince inandım. Onun sayesinde yavaş yavaş zayıflıyorum. Geçen aya kadar yürüyemiyor, nefes sorunu yaşıyordum. Kalkıp bir bardak su alamıyordum Ayaklarımda protezler olduğu için sık sık düşüyordum. 6 kilo vermişim. Şuan en azından kalkıp ihtiyacımı giderip abdestimi alabilecek kadar ayakta durabiliyorum. Bu kadarcık bile kalkabildiğime o kadar seviniyorum ki anlatamam. Çocuklarıma anlattım çok sevindiler. Hedefim 100 kiloya düşmek. Bu seviyeye inersem yeter bana. Başkanımızdan ve çalışanlarından Allah razı olsun” şeklinde konuştu. Fıtık ağrıları azaldı 48 yaşındaki Okan Kahveci ise daha önce zayıflamaya karar verdiğini ancak başaramadığını söyleyerek “Diyetisyen ablanın tavsiyeleriyle annemle birlikte ben de kilolarımdan kurtulmaya karar verdim. İnşallah ben de zayıflayacağım. Son derece kararlıyım ve sözünden dışarı çıkmıyorum. Diyete uyuyorum ve az yemek yiyorum. Faydasını da görüyorum. 4 kilo verdiğim için mutluyum. Kilo vermemle birlikte bel fıtığı ağrılarım bile azaldı. Hedefim 90 kiloya düşmek” dedi. Yaşlı ve Sağlık Hizmetleri Birimi Sorumlusu Eda Günaydın ise “Birimimizin çalışmaları kapsamında yaşlılarımıza beslenme danışmanlığı hizmeti de vermeye başladık. Kısa süre önce başlayan ve her geçen gün büyük ilgi gören beslenme danışmanlığı hizmetimizden 98 yaşlımız faydalanıyor. Onların yüzünü güldürmek en güzel ödülümüzdür. Personelimiz de özveriyle çalışarak evlat sıcaklığını yaşatıyor. Yaşlılarımızda Burcu Tak’ı bağırlarına basarak dualarla uğurluyor. İnşallah bu hizmetimizi artırarak sürdüreceğiz” diye konuştu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.