TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#hastalık

İLKHABER-Gazetesi - hastalık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, hastalık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bella Hadid, modelliğe ara verme kararını açıkladı Haber

Bella Hadid, modelliğe ara verme kararını açıkladı

Uzun süredir Lyme hastalığıyla mücadele eden ve modelliğe ara veren Bella Hadid, konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Popüler dergi Allure'a konuşan Hadid, modellik kariyerine ara verme kararını ve yaşadığı değişiklikleri paylaştı. Hadid, "10 yıl modellik yaptıktan sonra, kariyerime o kadar çok enerji, sevgi ve çaba harcadığımı ve uzun vadede bunun karşılığını görmediğimi fark ettim" diyerek modelliğe ara verme kararını açıkladı. Ayrıca, sevgilisi Adan Banuelos ile daha sakin bir hayata adım attığını belirtti. "İlk defa sahte bir yüz takmıyorum'' Özel hayatına daha fazla zaman ayırdığını ifade eden Hadid, "İlk defa sahte bir yüz takmıyorum. Kendimi iyi hissetmiyorsam dışarı çıkmam. Kendimi iyi hissetmiyorsam kendime zaman ayırırım. Ve daha önce hiç bunu yapma veya söyleme fırsatım olmadı" dedi. Modelliğe ara veren Bella Hadid, geçtiğimiz yıl Lyme hastalığıyla mücadelesini sosyal medya hesabından paylaşmıştı. Hadid, tedavi sürecini ve yaşadığı deneyimleri şu sözlerle aktardı: "Evren en acı ve güzel şekilde işliyor ama şunu söylemeliyim ki mücadele edersen düzelir. Söz veriyorum. Bir adım uzaklaş, güçlü ol, yoluna inan, doğrularına yürü ve bulutlar temizlenmeye başlar. Hayata bakış açım için o kadar şükrediyorum ki, bu 100'den fazla günlük Lyme, kronik hastalık, koenfeksiyon tedavisi, neredeyse 15 yıllık görünmez acı, her şeye değdi ki, yapabiliyorsam, dolu bir bardaktan sevgi yaymak ve olmak için bir ömür geçireceğim." Son olarak, "İlk defa gerçekten kendim olabiliyorum" diyen Hadid, yaşadığı deneyimlerin hayatının en aydınlatıcı deneyimi olduğunu belirterek, pozitif resimleri seçmeye çalıştığını ve yaşadığı değişimlerin yeni bir vizyonla dolu olduğunu vurguladı.

Narenciyede yeşillenme hastalığına karşı acil çağrı Haber

Narenciyede yeşillenme hastalığına karşı acil çağrı

KKTC'deki narenciye bahçelerinde görülen yeşillenme hastalığına karşı Türkiye’de acil önlem alınması konusunda çağrıda bulunuldu. Narenciyede yeşillenme hastalığı, Candidatus Liberibacter asiaticus adlı bakterinin narenciye ağaçlarında oluşturduğu bir hastalık olarak bilimniyor. Bu bakteri, narenciye ağaçlarında bulunan özellikle psyllid adı verilen bir tür böcek tarafından taşınıyor. Hastalık genellikle narenciye ağaçlarının yaprakları, çiçekleri ve meyveleri üzerinde belirtiler gösteriyor. Yeşillenme hastalığının belirtileri arasında yapraklarda anormal sararmalar, düzensiz büyüme, yeşilimsi renk değişiklikleri, meyve boyutunda küçülme, acı tat veya acımsı tat, meyve etinde yeşil lekeler veya bölümler bulunuyor. Bu hastalık genellikle ağaçlarda büyüme zayıflığına ve meyve veriminde azalmaya neden oluyor. Meyve kalitesi de ciddi şekilde etkileniyor. Yeşillenme hastalığı, narenciye endüstrisi için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Hastalıklı ağaçlar kesilip imha edilmezse yayılıyor ve üretimi büyük ölçüde azaltıyor. Bu hastalığın yayılmasını önlemek için genellikle mücadele stratejileri uygulanıyor, bu stratejiler arasında hastalıklı ağaçların tespit edilip hızlıca imha edilmesi, hastalığın taşıyıcısı olan böceklerin kontrol altına alınması ve sağlıklı ağaçların korunması yer alıyor. Barut: Yeşillenme hastalığına karşı Türkiye'de acil önlem alınmalı CHP Adana Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut da, KKTC'de narenciye bahçelerinde görülen yeşillenme hastalığına karşı acil önlem alınması konusunda acil çağrıda bulundu. Barut, hastalığın KKTC’den Türkiye'ye sıçramasından endişe duyduğunu belirterek, bu ciddi risk karşısında önlemler alınması gerektiğini ifade etti. Hastalığın, turunçgil ürünlerinde en tehlikeli ve çözümü olmayan bir hastalık olduğuna dikkati çeken Barut, “Dünyada birçok ülkede görülen bu hastalığın vektör böceği 2005 yılında ABD'nin Florida eyaletinde ortaya çıktı. Hastalık ABD'de görüldükten 3 yıl sonra narenciye ağaçlarını etkilemeye başladı ve Florida'nın narenciye üretiminin yüzde 80'i yok oldu. Bu nedenle, ülkemizde yaklaşık 10 milyon insanın geçim kaynağı olan narenciyenin yok olmaması ve Türkiye'nin Akdeniz ülkesi kimliğinin korunması için, bu zararlı böceğin bulunduğu KKTC'den gelen tüm narenciye, enginar ve kesme çiçek ithalatı ile transit geçişini durdurmalıyız" dedi.

İç Hastalıkları Uzmanı Uyarıyor, mevsimsel sıcaklık değişimlerine dikkat Haber

İç Hastalıkları Uzmanı Uyarıyor, mevsimsel sıcaklık değişimlerine dikkat

Sabah evden çıkarken çok soğuk başlayan günlerde hava sıcaklığı öğleden sonra artabiliyor ya da bir gün hava güneşli iken sonraki gün aniden çok soğuyabiliyor. Bu ani sıcaklık değişimleri kişilerin sağlığını olumsuz etkileyebiliyor" dedi. Havaların bir ısınıp bir soğumasından dolayı dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen Liv Hospital Samsun İç Hastalıkları Uzm. Dr. Özkan Akyol, mevsimsel sıcaklık değişimlerinin sebep olduğu hastalıklar ve alınabilecek önlemler hakkında uyarılarda bulundu. Mevsimsel sıcaklıkların bu dönemde çok fazla değişim gösterdiğini dile getiren Uzm. Dr. Akyol, "Sabah evden çıkarken çok soğuk başlayan gün, öğle saatlerinde çok fazla sıcak devam edebiliyor ya da bir gün hava güneşli ve çok sıcakken sonraki gün aniden çok soğuyabiliyor. Bu sıcaklık değişimleri kişilerin sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Sıcaklık değişimleri sindirim sistemimizi, duygu durumumuzu dahi etkilerken başka birçok hastalığı da tetikleyebiliyor. Hava değişiklikleri sebebiyle yaşanan problemlere karşı bazı önlemler almak sağlığımız için etkili olacaktır" diye konuştu. "Alerjik astımı olanlar dikkat etmeli" Sıcaklık değişimlerinin sebep olduğu şikâyetlere dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özkan Akyol, "Mevsimsel değişiklikler yılın son aylarında hayatımızı daha fazla etkiliyor. Bu aylarda özellikle alerjik astım, KOAH, grip, nezle gibi solunum yolu hastalıkları artış göstermektedir. Alerjik astımı olan kişiler mutlaka kendini çok iyi korumalıdır. Sıcaklığın ani değişmesi öksürük, nefes darlığı, solunum yolu problemi, hayat konforumuzu etkileyecek burun tıkanıkları gibi problemleri artırmaktadır. Viral enfeksiyon hastalıkları çokça karşılaştığımız durumlardır" şeklinde konuştu. "65 yaş üstü kişiler yıllık aşılarını ihmal etmemeli" Özellikle 65 yaş üstü kişiler, bağışıklık sistemi düşük olanlar ve kalabalık ortamda çalışanları uyaran Dr. Akyol, şunları söyledi: "Bu kişiler için mevsim geçişi hastalıklarının ilk adresidir. Bazı önlemler alınması hastalıklardan korunmada fayda sağlayacaktır. Öncelikle soğuk havalara karşı korunaklı giyinmeli ve uzun süre soğuğa maruz kalınmamalıdır. Soğuk havaya göre giyinirken günün ilerleyen saatlerinde havanın ısınabileceğine göz önüne alarak aşırı kalın giyinmemek de önemlidir. Bu ay seyreden yüksek sıcaklık kişilerin ince giyinmesine sebep oluyor, unutmamalıyız ki kış mevsimindeyiz ve Şubat ayındayız. Bir artan bir düşen sıcaklıklar sağlığımız için problem oluşturmaktadır. 65 yaş üstü kişiler mutlaka yıllık aşılarını yaptırmalıdır. Astım, KOAH gibi hastalığı olanlar doktor takiplerini ihmal etmemelidir. Tansiyon ve kalp hastaları tedavilerini düzenli yaptırmalıdır. Bol lifli gıdalar tüketmeli ve doğal beslenmelidirler. Bol su tüketimi çok önemlidir. Spor ve bedensel aktiviteler sağlığımızı korumamıza yardımcı olur. Güne sağlıklı bir kahvaltıyla başlamak zihinsel ve bedensel olarak kişiye katkı sağlar. Bu önlemlerin alınması, kendimizi salgın ve hastalıklara karşı korumamızda çok büyük fayda sağlayacaktır

Şap hastalığıyla mücadelede önemli adım: Ücretsiz aşılama dönemi başladı Haber

Şap hastalığıyla mücadelede önemli adım: Ücretsiz aşılama dönemi başladı

Şap hastalığı büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarda görülen bakteriyel bir hastalık olarak öne çıkıyor. Bu hastalıkla ilgili olarak Tarım ve Orman Bakanlığı olarak ciddi önleyici tedbirler almaya devam ediyor. Son olarak büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için Tarım ve Orman Bakanlığı yeni bir aşılama sistemi geliştirdi. Buna göre, ülke genelinde 29 Ocak’tan 31 Mart’a kadar bütün hayvanlara ücretsiz şap aşısı yapılacak. Alanya İlçe Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Rüzgâr, geçtiğimiz günlerde başlayan aşılama zamanının üreticiler ve hayvanlar için önemli olduğunu belirtti. Şap hastalığının hayvancılık sektörüne darbe vurduğunu vurgulayan Rüzgâr, “Şap çok tehlikeli bir hastalık. Çok büyük bir verim kaybına neden oluyor. Ekonomik olarak hayvancılığa darbe vuruyor. Bunun için bakanlık, il, ilçe müdürlükler ve veteriner hekimler olarak sürekli yol, işletmeleri, hayvan pazarlarını ve kesimhaneleri sürekli kontrol ediyoruz. İl ve ilçe dışına sevki yapılacak bütün hayvanların şap hastalığına karşı bütün aşılarının yapılıp yapılmadığını kontrol ediyoruz. Sevkiyatları buna göre izin veriyoruz. Şap aşısı yapılmamış hiçbir hayvanı ilçe dışına göndermiyoruz. Şap, yedi türü olan bir hastalık. Ülkemizde görülen tipleri var. Bunlarla ilgili bakanlık ve şap enstitüsü aşılarını geliştirdi. Biz de bu aşıları veteriner hekimler eşliğinde hayvanlara yapıyoruz” ifadelerini kullandı. “Bu hastalığın rüzgârla bile bulaşma özelliği var” Mahallelerde ve köylerde vatandaşların büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarının yer aldığı ahırlarının girişlerinde şap hastalığına karşı birtakım önlemler alması gerektiğine dikkat çeken Rüzgâr, şöyle konuştu: “Veteriner hekimler her işletmeye girdiklerinde hijyene dikkat ediyorlar. Kontrollerde ayrı enjektör kullanıyorlar. Vatandaşlar kendilerince haralarının veya hayvan barınaklarının girişlerine dezenfektan çukuru oluşturmalılar. Girip çıkarken çizmelerini dezenfekte etmeleri gerekiyor. Mahallede veya köyle dolaşıp eve girdikleri zaman bu hastalığı bulaştırabilirler. Bu hastalığın rüzgarla bile bulaşma özelliği var. Üreticilerin çok dikkat etmeleri gerekiyor. Veteriner hekimler gerekli eğitimi ve bilgilendirmeyi yapıyorlar. İşletmelere gittiklerinde özellikle şap hastalığı konusunda üreticileri bilgilendiriyorlar.” “Hayvan başka ilden geliyorsa veteriner sağlık raporu olması gerekiyor” Son olarak üreticilerin büyükbaş veya küçükbaş hayvan satın alacağı zaman şap aşısının olup olmadığını kontrol ettirmesi gerektiğine değinen Rüzgâr, “Vatandaşlar özellikle aşısı ve kontrolleri yapılmamış hayvanları ahırlarına almamalılar. Hayvan alacaklarsa ilçe müdürlüğümüze gelerek aşı ve sağlık kontrollerinin yapılıp yapılmadığını sormaları gerekiyor. Hayvan başka ilden geliyorsa veteriner sağlık raporu olması gerekiyor. Bu rapor şap aşısı yapılmamışsa verilmiyor. Vatandaşlar ahırlarda başka hayvanlarla teması engellemeliler. Yılda üç defa vatandaşlar mutlaka şap aşılarını hayvanlarına yaptırmalılar” diye konuştu.

Kanser hastası kadın hayata hayvanlarla tutunuyor Video Galeri

Kanser hastası kadın hayata hayvanlarla tutunuyor

Adana'da yaşayan 57 yaşındaki kanser hastası, sokak kedilerinin de annesi oldu. Her gün elleriyle kedileri besleyen kadın, hastalığının bu sayede ilerlemediğini, kendisinin de mutlu olduğunu söyledi. Merkez Seyhan ilçesine bağlı Narlıca Mahallesi’nde yaşayan 57 yaşındaki 3 çocuk ve 1 torun sahibi Elife Kırbaş’a 8 sene önce meme kanseri teşhisi konuldu. Kırbaş, kanser olduğunu öğrenince hiç umutsuzluğa kapılmadı ve kendisini hem evlatlarına hem de sokak hayvanlarına adadı. Maskesini takıyor, hayvanları besliyor Eline geçen bütün parayla sokak kedileri ve köpekleri için mama alan kadın, komşularının da desteğini aldı. Her gün cerrahi maskesini takarak hayvanları tek tek elleriyle besleyen Kırbaş, hastalığının bu sayede ilerlemediğini, kendisinin de mutlu olduğunu düşünüyor. "Kendimi onlara adadım" İhlas Haber Ajansı’na konuşan Elife Kırbaş, “13 yıldır sokak hayvanlarını besliyorum. Kendimi adeta onlara adadım. Hem besliyorum hem bakımlarını yapıyorum. Kendimi böyle mutlu hissediyorum. Onlarla bir arada olduğumda keyifleniyorum” dedi. "Herkes umarım destek olur" Hiçbir geliri olmadığı halde eline geçen bütün parayla sokak hayvanlarına mama aldığını anlatan Kırbaş, “O hayvanlar aç kalmasın yeter benim için. Sadece mama desteği istiyoruz. Ben hastalığımı gerçekten bu hayvanlarla yenmeye çalışıyorum. Mutluyum. Herkes inşallah böyle sokak hayvanlarına destek olur” ifadelerini kullandı. 

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Nadir Cömert, “Regl dönemi yoga yapın” Haber

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Nadir Cömert, “Regl dönemi yoga yapın”

Medicana Sivas Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Nadir Cömert, regl döneminde birçok kadının enerjisini ve spor yapma hevesini kaybettiğini belirtip, aslında hafif sporların krampları hafifletip kadınları rahatlatacağını söyledi. Cömert, “Bir hafta boyunca sporu aksatmaktansa, düzenli sporunuzu daha ortalama bir yoğunlukta yapmayı tercih etmelisiniz. Çok fazla egzersiz de adet döneminin aksamasına veya düzeninin bozulmasına sebep olabilir. Orta yoğunlukta egzersiz krampları rahatlatabilir ve şişme hissini azaltabilir. Fiziksel aktivite ayrıca kan dolaşımını hızlandırarak adet dönemiyle ilişkili baş ağrılarını azaltır. Fiziksel aktivitenin bir diğer faydası iyi hissetmeyi sağlayan endorfin gibi hormonların salgılanmasını sağlamasıdır. Günde düzenli 30 dakika egzersiz krampların, şişmenin, ruh hali değişimlerinin ve diğer premenstrüel sendrom belirtilerinin azaltılmasına yardımcı olmaktadır” dedi. “Regl dönemi yoga yapın” Cömert, regl dönemi yoga yapılabileceğini ifade edip, “Yoga plates gibi egzersizler, stresi ve gerilimi azaltabilecek, vücutta kan ve oksijen dolaşımını artıracak, sinir sistemini sakinleştirecek nefes alma ve rahatlama tekniklerine odaklanır. Ayrıca duygulara odaklanmayı sağlayarak ihtiyaçlarınızı ve hislerinizi daha iyi ifade edebilmenize yardımcıdır. Karnı hedefleyen esneme hareketleri rahim kaslarını rahatlatır. Regl döneminde daha az tekrarla daha hafif ağırlıklar kaldırabilirsiniz. Kollar, bacaklar, sırt, karın, kalça gibi tüm büyük kas gruplarını çalıştırmayı hedefleyin. Yorgun veya güçsüz hissederseniz sık sık mola verin” şeklinde konuştu.

Tevfik Özlü: "Zatürre önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır" Haber

Tevfik Özlü: "Zatürre önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır"

(İLKHABER)-KTÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, zatürrenin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirterek, “Bu gibi semptomların varlığında hemen bir göğüs hastalıkları uzmanına başvurulması ve erken tanı konulup, tedaviye erken başlanması ölümlerin önlenmesi açısından çok önemlidir” dedi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, 12 Kasım Dünya Zatürre Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, alkol, madde bağımlılığı ve sigara kullanımının zatürre ölümlerini arttığını söyledi. Özlü, “Bugün Dünya Zatürre Günü. Zatürre, çoğu zaman virüs, bakteri gibi mikroorganizmalara bağlı olarak gelişen akciğer iltihabıdır. Tüm dünyada ölümlerin en sık nedenleri arasındadır. Özellikle 5 yaş altı ve 50 yaş üstü popülasyonda ve kronik hastalığı olanlarda ağır ve ölümcül seyretmektedir. Alkol, madde bağımlılığı ve sigara kullanımı zatürre ölümlerini artırmaktadır. Covid-19 pandemisi sırasında da ölenlerin çok büyük kısmı zatürre gelişen olgularda meydana gelmiştir. Zatürre önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Risk gruplarında yıllık grip aşısı, 13 ve 23 valanlı pnömokok aşıları, hemophilus influenza tip b aşısı uygulanmaktadır. Kronik hastalıkların kontrol ve tedavisi, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek uygun barınma koşulları, dengeli ve sağlıklı beslenme; hareketli yaşam, yeterli ve kaliteli uyku, bol sıvı alımı, stres yönetimi, bağışıklık sistemimizi baskılayan ilaçların kullanılması gerekiyorsa sürekli ve yakın hekim kontrolü altında kullanılması, viral solunum sistemi salgınları sırasında risk gruplarının kalabalık, kapalı, iyi havalandırılmayan alanlardan uzak tutulması, hijyen, hastalık semptomu gösteren bireylerin toplumdan kendilerini izole etmeleri önemlidir. Zatürre belirtileri ateş, üşüme, titreme, öksürük, nefes darlığı, göğüs ve kas ağrıları, morarma, solunum ve nabız sayısının artması, terleme, halsizlik, kırgınlık, bazen bulantı ve ishal gibi semptomlardır. Zatürre tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bu gibi semptomların varlığında hemen bir göğüs hastalıkları uzmanına baş vurulması ve erken tanı konulup, tedaviye erken başlanması ölümlerin önlenmesi açısından çok önemlidir. Yoğun bakımda tedavisi gereken zatürre olgularının yaklaşık yüzde 20 ile yüzde 40’da ölüm meydana gelmektedir” ifadelerini kullandı.

Korkutan “uyuz” açıklaması: “5 yıldızlı otellerden bile gelen hastalar var” Haber

Korkutan “uyuz” açıklaması: “5 yıldızlı otellerden bile gelen hastalar var”

Kaşıntı ile kendini gösteren uyuz vakalarıyla son günlerde sıkça karşılaştıklarını ifade eden uzmanlar uyarıyor. Medicana Ataköy Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Gülsüm Gençoğlan, uyuzun belirtileri, tanı ve tedavi süreçlerine ilişkin bilgi verirken yapılması gerekenler konusunda uyardı. Prof. Dr. Gençoğlan, “Neredeyse polikliniğimizin yüzde 30’unu uyuz vakaları oluşturuyor, evet, ciddi bir yükseliş olduğundan bahsetmem mümkün. Toplumun genel kesiminde de bu kadar yaygın görülüyor olması, salgına yakın düzeyde bir artış olduğunun ipucu aslında. Hastalarımız hiçbir deri lezyonu olmaksızın kuru kaşıntıdan bahseder, tacizkar bir kaşıntıdır. Uykuyu vs. bozar özellikle gece kaşıntısının şiddetlenmesi, gece kaşıntısı tipik özelliğidir. Hastalar, karın alt kısmı, eller, kollar, bacaklar ve göğüs kısmında kasıntıdan yakınır. Alerjik reaksiyona neden oluyor, artıklar, yumurtalar bırakıyor bunlar da alerjiye neden oluyor dolayısıyla uzun süre tedavi edilmediğinde ya da zaten baştan alerjik alt yapıya sahip bir bireyse hastamız, kızarıklıklara ve egzamatöz değişikliklere de bir süre sonra neden oluyor. Bir süredir toplumda olduğu için kullana kullana sürme ilaçlara karşı direnç geliştirdi. Tedavi Yöntemleri Tedaviyi aldıktan hemen sonra hastanın, yaklaşık 1 aydır temas ettiği tüm kıyafetler, çarşaflar, havlular 60 derecenin üzerinde bir sıcaklıkta mutlaka yıkanmalı. Eğer buna dikkat eder, temizliği gerçekleştirirlerse, ilaçlarını önerilen şekilde kullanılırlarsa tekrar bulaş söz konusu değil” dedi. “5 yıldızlı otellerden bile bulaşla gelen hastalarımız oluyor” Sözlerini sürdüren Prof. Dr. Gençoğlan, “Gelen hastalarımız en sık seyahatlerinden bahsediyorlar aslında otelde kalmak önemli bir dezavantaj gibi görünüyor. Nevresim, çarşaf, havlular değiştirilmiş mi mutlaka emin olmak lazım çünkü 5 yıldızlı otellerden bile bulaşla gelen hastalarımız oluyor. Çocuklar bence en önemli risk faktörü çünkü 10 dakikalık temasla bulaş gerçekleşiyor. Özellikle anaokullarında vs. ellerinde lezyonu, kaşıntısı olan çocuklarda kendilerini de iyi ifade edemedikleri için bazen geç tanı alıyorlar. Dikkatli olmak lazım, el ele tutuşup oyun oynuyorlar, o yolla hepsine bulaşıyor. Özellikle okullarda kıyafetlerin üst üste asılması, tek bir askılı düzeninin olması bulaşı kolaylaştırıyor. Çocuğa herhangi bir şekilde uyuz bulaştığında ona bakım hizmeti veren herkese bulaşıyor ve çocuklarda kremler de dirençli olduğu için mevcut parazit, tedavi etmek gerçekten zor oluyor, çocuklara hap yutturamıyoruz. Ebeveynlere, bakım hizmeti verenlere, tekrar tekrar uyuz bulaşıyor, 4-6 ay sürekli bir türlü uyuzdan kurtulamayan aileler oluyor. Çocuklarını mümkün olduğunca başkalarının kucağına vermesinler. Mağazalardan ürün denerken, birebir kıyafeti çıplak kıyafetimiz üzerine giyiyorsak bulaş riski elbette var. Hastamız böyle bir parazitin bulaşmış olduğunu kendisine konduramıyor ama toplu alanları kullanan her birimize bulaşma riski var. Gece artan kaşıntılar olduğunda uyanık olmak lazım ve bir dermatologa muayeneden geçmek lazım” ifadelerini kullandı. “Utanıp uyuz olduklarını söylemiyorlar, kontrol altına alamazsak çok yaygınlaşacak gibi görünüyor” Vakalarda tanı sürecine yönelik bilgiler veren ve tedavinin doktorların tavsiye ettiği şekilde ilerlemesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Gençoğlan şöyle konuştu: “Gözle göremiyoruz bunu ama dermoskop denen küçük bir aletimiz var. Bunu kullanarak, tek tek lezyonlara bakarak paraziti tespit edebiliyoruz. Bazen tedavi konusunda defans oluyor, aile bireylerinden ‘Kaşınmıyorum ki kullanmayayım’ diyenler oluyor, bulaştan 2 hafta sonra kaşıntı şikayeti başlıyor. Kaşınmıyor olmamız parazitin bize bulaşmadığı anlamına gelmiyor. Tam salgın diyemeyiz şu anda ama eğer kontrol altına alamazsak çok yaygınlaşacak gibi görünüyor. Özellikle kış aylarında uyuzun pik yaptığını bildiğimiz için eğer hastalarımız çok geç kalmadan tedavi olurlarsa, aile tedavisine dikkat edilirse, temas ettiğimiz herkesin bu bilgiye ulaşmasını sağlarsak, bazen utanıp uyuz olduklarını söylemiyorlar. Herkesin tedavi olmasını sağlarsak o zaman salgın boyutuna ulaşmadan bunu önleyebiliriz. İlaç canlı böceklere etkili, yumurtalara etkili değil o yüzden 2 tertip kullanılması gerekiyor. İlk dozdan 8 gün sonra bir doz daha almamız lazım. İlk dozla rahatlayan hastalarımız bazen 2’inci dozu almıyorlar, ‘Ben iyileştim’ deyip ilacı yutmadıkları oluyor, tedavi ye uyum o açıdan çok önemli”

Menopoz döneminde kalp ve damar hastalıklarına karşı önlem alınması uyarısı Haber

Menopoz döneminde kalp ve damar hastalıklarına karşı önlem alınması uyarısı

Kadınların yaş aldıkça zaman içerisinde yumurtalık fonksiyonlarının giderek azaldığını belirten Doğan, adet görmenin tamamen kesildiği dönemin menopoz olarak tanımlandığını ve bunun doğal bir süreç olduğunu anlattı. Bu sürecin doğru algılanmasının önemli olduğunu ifade eden Doğan, "Menopoz bir hastalık değil. Bu süreci her kadın farklı yoğunlukta ve sürelerde yaşayabiliyor. Ateş basması, terlemeler bazı kadınlarda dayanılmaz yoğunluktayken bazıları hiç yaşamayabiliyor. Kimi 3 yılda bu süreci tamamlarken kimi 7 ila 10 yılda tecrübe etmek durumunda kalıyor. Menopozu tanımak, yönetebilmek çok önemli çünkü bir insanın yaşam ömrünü 75 yıl olarak düşünürsek kadınlar yaşamının 3'te birini menopozla ilgili süreçte geçiriyor." diye konuştu. - "Önlem alarak bu süreci daha iyi atlatabiliriz" Türkiye'de menopoz yaşının ortalama 48-51 olduğunu belirten Doğan, ateş basması ve terlemenin yanı sıra bu süreçte vajinal kuruluk, uyku bozukluğu, kilo kontrolünde zorlanma, idrarla ilgili sorunlar ve duygusal dalgalanmalar yaşanabildiğini dile getirdi. Kadınların menopoza geçiş sürecini kolaylaştırmasının bilinçli hareket etmekten geçtiğini anlatan Doğan, şunları söyledi: "Menopoz döneminde bizi neler bekliyor bilmeliyiz. Örneğin kemik kaybı, kilo kontrolünde zorlanma, uyku, dikkat ve hafıza bozuklukları, menopozdan sonra uzun vadede kronik rahatsızlıklar bizi bekliyor. Bunlara önlem alarak bu süreci daha iyi atlatabiliriz. Mesela metabolizmanın yavaşladığı bir dönem olduğu için kilo alma yaşanacak, vücut kilo endeksimiz normalin üstündeyse öncesinde kilomuzu kontrol altına alabiliriz. Osteoporozla yani kemik erimesiyle ilişkili kırıklar yaşayabileceğimiz için kalsiyum, beslenme ve vitamin destekleriyle bu süreci yavaşlatabiliriz." Doğan, kilo kontrolüne ve kemik kitlesinin korunmasına destek olması açısından düzenli egzersizin de bu süreci kolaylaştıracağını vurguladı. - "Bu süreçte kalp hastalıklarından korunmak çok önemli" Menopoz sonrası dönemde uzun vadede ortaya çıkabilecek kalp ve damar hastalıklara dikkati çeken Doğan, "Bu süreçte kalp hastalıklarından korunmak çok önemli. Kadın ölümlerine baktığımızda 3'te 1'inden fazlası kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanıyor. Bu meme kanserinden ölümlerin 13 katı. O nedenle sağlıklı beslenmeliyiz. Karbonhidrat açısından zayıf, protein açısından zengin sebze ve meyve ağırlıklı tam tahıl ağırlıklı beslenme, fiziksel aktivite, kilo kontrolü, sigara ve alkol kullanmamak kalp ve damar sağlığını olumlu etkileyeceği için o süreçte yaşanacak hastalıklara karşı koruyucu olacaktır." ifadelerini kullandı. Doğan, menopoz sürecinin ruhsal anlamda değişimlere neden olduğunu ve bu dönemde kadınların sosyal hayattan çekilerek eve kapanmaması gerektiğini belirtti. Menopozun çalışma hayatından çekilme, eve kapanma dönemi olmadığını kaydeden Doğan, şu önerilerde bulundu: "Bu dönemde fiziksel ve zihinsel olarak aktif olmak için ekstra çaba sarf etmeliyiz. Çok yönlü olarak sosyalleşmek önemli. Bu, bize sürecin getirdiği değişikliklere adaptasyon için fırsat sağlayacaktır. Bu geçiş sürecinde aile bireylerini bilgilendirmek, eşlerin desteği bireyler için çok önemli. Bunun yanı sıra profesyonel olarak tüm kadın doğum uzmanlarından destek alabilirler. Bu konuda Sağlık Bakanlığının Sağlıklı Hayat Merkezleri var. Buraya başvurabilir, beslenme, fizyoterapi, sigara bırakma gibi alanlarda, kanser taramaları konusunda destek alabilirler. Kanser taramaları menopoz dönemi öncesinde ve süresince çok önemli. Bu desteği bulundukları bölgelere yakın merkezlerden alabilirler."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.