#kitap

İLKHABER-Gazetesi - kitap haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, kitap haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Sahanın tozundan, hayatın satır aralarına Haber

Sahanın tozundan, hayatın satır aralarına

Yapı Kredi Bankası'nın Adana şubelerinde farklı kademelerde uzun yıllar görev yapan ve bir süre önce emekli olan Ali Alphan, "442 Sokak Mavi Kapı" isimli eseriyle yazın hayatına adım attı. Aphan, hayli ilgi gören ve Çukurova Kitap Fuarı’nda da imza günü düzenlediği bu eserin ardından, yazmaya devam etti. İlk planlamasına göre bir kitap için klavyeye dokunan Alphan, paragraflar ve sayfalar ortaya çıktıkça biri spor olmak üzere iki farklı kitapta karar kıldı. Alphan, “Futbolun Simsarları ve Amigolar” ile “Yazmak Hıçkırık Gibidir! Tutunca Bırakamazsın” adlı yeni eserlerinin tanıtımlarını çok yakın bir tarihte yapacağını söyledi. Futbolun Simsarları ve Amigolar: Geçmişin özlemiyle günümüz futboluna eleştirel bakış Yazar Ali Alphan, futbolun geniş kitleleri peşinden sürükleyen bir tutku olmaktan çıkıp, tartışmalı bir sektöre dönüşmesine odaklandığı yeni eseriyle okuyucularıyla buluşmaya hazırlanıyor. Kitabın önsözünden yansıyanlar, eserin hem nostaljik bir anı kitabı hem de günümüz futbol sistemine yönelik sert bir eleştiri olduğunu gösteriyor. Amatör futbol geçmişine sahip olan Alphan, uzun bir değerlendirme sürecinin ardından klavyesini yeniden futbola dokunmak için kullandığını belirtiyor. Kitapta, futbolun dünü, bugünü ve yarınları tüm çıplaklığıyla masaya yatırılıyor. Nostalji ve efsanelere saygı durusu: Kitabın önemli bir bölümü, 50-60 yıl öncesinin yetenekli, aykırı ve "mütevazı, iyi futbolcu" etiketiyle anılan yıldızlarına ayrılmış durumda. Alphan, bu isimlerin futbol tutkunlarına yaşattığı "seyir zevkini" hatırlatarak, eski futbolcuların bilinmeyen yönlerine ve bugüne ışık tutacak yeteneklerine vurgu yapıyor. Özellikle Adana futbolunun unutulmaz simaları ve yerel kahramanları kitapta geniş yer buluyor. Adana'nın efsaneleri: Adana Demirspor'dan "Füze Selami" (uzak şutları nedeniyle) ve Alman efsane Beckenbauer'e benzetilen "Kartal Yaşar" gibi isimler anılıyor. Adanaspor'da raket gibi sol ayağıyla bilinen Dorde Miliç ve kaleci Welcoviç de unutulmazlar arasında. Hüzünlü kayıplar: Türk futbolunun yetiştirdiği yetenekli Kaynak kardeşlerden Reşit, Kayhan ve İrfan Kaynak'ın genç yaşta kalp rahatsızlığı nedeniyle vefat edişleri, "futbol tarihinin en önemli hüzünlü hikâyesi" olarak okuyucunun yüreğini burkuyor. Adana anıları: Yazarın çocukluk dönemindeki bez/gazete toplarla başlayan futbol serüveni, Adana Şehir Stadyumu'nun yüksek duvarlarından bilet alacak parası olmadığı için kaçak maç izleme maceraları ve bu kaçakları kovalayan "Deli Hüseyin" ile yaşadığı kovalamacalar, samimi bir dille aktarılıyor. Günümüz futboluna sert eleştiri: Futbol, futbol olmaktan çıkmıştır Ali Alphan, geçmişin özlem dolu anılarını aktarırken, günümüz futboluna yönelik eleştirel duruşunu da net bir şekilde ortaya koyuyor. Kitabın önsözünde yer alan sert ifadeler, futbol camiasında yankı uyandıracak nitelikte. Alphan, günümüzde bahis soruşturması da yaşanan futbolla ilgili şunları aktarıyor: “Türk futbolunun bugünkü hali, kulüplerin yönetim anlayışlarından hakem kararlarına, federasyon politikalarından spor kamuoyuna kadar geniş bir yelpazede derin bir sorgulamayı hak ediyor. Futbol kulüplerinin içine düştüğü yönetimsel çıkmazlar, ‘futbol simsarlarının’ ekmeğine yağ sürerken, özellikle büyük kulüplerin hem Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) hem de yanlı hakemler tarafından korunup kollandığına yönelik algı, futbolun adalet duygusunu yerle bir ediyor. Artık sahada oynanan futbol, terin, emeğin, hırsın ve mücadelenin değil, çıkar ilişkilerinin ve manipülasyonların belirlediği bir oyuna dönüşmüş durumda. Bu tablo, futbolun özündeki rekabet ruhunu, yeteneğin değerini ve taraftarın inancını her geçen gün biraz daha aşındırıyor. Örneğin, Galatasaray'da yıldızı parlayan ve döneminin en önemli sporcuları arasında yer alan, futbol alanında ilk kez sendikal faaliyet başlattığı için spordan ihraç edilen Metin Kurt, o dönemlerde dahi, simsarların varlığından endişe duydu. Metin Kurt, ‘Futbol arsada güzeldir, borsada değil’ diyerek futbol çetelerinin önüne geçecek bu güzel söylemde bulunup, günümüz futbolunda yaşananlara adeta ışık tuttu. Bu gidişat, yalnızca sporun değil, emeğin, adaletin ve ahlakın da sorgulanması gereken bir noktaya işaret ediyor. Futbolun bu denli yozlaşması, sistemin içinde yer alan herkesin, yönetici, hakem, menajer, medya mensubu da payını yeniden düşünmesini gerektiriyor.” “Yazmak Hıçkırık Gibidir! Tutunca Bırakamazsın” Yazar Ali Alphan, toplumsal duyarlılık ve anılarını harmanladığı “Yazmak Hıçkırık Gibidir! Tutunca Bırakamazsın” adlı eserini de tanıtacak. Araştırma-anı türündeki bu çalışma, yazarın ifadesiyle, Türkiye'nin güncel ve yakıcı sorunlarına, adaletsizliklere ve barış arayışına odaklanıyor. Alphan, yeni kitabının ismini, yazma eyleminin kendisi için taşıdığı derin anlamdan aldığını belirtiyor. Alphan’a göre yazmak, Ahmed Arif’in dizelerindeki gibi "Can suskun can paramparça!" ruh halini, yani içimizde kopan fırtınaları dışa vuran, toparlayan bir zorunluluk. Alphan, bu eserde hayal ürünü yerine, yaşanmışlıklar ve gerçekler üzerine yoğunlaşarak, son yıllarda artan meseleleri cesurca ele alıyor. Kitap, mevcut siyasi ve toplumsal durumu, İstanbullulara tanıdık gelen bir uyarı levhası metaforuyla özetliyor: "Köprüden önce son çıkış!" Barış ve mücadele ruhu: Kitabın merkezinde, "Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti" değerlerinin yeniden inşası için gövdeyi taşın altına koyma çağrısı yer alıyor. Alphan, toplumsal mücadelenin ve genç kuşağın ülkenin geleceğindeki belirleyici rolüne dikkat çekiyor. Yakın dönemde hayatını kaybeden siyasetçi ve barış elçisi Sırrı Süreyya Önder’e geniş bir bölüm ayıran Alphan, Önder’in farklı kimlikleri bir araya getiren "yaşayan bir barış elçisi" olduğunu vurguluyor. Kitabın önemli bir başlığı da Türkiye’nin yer aldığı coğrafyadaki savaşlar oluşturuyor. Yazar, savaşın bitirilmesi yönündeki umudunu koruyarak, bu yönde atılacak samimi adımların önemine işaret ediyor. Türküler ve toplumsal yansıma: Doğadan ilham alarak yazdığını belirten Alphan, eserde Halk Müziği'ne ayrı bir parantez açıyor. Müziğin ruhun gıdası olduğunu vurgulayan yazar, Neşet Ertaş'ın “Türkü söyleyen insandan zarar gelmez!” sözünden yola çıkarak, türkülerin toplumsal hafızayı ve mücadeleci ruhu besleyen temel bir kaynak olduğunu ifade ediyor. "Yazmak Hıçkırık Gibidir!", Alphan’ın savaşsız, adaletli ve insanca bir arada yaşanacak bir Türkiye özlemini güçlü bir sesle dile getirdiği hem bir anı hem de bir toplumsal eleştiri niteliği taşıyor. Alphan’ın iki yeni eserinin tanıtımının Çukurova Gazeteciler Cemiyeti ve Alphan’ın başkanlığını yaptığı Yapı Kredi Bankası A.Ş. Emeklileri Sosyal Yardımlaşma Derneği Adana Şubesi’nde yapması bekleniyor.

Cezmi Yurtsever’in arşiv çalışması, Osmanlı askerlerinin gözlerinin kör edilme hikayesini ortaya çıkardı Haber

Cezmi Yurtsever’in arşiv çalışması, Osmanlı askerlerinin gözlerinin kör edilme hikayesini ortaya çıkardı

Tarihçi Cezmi Yurtsever, yıllardır sosyal medyada tartışma konusu olan ve dikkatle araştırılan Filistin’deki Osmanlı askerlerinin esir kamplarında gözlerinin kör edilmesi meselesine ilişkin önemli belgelere ulaştı. Yurtsever, Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı Arşivi'ndeki gizliliği kaldırılmış belgelere ulaşarak bu trajik olayları gün yüzüne çıkardı. Geçtiğimiz 2025 yılı Şubat ve Mart ayında İstanbul’da Osmanlı Arşivi’nde gerçekleştirdiği çalışmalar sırasında, Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı Arşivi’nde yer alan ve gizliliği kaldırılan belgelerin tarihçilere sunulduğunu fark ettiğini belirten Yurtsever, araştırmaları sırasında Filistin'deki Osmanlı ordusunun Gazze savaşları ve sonrasındaki esir durumu hakkında önemli belgelere rastladığını ifade etti. Yurtsever, 70 bini aşkın Osmanlı askerinin esir düşerek Mısır'daki esir kamplarına götürüldüğünü ve bir kısmının ise hastane ameliyat odalarında ve asitli su kazanlarında banyo yaparken gözlerinin kör edilmesi ile ilgili olayların detaylarına ulaştığını açıkladı. Tarihçi Yurtsever, bu olayları anlatan askerlerin ifade tutanaklarının yer aldığı defteri bulduğunu ve belgeleri okurken gözyaşlarına hâkim olamadığını söyledi. Yurtsever, "Belge araştırmalarım sırasında elde ettiğim bilgiler, insanlık adına önemli bir anıydı. Bu acı olayların yaşandığı dönemi belgelerle görmek, beni derinden etkiledi. Elde ettiğim bu bilgilerin insanlığın vicdanına, hafızasına sunulması gerektiğini düşünüyorum" dedi. Bunun yanı sıra, Yurtsever, Hz. Ömer, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan'ın Kudüs'ü barış beldesi yapma çabalarının yer aldığı belgeleri incelediğini anlatana Yurtsever, Osmanlı'nın son dönemlerinde Filistin’deki Yahudi-Siyonist hedeflere hizmet eden bazı kişi ve gruplar hakkında da Osmanlı Arşivi’nde önemli belgeler bulduğunu açıkladı. Tarihçi Yurtsever, elde ettiği bilgileri Türk ve dünya kamuoyuyla paylaşma kararı aldığını ve bu konuda atacağı ilk adımın, Kadirli Mehirli Üçarmut'ta açacağı "Gözlerim Eyvah" adlı fotoğraf ve belgeler sergisi olduğunu duyurdu. Serginin 23 Nisan Çarşamba günü ziyarete açılacağını duyuran Yurtsever, bu serginin, tarihin önemli bir kesitini gözler önüne sereceğini ve katılımın büyük önem taşıdığını belirtti. Sergi için yaptığı masrafların karşılanabilmesi adına duyarlı kişilerden destek talep eden Yurtsever, eğer yeterli destek sağlanırsa, bahsi geçen olayları daha ayrıntılı bir şekilde anlatan bir kitap da yazmayı planladığını kaydetti.

Kalemiyle acısını yenerek geleceğe adım attı Haber

Kalemiyle acısını yenerek geleceğe adım attı

6 Şubat 2023... Kahramanmaraş merkezli depremler, Hatay’ın kalbini sarsarken, 16 yaşındaki Furkan Dağlı’nın hayatını da paramparça etti. Evinin yıkıntılarında, her şeyini kaybettiği o korkunç felaketin ardından, hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kaldı. Ancak, Furkan, her şeyin sona erdiği sanıldığı anlarda bile bir umut ışığı arayarak, hayata tutundu. Kendi hikâyesini yazmak, onu sadece iyileştirmekle kalmadı, aynı zamanda dünyaya duyurmak için bir fırsata dönüştü. Depremin ardından bir süreliğine amcasının yanına, Ankara’ya giden Furkan, zamanla memleketine olan derin bağlılığını hissederek yeniden Hatay’a döndü. Hatay’a döndü, çünkü o topraklarda kendisini buldu; orada, hayatına dokunan bir öğretmeninin cesaret verdiği yolda, yazarlık serüvenine ilk adımını attı. Henüz 16 yaşında bir genç olmasına rağmen, Furkan Dağlı büyük bir cesaretle kalemi eline aldı ve acılarını, gözlemlerini, derin duygularını yazıya dökerek "Orda Kimse Var mı?" adlı ilk kitabını kaleme aldı. Myrina Yayınları tarafından basılan bu eser, Doç. Dr. Cenker Atila’nın değerli desteğiyle, ücretsiz olarak ilk baskısını yaptı. İşte o an, Furkan’ın sesinin duyulmaya başladığı an oldu. Kitap, kısa süre içinde büyük bir ilgiyle karşılandı ve ikinci baskısına ulaşarak genç yazarının hayallerine bir adım daha yaklaştırdı. Genç yazar, yazdığı her satırla, yalnızca kendi iç yolculuğunu değil, milyonlarca insanın yaşadığı travmanın ve acının yankılarını da duyurmayı başardı. Hayatının en zor anlarında bile umutla ve cesaretle kalemini elinden bırakmayan Dağlı, sesini duyurdukça daha fazla kişiye ilham kaynağı oldu. Yazarlık yolculuğunda kendini buldu Furkan Dağlı, yazarlık yolculuğunda kendini bulduğunu ve her satırda daha da iyileştiğini vurguladı. "Kalemimle, hem kendi acılarımı hem de toplumun yaşadığı travmayı anlatmak istedim" diyen genç yazar, "Yazdıkça iyileştim, yazdıkça umutlandım. İşte onun için yazmak, yalnızca kelimeleri bir araya getirmek değil, bir yeniden doğuş, bir kurtuluş mücadelesi oldu benim için” ifadelerini kullandı. Furkan, yalnızca kendi hikâyesini anlatmakla kalmayıp, bir toplumsal sorumluluk üstlenmiş bir isim olarak da dikkat çekmeye başladı. "Depremler hayatımızın bir gerçeği" diyen Furkan Dağlı, "Yaşadıklarımızdan ders çıkararak, geleceğe daha güvenli adımlar atabiliriz. Bu kitabım, toplumda farkındalık yaratmayı hedefliyor. Amacım, insanlara deprem bilincini aşılamak" diye konuştu

Mersin'de 1. Kitap ve Kültür Günleri etkinliği gençlerden Yoğun ilgi gördü Haber

Mersin'de 1. Kitap ve Kültür Günleri etkinliği gençlerden Yoğun ilgi gördü

Mersin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde düzenlenen 1. Kitap ve Kültür Günleri etkinliği, geçtiğimiz Cuma günü başladı ve Pazar günü sona erecek. Etkinlik, şair ve yazar söyleşileri, yayınevleri ve kitapseverler arasında yoğun bir etkileşimle geçiyor. Özellikle gençlerin yoğun ilgisiyle dikkat çeken etkinlik, şehre kültürel bir soluk getirmeyi amaçlıyor. Kitap ve Kültür Günleri'ne Gençlerden Yoğun İlgi Cuma günü başlayan ve Pazar günü sona erecek olan etkinlik, Mersin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Sanat Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Birçok yayınevi ve yazar, okurlarıyla buluşurken, özellikle gençler etkinlik alanına yoğun ilgi gösterdi. Genç katılımcılar, yalnızca yazarlarla söyleşi fırsatı bulmakla kalmayıp, aynı zamanda istedikleri kitapları da temin etme imkanı buldu. Şehirde Kültürel Bir Soluk Etkinliği değerlendiren Mersin İl Kültür ve Turizm Müdürü Hakan Doğanay, Mersin’in kültürel dokusuna katkı sağlamak amacıyla böyle bir organizasyon düzenlediklerini belirtti. Doğanay, “Bu etkinlik, sadece kitapseverleri bir araya getirmekle kalmayacak, aynı zamanda şehre ve bölgeye yeni bir soluk getirecektir. ‘Özgürlük İçin Oku’ sloganı, günümüz dünyasında büyük bir anlam taşıyor. Kitaplar, sadece bilgi edinmek için değil, aynı zamanda farklı kültürleri tanımak, farklı düşüncelere açılmak ve kendimizi geliştirmek için de önemli bir araçtır” ifadelerini kullandı. Okuma Kültürünü Yaygınlaştırma Adımı Doğanay, Kitap ve Kültür Günleri’nin şehre okuma kültürünü yayma, yeni yazarları destekleme ve edebiyat dünyasının önemli isimlerini Mersin ile buluşturma gibi önemli hedefleri olduğunu söyledi. Mersin’in tarih boyunca bilim ve sanatın merkezi olma özelliğine sahip olduğunu vurgulayan Doğanay, “Mersin Kitap ve Kültür Günleri, bu mirası yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak adına önemli bir adımdır” şeklinde konuştu.

Rezzak Oral'ın 'Cinayeti Gördünüz mü' adlı eseri, kitap raflarındaki yerini aldı Haber

Rezzak Oral'ın 'Cinayeti Gördünüz mü' adlı eseri, kitap raflarındaki yerini aldı

Yazar Rezzak Oral, eseriyle ilgili açıklamasında, 'Şiir kitabım ‘Yüreğindeki Darlık’ ta da, 'Cinayeti Gördünüz Mü?' de de aynı duyguyu yaşadım. Hani, 'Kitaplar yazarlarının çocukları gibidir'  derler. Derlerdi de inanmazdım. Ama gerçekten öyleymiş. Yani hayatta gerçekten kanlı, canlı iki  evladım var, şimdi de kelimeli, paragraflı, heceli, dizeli iki çocuğum daha var” dedi. “Cinayeti Gördünüz mü?”  kitabının  yazılmasında öncülük eden Yaşar Seyman ve Dorlion Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Aydın Şimşek’e, ayrıca yayınevinin tüm emekçi ekibine, teşvik edenlere teşekkür eden Rezzak Oral, duygu ve düşüncelerini de şöyle dile getirdi: “Kitaplar yaşama, yarınlara ve bir bakıma da tarih denilen sonsuz sürece kendimizce bıraktığımız nacizane izlerdir. Her ne kadar benimkiler bir 'tutunamayanın', hatta benim sunumdaki deyimimle bir 'beceriksizin' izleri bile olsa değerlidir. Bu 336 sayfa aslında edebi bir “kurmaca” değil, bir nevi 1970’lerin başındaki Diyarbakır’ın bir köyünden (Ergani-Gisgis), 2020’ler Başkent Ankara’sına uzanan 50 yıllık “yaşamaca” içinden geçen yollar, yokuşlar, virajlar ve kavşakların bütününden oluşan izlerdir… İçinde siyaset de, gözlem de, analiz de,  anı-anlatı da ve kaçınılmaz şekilde görmenizi istediğim sosyal cinayetler de var… Hani klişe bir deyim vardır: Kusursuz cinayet yoktur. Elbette bugün birçok sıkıntı, güçlük çekiyor ve hayatın her köşesinde işlenen cinayetlere tanıklık ediyoruz. Ama ben derim ki enseyi karartmayın ve unutmayın ki henüz aydınlığa varamayan gece olmamıştır, olmayacaktır”…

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.