TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kuraklık

İLKHABER-Gazetesi - Kuraklık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kuraklık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Marmara Gölü, yağmur sularıyla hayatta kalmaya çalışıyor Haber

Marmara Gölü, yağmur sularıyla hayatta kalmaya çalışıyor

Manisa'nın Gölmarmara ilçesinin güneyinde yer alan ve sadece yağmur sularıyla hayatta kalmaya çalışan Marmara Gölü'nün kurumaması için baraj ve çevredeki alternatif su kaynaklarından yararlanılması gerektiği bildirildi. Marmara Gölü, Manisa'nın ilçesi Gölmarmara'nın güneyinde alüvyal set gölü olarak bölgedeki tatlı su kaynaklarından birini oluşturuyor. Batı ve kuzeyi tepelerle çevrili olan Marmara Gölü, çok çeşitli bitki ve hayvan türlerine, su kuşlarına, balık ve diğer su canlılarına ev sahipliği yapıyor. Doğu kısmı Gediz Ovası'na, kuzeybatı kısmı ise Akhisar Ovası'na açık olan göl, başta kuraklık olmak üzere kirlilik, aşırı avlanma ve habitat tahribatına maruz kalıyor. Doğa Derneği tarafından yapılan açıklamada, Marmara Gölü'nün yanlış tarım ve su politikalarıyla kurutulduğu öne sürüldü. Gölün kurumasının ardından ortaya çıkan ekolojik açıdan değerli çamur düzlüklerinin tarım alanına dönüştürüldüğü belirtilen açıklamada, “Yaklaşık 2.6 milyon yaşında olan göl, bugün hala yağmur sularıyla hayatta kalmaya çalışıyor. Kurumadan önce 65 bin su kuşunun görüldüğü alanda, bugün az sayıdaki kuş türleri yağmur suyu birikintilerine sıkışmış durumda. Marmara Gölü’nün hayatta kalmaya devam etmesi için yapılması gerekenler ise oldukça açık. Kuruyan alanda tarım yapılmasının önlenmesi, Gördes Barajı’ndan Marmara Gölü’ne su bırakılması, Ahmetli Regülatörü’nden su verilmesi ve göl çevresindeki alternatif su kaynaklarından su sağlanması gerekir." denildi. Kum Çayı’nın nehir yatağındaki kontrolsüz ve denetimsiz kum ocağı işletme faaliyetlerinin sona erdirilmesi ve derivasyon hattında nehir yatağının düzenlenmesi de istenilen açıklamada, aynı zamanda tarımsal üretim kuyuları ve su çekiminin kontrol altına alınması gerektiği vurgulandı.

Başkan Güneş’ten çiftçilere ‘Kuraklık’ uyarısı Haber

Başkan Güneş’ten çiftçilere ‘Kuraklık’ uyarısı

Kayseri’de şu ana kadar istedikleri seviyede karın ve yağmurun yağmadığını söyleyen Kocasinan Ziraat Odası Başkanı Abdulkadir Güneş, bu durumun ekili alanlar konusunda çiftçileri endişelendirdiğini dile getirdi. Kuraklığın Kayseri’de ve çevre illerinde oldukça fazla etkisini gösterdiğini ifade eden Güneş, “İnşallah kar yağar diye ümit ediyorum, Allah’tan ümit kesilmez. Barajların su seviyesi düşük. Özellikle sulama amaçlı kullanılan barajlarımızın, su seviyeleri geçen yıla göre çok düşük. Bu mevsimde mutlaka kar yağması gerekiyordu. Hala ilimize bizim istediğimiz seviyede bir kar yağmadı. Çiftçilerimiz baharda gübre atacak. Ekim yapacaklar. Endişeleniyoruz, sıkıntılıyız. Kuraklık Kayseri’de baya etkisini gösteriyor. Ancak buna da bizim yapacağımız bir şey yok. Çiftçilerin yapacağı bir şey yok” şeklinde konuştu. “Çiftçilerimiz sigortalarını yaptırsınlar” Çiftçileri, kuraklık sigortalarını yaptırmaları yönünde uyaran Güneş, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gidişat çok iyi değil. Ondan dolayı çiftçilerimiz hem TARSİM’e olan normal sigortalarını hem de kuraklık sigortalarını yaptırsınlar. Zaten bunun yüzde 50’sini devletimiz karşılıyor. Kendilerinin cebinden de bir miktar para çıkacak. Çünkü bu şekilde devam edebilir. Aşırı kuraklık olabilir. Aşırı kuraklık olduğunda eğer sigorta yaptırmazsak, çiftçilerimiz hiçbir haktan faydalanamaz. Ziraat Bankası’na olan borçları sigorta yapılmadıysa ertelenemez. Tarım Kredi’ye olan borçları sigorta yaptırmazlarsa hiçbir işlem görmez. Onun için sigorta önemli. Benim çiftçilerimize tek bir önerim var; normal sigortalarını ve kuraklık sigortalarını yaptırsınlar. Kuraklık var. Ancak sadece Kayseri’de değil, Konya’da, Nevşehir’de, Niğde’de yani İç Anadolu Bölgesi’nde var. Doğuda ve batıda böyle bir şey yok. Bu Allah’tan gelen bir şey. Doğal bir afet. Yine de Allah’tan umut kesilmez. İnşallah Allah rızkımızı verir. Çiftçilerimiz için bol ve bereketli bir yıl olur. Bekliyoruz ama şu anda ciddi bir kuraklık mevcut.”

Kırıkkale'de yüksek kesimlerde yağan kar, artan sıcaklıklarla eriyip yok oldu Haber

Kırıkkale'de yüksek kesimlerde yağan kar, artan sıcaklıklarla eriyip yok oldu

Kurak geçen kış mevsiminden dolayı tarım arazileri olumsuz yönde etkilenirken, çiftçiler ise endişeli olduklarını söyledi. Kırıkkale'de kış mevsiminde son yılların en kurak kışı yaşanıyor. Yağışların önceki yıllara göre daha az olması sebebiyle yaşanan kuraklık, tarımsal üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Ocak ayının son günlerinde bin 744 rakımlı Dinek Dağı'na yağan kar, son günlerde hava sıcaklıklarının 16 dereceye kadar yükselmesiyle birlikte kısa sürede yok oldu. Şubat ayının ikinci haftasında da yağmayan kar, çiftçiyi tedirgin ediyor. Su kaynaklarının azalmasından dolayı çiftçiler, kuraklığa daha dayanıklı ürün yetiştirmeye yöneliyor. Kızılırmak'ta kuraklık çanları çalıyor Şehirdeki akarsular da kuraklıktan etkilendi. Türkiye'nin en uzun nehri Kızılırmak, kuraklık tehditliyle karşı karşıya kaldı. Şehirde yeterli yağış miktarının olmamasından dolayı bölgede kuraklık sorunu baş gösteriyor. İç Anadolu'nun en doğusundaki Sivas ilinin İmranlı ilçesindeki Kızıldağ'ın güney yamaçlarından doğup Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum ve Samsun'dan geçerek Karadeniz'e dökülen Kızılırmak'ta su seviyesi düştü. Irmakta, su seviyesinin gözle görülür oranda azalmasıyla adacıklar ortaya çıktı. Yukarımahmutlar köyünde çiftçilik yapan Hakan Yurdakul (51), tarım arazilerinin kuraklıktan etkilendiğini belirterek, su kaynaklarının da yok olma noktasına geldiğini söyledi. "Tarlaların üstünde kar göremedik, kara hasret kaldık" Kar ve yağmurun yağmadığını ifade eden Yurdakul, "Şu anda bizim yağmurumuz ve karımız yok. Tarlanın altından çamur bile çıkmıyor. Bu ayda en az yarım metre bir metre kar olması lazım. Ama biz o karı göremedik. Doğuya kurban olduğum Allah veriyor, İç Anadolu Bölgesinde de bir karış kar yok. Tarlaların üstünde kar göremedik, kara hasret kaldık. Çiftçi ne yapacağını şaşırdı. Normalde gübre atılmaz şu ayda gübre atıyoruz ki ekinler kabarsın da mazot parasını kurtaralım diye. Devletimiz teşvik verse bile yine bir şey yapamıyoruz yağmur yağmadığı için. Ortalık toz toprak. Önceden 8-10 metrelerde suyumuz vardı şimdi 70 metrelerde su bulamıyoruz. Çünkü ne kar var nede yağmur" diye konuştu. "Kış olmaması tarlamızın verimini azaltıyor" Kuraklıktan dolayı ürün değiştireceklerini anlatan çiftçi Samet Kerman, "Ekinlerde zarar ediyoruz. Yağmur olsa belki kurtarır ama yağmur yok. Geçen sene Ocak ayında kar yağmıştı. Kış olmaması tarlamızın verimini azaltıyor. Ekinimiz az oluyor. Geçen sene de olmadı. Ama yine de sürüyoruz emeğimiz olsun diye. Kış azaldı, kış yok gibi bir şey. Bu durumda bizi olumsuz yönde etkiliyor. Normalde ekin ekiyoruz ama kuraklıktan dolayı ürün değiştireceğiz, yapabilirsek de kavun ekeceğiz" şeklinde konuştu. "Allah yardımcımız olsun" İlyas Kalkan ise, "İki haftaki kar keşke devam etse de bu kuraklıktan kurtulsak. Ekinlerimiz mahsullerimiz kuramasa. Şu anda da ciddi anlamda kuraklık var. Mahsullerimiz bu kuraklıktan etkilenecek. Tarımda ve sulamada ciddi anlamda zorluk olacak. Allah yardımcımız olsun" dedi.

"Suyumuzun kıymetini bilmeliyiz" Haber

"Suyumuzun kıymetini bilmeliyiz"

Bir süre önce göreve başlayan Adana Tarım ve Orman İl Müdürü Mehmet Nuri Kökçüoğlu, Adana Ticaret Borsası yönetimini ziyaretinde, suyun önemine dikkati çekerek kuraklıklara karşı suyun korunması gereken noktada olduğunu söyledi. Adana Tarım ve Orman İl Müdürü Mehmet Nuri Kökçüoğlu, Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç ve Yönetim Kurulu üyelerini ziyaret etti. Adana’nın büyük bir tarım kenti olduğunu, kendilerinin de görevleri gereği tarımsal üretim planlaması içerisinde oldukları belirten Kökçüoğlu, "Adana'nın tarımsal üretim planlaması kapsamında hem bu işin sanayisinde olan, hem ticaretini yapan, hem de üreten insanların görüşlerini ve beklentilerini alarak çalışmalar yapacağız." dedi. Suyun, tarımsal üretim aşamasındaki önemine değinen ve hiçbir kaynağın sınırsız olmadığının altını çizen Kökçüoğlu, şunları kaydetti: "Adana su zengini olan bir il olsa da kuraklıklar yaşanabiliyor. Suyumuzun kıymetini bilmeliyiz. 'Sudan ucuz' tabiri de bugün değişmiş durumda. Su, artık değerliliği ve zorunluluğu ifade etmektedir ve korunması gereken noktadadır. Artık suyu nasıl verimli kullanmalıyız, tasarruflu olmalıyız. Suyu korumaya çalışırken mevcut toprağı da koruma konusunda çaba göstermeliyiz." Kökçüoğlu, Tarım ve Orman Bakanlığı olarak Türkiye genelinde verilen tarımsal desteklemeler, hibe programları, yatırımcılara yönelik desteklerin dışında, Adana kırsalında da İPART projelerinin olduğunu ifade etti. Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç de şöyle konuştu: "Yıllardan beri her toplantıda tarımsal üretimde planlamanın önemine değiniyorum. Günümüzde artık geç kalınmış olsada bir an önce planlı üretime geçmek lazım. Çukurova tarımın en önemli merkezidir. Tarımda, hayvancılıkta ve bunlarla ilgili tüm konularda atılacak iyi adımlar Çukurova için önemli faydalar sağlayacaktır. Ayrıca ifade etmek isterim ki su hayattır. Kaynaklarımızın kıymetini bilmeli, her türlü tüketimde israfın önüne geçmeliyiz.”

Kuraklık önce gölü, sonra flamingoları vurdu Video Galeri

Kuraklık önce gölü, sonra flamingoları vurdu

Flamingoların en çok bulunduğu Yarışlı Gölü ilkbahar aylarında su tutarken, sıcaklığın artmasıyla tekrar eski kurak zamanlarına döndü. Gölü besleyen su kaynaklarını inceleyen uzman ekip, su kaynağı üzerine köylüler tarafından kurulan birçok sondaj motoru tespit etti. Dünyada sadece burada yaşayan iki balık türünün olduğu bu kaynaktan su alınması hem bu canlıları tehlikeye atıyor hem de gölü besleyen su miktarının azalmasına neden oluyor. DKMP 6. Bölge Müdürlüğü'nün sekreteryasını üstlendiği Burdur ve Antalya Gölleri Yönetim Planı Hazırlama Projesi'nde yer alan uzman ekip, gölü besleyen en önemli kaynak üzerine köylüler tarafından kurulan seyyar sondaj motorlarının kaynak içerisinde bulunan ve sadece burada yaşayan endemik balık türleri için tehlike arz ettiğini tespit etti. Ayrıca bu sondaj motorları gölde barınmaya devam eden az da olsa flamingonun yaşamlarını da tehlikeye sokuyor. Gölü inceleyen ekipte yer alan Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İskender Gülle, “Yarışlı Gölü'nün yüzölçümü yaklaşık olarak 10 ila 15 kilometre arasında değişiyor. Aslında bir zamanlar bu göl sürekli bir gölmüş ama günümüz şartlarında tam bir göl değil. Çünkü mevsimlik olarak su tutabiliyor. Biz bu tür göllere geçici göller diyoruz. Bu gölün özelliği bir kısmının tabak şeklinde olması. O nedenle bu gölleri tuzlu göl, tuzla gölleri veya pilaya gölleri olarak isimlendiriyoruz. Türkiye’de çok sayıda buna benzer göl var. Fakat Yarışlı Gölü'nün şu anda en önemli özelliği kış aylarında en fazla 20-30 santimetreye kadar su tutabiliyor olması. 20-30 santimetre su tutarsa bizim için çok iyi. Ama normalde günümüzde yağışların da azalması nedeniyle en fazla 10 santimetreye kadar su oluyor haziranın başında, o da tamamen kuruyor. Bu göl geçici göl olmasına rağmen özellikle mikroskobik canlılar açısından da son derece zengin. Böyle olduğu için de başta flamingo olmak üzere çok sayıda su kuşu için adeta bir beslenme alanına dönüşüyor. Sığ olduğu için flamingolar burayı çok fazla tercih ediyorlar. Besin kaynağı da çok fazla tabi ki, o açıdan Yarışlı Gölü'nün en önemli özelliği biyolojik olarak iyi bir kuş alanı olması” dedi. Yarışlı Gölü yıllardır koruma altında Yarışlı Gölü'nün hem çevredeki mermer ocaklarından hem de kaçak avcılık ve göl arazisinin tarım amacıyla kullanılmasına karşı koruma altında olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gülle, “Bu göl yıllardır korunuyor. Korumayı sadece mermer ocaklarından ibaret görürsek yanılmış olabiliriz. Onun dışında bir de özellikle Milli Parkların yapmış olduğu dolaylı koruma yöntemleri var. Kara avcılığı, su avcılığı, göl kenarlarındaki alanların işgal yerlerinin fazla artmaması şeklinde. Görsel olarak baktığımızda farklı bir manzarası var. Suyu da biraz tuzlu. Kış aylarında binde 14, yani 1 litre suda 14 gram tuza kadar yükselebilen tuz özelliği var. Suları herhangi bir tarımsal faaliyette kullanılmıyor. İçme suyu amacıyla da kullanılmıyor. Ayrıca gölün içerisinde değil ama gölün kıyılarındaki tatlı küçük su kaynaklarında dünya için endemik iki tane tatlı su balığı türümüz var. Bunların sadece bu bölgede yaşadığını söyleyebiliriz. Göl kenarlarındaki pınarlar, özellikle görmüş olduğunuz sazlık alanlar bu balıkların yaşamı açısından son derece önemli” ifadelerini kullandı. Yönetim planlarında artık birinci öncelik: “Su” Çalıştay hakkında da açıklama yapan Prof. Dr. İskender Gülle, “Göllerin her beş yılda bir sulak alan yönetim planları yapılıyor. Bu yönetim planları çerçevesinde yeniden bir bilimsel, ekolojik ve çevresel değerlendirme yapılıyor. Beş yıl boyunca doğru yapılan veya eksik yapılan ya da beşinci yılın sonunda ortaya çıkan yeni durumlar neler bunları gözden geçiriyoruz. Yönetim planlarını beş senede bir revize ediyoruz. Şu anda iki gündür yapmış olduğumuz çalıştayımız bir bilimsel altlığa dayalı olarak yapıldı. Onun neticesinde bugün de bir arazi gezisi yapıyoruz. Bu arazi gezimizde durumu gözlemliyoruz. Planlarımızda hangi değişiklikleri yapabiliriz, onları gözden geçiriyoruz. Gördüğümüz kadarıyla şu anda tüm Türkiye çapında, Burdur çapında öncelikli konu su. Yani su tedariği göller için ve yönetim planları için birinci madde haline geldi. Bundan 20-30 sene önce daha ziyade kirlilik ağırlıklı bir yönetim planı yapıyorduk, artık birinci önceliğimiz su oldu” dedi. Burdur ve Antalya Gölleri Yönetim Planı Koordinatörü Peyzaj Yüksek Mimar Seda Yıldız ise, “Burdur yöresinde Sulak Alan Yönetim Planı çalışmasını DKMP 6. Bölge Müdürlüğü adına yürütüyoruz. Göllerimizle ilgili çalıştayımız dün gerçekleşti. 2016 yılında yine göllerle ilgili Sulak Alan Yönetim Planı yapılmıştı. Şu an revizyon zamanı geldiği için yenilenebilirliğini sağlayabilmek ve biyon verebilmek için şu an tekrar Sulak Alan Yönetim Planlarımızı yeniliyoruz” şeklinde konuştu.

Seyhan Baraj Gölünde korkutan tablo Haber

Seyhan Baraj Gölünde korkutan tablo

İbrahim Baysal (İLKHABER)- Eskiden balık avlanan noktalarda bugün kuru topraklar hakim. Kasım ayına girdiğimiz şu günlerde Kış Adana'ya hala gelmedi. Uzun zamandır yağış almayan Adana Seyhan barajında suların bir kısmı çekildi.  Seyhan baraj Gölünde yaşanan su sorunları, su tasarrufu tedbirlerinin alınması konusunda çalışmalar yapılmasının gerekliliğini vurguluyor. KURAKLIK NEDİR? Kuraklık temel olarak, belirli bir bölgede nem miktarında geçici dengesizlik nedeniyle ortaya çıkan su kıtlığı olarak tanımlanabilir. Kuraklık özünde hemen hemen her bölgede görülme potansiyeli olan bir doğa olayıdır. Hızlı gelişen bir olay değildir. Kurak ani şekilde olmaz, zamanla yavaş yavaş ve geldiğini belli ederek ortaya çıkar. Kurak iklimlerin görüldüğü yerde yaşayan her canlı nem eksikliği ve yüksek değişkenlikteki yağışlardan etkilenir. Herhangi bir mevsimde, dönemde yağış miktarında meydana gelen değişimlerle oluşabilir. Tespit etmesi en zor doğa olaylarının başında gelir. Kuraklık seviyelerini tespit etmek için bölgedeki yağış ve evapotranspirasyon (buharlaşma+terleme) arasındaki dengenin belirli dönemlerdeki dengesi baz alınır. Kuraklık nedeniyle genellikle yağış mevsimi geç başlar, tarım ürünlerinin büyümesinde gecikmeler yaşanır. Kuraklık aynı zamanda yüksek sıcaklık, şiddetli rüzgar ve düşük nem gibi faktörlerden de etkilenmektedir. KURAKLIK TÜRLERİ NEDİR? Üç farklı kuraklık çeşidi bulunmaktadır. Meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık ve hidrolojik kuraklık. Bu kuraklık türlerinin özellikleri şu şekilde: Meteorolojik kuraklık: Yağışların belirli bir aralıkta mevsim normallerinin altına düşmesi meteorolojik kuraklıktır. Yıllık, mevsimlik veya aylık yağış toplamlarının her senenin o zamanından düşük olmasıyla tespit edilir. Tarımsal kuraklık: Tarımsal ürünlerin ihtiyacını karşılayacak su miktarının toprakta bulunmaması anlamına gelmektedir. Tarım ürünlerinin daha yavaş büyümesine neden olur. Tarımsal kuraklık genellikle ürün kaybına neden olur. Bölgede yaşayan hayvanlar içinde risk teşkil eder. Hidrolojik kuraklık: Uzun süren meteorolojik kuraklığın ardından varlığını gösterir. Uzun yağışsızlıktan sonra yeraltı suları, kaynaklar, yüzeysel akış, toprak nemi de kurumaya başlar. Göller, nehirler ve yeraltı suları hiç beklenmeyen bir anda düşmeye başlar. Bir dönemde oluşan yağış azlığı toprak nemini düşünerek tarımı olumsuz etkiler.

Bitmeyen yaz İstanbul barajlarındaki su seviyesini olumsuz etkiliyor Haber

Bitmeyen yaz İstanbul barajlarındaki su seviyesini olumsuz etkiliyor

Avrupa Komisyonu'na bağlı Kopernik İklim Değişikliği Servisi verilerine göre küresel hava sıcaklığı bu yıl haziran, temmuz ve ağustos aylarını kapsayan yaz mevsiminde, 1991-2020 yaz mevsimleri ortalamasının 0,66 derece üzerine çıkarak 16,77 dereceyle rekor kırdı ve dünya en sıcak yaz mevsimini yaşadı. Yaz mevsimi geride kalsa da sıcaklıklar eylül ayında rekor kırmaya devam etti. Eylül ayı küresel ortalama sıcaklık ortalaması, 1991-2020 yılları arasında 15,45 derece olarak hesaplanırken, bu yıl sıcaklığın 16,38 derece ölçüldüğü eylül ayı tarihin en sıcak eylülü, tüm aylar içinde de tarihteki en sıcak 18. ay oldu. Ortalamanın üzerindeki 0,93 derecelik fark, şu ana kadar tüm aylar içinde görülen en büyük sapma olarak kayıtlara geçti. Eylül ayında rekor kıran sıcaklıklar, kuraklık başta olmak üzere birçok sorunu beraberinde getirirken barajlardaki su seviyesini de olumsuz etkiledi. İSKİ verilerine göre ağustos sonunda yüzde 29,22 olan İstanbul barajlarındaki doluluk oranı, eylül sonunda yaklaşık 6,5 puan azalarak yüzde 22,7'ye geriledi. Sıcaklıkların eylül sonrasında da ortalamanın üzerinde devam etmesinin etkisiyle 6 Kasım itibarıyla doluluk oranı yüzde 17,31'e düştü. Bu rakam, geçmiş yılların aynı tarihiyle kıyaslandığında son 10 yılın en düşük doluluk oranı olurken, sıcaklıkların normalden yüksek seyretmesi, eylül ayındaki günlük ortalama su tüketiminin, yaz mevsimi ortalamasının üzerinde gerçekleşmesine neden oldu. İstanbul'da haziran ayında 3,15, temmuzda 3,35, ağustosta 3,34, yaz mevsimi ortalamasında ise 3,28 milyon metreküp olan günlük tüketim, eylülde 3,29 milyon metreküp olarak gerçekleşti. AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, iklim değişikliğinin en fazla etkileyeceği bölgenin Akdeniz Havzası olduğunu, bu bölgede bulunan Türkiye'de de dünyadaki hava olaylarının yansımasının görüldüğünü söyledi. - "Yaz bir türlü bitmiyor" El Nino'nun iklim kriziyle birleştiğini ve eylül ayının, beklentilerin üzerinde sıcak geçmesine yol açtığını kaydeden Kurnaz, "Tarihte eylül ayı kadar açık bir fark yok. Normalden çok daha sıcak bir ekim yaşadık, bütün dünyada ekim ayı her gün bir rekor kırdı ancak eylüldeki rekorlar daha da açık farklı rekorlardı." dedi. Son yıllarda yaz mevsiminin önceki yıllara kıyasla daha uzun ve sıcak geçmesi, kış mevsiminin daha geç başlaması ve sonbahar ile ilkbaharın yavaş yavaş kaybolmasıyla yaz ve kış dönemlerinden oluşan iki mevsimli dönemlere geçiş yapıldığını anlatan Kurnaz, kış mevsiminin yaz mevsimine göre daha fazla ısındığının altını çizdi. Kasım ayına girilmesine karşın sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesinin anormal koşullar oluşturduğunu vurgulayan Kurnaz, "Kasım ayına geldik ve yaz bir türlü bitmiyor. Anormal olan bu, yaz çok genişledi." ifadelerini kullandı. İklim değişikliğine bağlı olarak hem Türkiye'yi hem de dünyayı vuran kuraklık dalgasının tarım sektörünü ciddi boyutlarda etkilediğine değinen Kurnaz, şunları söyledi: "Türkiye'de tarım, artık gökten düşecek yağış, hava sıcaklığı gibi faktörleri dikkate alarak yaşamak zorunda. Orta Anadolu'da biliyorsunuz çok sayıda obruk oluşmaya başladı. Bunun arkasındaki temel sebep gökten düşen suya bakmadan yer altı suyunu çekerek tarım yapmaya başlamamız. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmamız gerek. Bir haber geldi, Rusya 2024 yılı için buğday ihracatını durduruyormuş, bizim de önemli miktarda buğday kaynağımız orası olduğu ciddi bir sorun yaşayacağız. Kendi buğdayımızı kendimizin yetiştirmesi gerekiyor." İstanbul'daki barajların doluluk oranlarının alarm verdiğini dile getiren Kurnaz, belediyelerin, devletin ve vatandaşların suyun daha verimli kullanılması için birlikte hareket etmesi gerektiği değerlendirmesini yaptı. - "Suyun yüzde 4,5'i, nüfusun yüzde 25'i Marmara'da" İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay, İstanbul barajlarındaki doluluk oranlarının yüzde 18'in altına gerilediğini hatırlatarak Marmara havzasında Türkiye'nin suyunun yüzde 4,5'inin bulunduğunu buna karşılık bölgenin, toplam nüfusun yüzde 25'ini barındırdığını belirtti. Albay, "Trakya'dan, Melen'den su getiriyoruz, yetmeyecek. İstanbul'da barajların tamamı dolu olsa bile 800 milyon metreküpün üzerinde su eder. Burada Türkiye'nin en büyük şehrinden bahsediyoruz ki yılda 1,3 milyar metreküp su kullanıyor yani neredeyse 2 katı su lazım." dedi. Yağış yetersizliği nedeniyle barajlarda su tutmanın zorlaştığına işaret eden Albay, bu nedenle yolda suyun kaybolmaması için barajların daha yüksek rakımlı bölgelere inşa edilmesi gerektiği görüşünü paylaştı. Kasım sonundan itibaren ciddi bir şekilde yağmur yağmaması ve ocak-şubat aylarında kar yağışı gerçekleşmemesi durumunda büyük bir sıkıntı yaşanacağı uyarısında bulunan Albay, şöyle devam etti: "Kuraklıkla beraber İstanbul için herkes Melen Çayı'na güveniyor ama debisi düşecek ve İstanbul daha sıkıntılı günler yaşayacak gibi görünüyor. Baraj havzalardaki sıkıntılar iklim değişikliğiyle birlikte daha da artacağı için İstanbul gibi büyük şehirlerde nüfus planlaması ile su planlamasını birlikte yapmamız gerekiyor. Sadece yağmura güvenmeyelim çünkü kar yağmazsa devasa bir sorun bizi bekliyor. Bunu sürdürmek mümkün değil. Su bitti mi, her şey bitti demektir, bunu anlamamız lazım." Halk arasında su tasarrufu konusunda hala bir bilinç oluşturulamadığı ve suyun çok ölçüsüzce kullanıldığı eleştirisinde bulunan Albay, alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı: "Geri dönüşüme muhtacız. Suyun arıtılarak tarımda, bahçelerde, evde kullanılması mümkün. En önemlisi tasarruf olan bireysel tasarruf, büyük bir şehirde 2-3 barajın yeniden kullanılması demektir. Çok küçümseniyor ama ben özellikle diş fırçalarken, yüz yıkarken, tıraş olurken, bulaşık yıkarken, temizlik yaparken, gereksiz tüketimden kaçınarak tasarruf edebileceğimizi düşünüyorum."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.