#Ö. Mürsel Yalbuzdağ

İLKHABER-Gazetesi - Ö. Mürsel Yalbuzdağ haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ö. Mürsel Yalbuzdağ haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adana Eczacı Odası Başkanı Yalbuzdağ: Eczanelere meslek hakkı verilmeli, ilaç sadece ticari meta olmaktan çıkmalı Haber

Adana Eczacı Odası Başkanı Yalbuzdağ: Eczanelere meslek hakkı verilmeli, ilaç sadece ticari meta olmaktan çıkmalı

Adana Eczacı Odası Başkanı Ö. Mürsel Yalbuzdağ, eczacıların sadece ilaç satan değil, danışmanlık hizmeti veren birer sağlık profesyoneli olduğunu belirterek, Avrupa'daki gibi bir "meslek hakkı" talep etti ve vatandaşları yanlış ilaç kullanımı konusunda uyardı. Eczacı Odası Başkanı Ö. Mürsel Yalbuzdağ, Avrupa ortalamasında her eczanede 2 ya da 3 eczacı çalıştığını, buna karşın Türkiye’de genellikle tek eczacı bulunduğunu söyledi. Avrupa’da eczanelerin sundukları danışmanlık hizmetleri karşılığında ek gelir elde ettiklerini hatırlatan Yalbuzdağ, “Eczanenin ilaç kârlılığından bağımsız bir meslek hakkı verilmesi gerekiyor. Şu anda ücretsiz verdiğimiz danışmanlıklar var. 2024 yılı Kasım ayında eczaneler, bakanlıktan tansiyon ölçümü ve ateş ölçümüyle ilgili yetki aldı” dedi. "ECZACIYA İLAÇ KARLILIĞINDAN BAĞIMSIZ BİR MESLEK HAKKI VERİLMELİ" Eczanelerin sadece birer ticarethane olmadığını, aynı zamanda birer sağlık danışmanlık merkezi olduğunu vurgulayan Yalbuzdağ, bu hizmetin karşılığının alınması gerektiğini belirtti. Yalbuzdağ "Avrupa’da istihdam edilecek gelir de elde ediliyor. Eczanenin ilaç karlılığından bağımsız bir meslek hakkı verilmesi gerekiyor. Bunlar daha önce bizim Türkiye Eczacılar Birliği'nin ‘Rehber Eczanem’ adıyla yaptığı diyabetli hastaların, hipertansiyonlu hastaların takibi şeklinde bir çalışması vardı. Burada diyabetli hastaların erken teşhis edilmesi. Yalbuzdağ sözlerine şöyle devam etti; Bu hastaların ilaçlarını düzgün şekilde ve akılcı bir şekilde kullanması. Yine hipertansiyonlu hastaların erken takip edilmesi, tansiyonlarının ölçümü takibi ve bunların hepsini raporlayarak bilgisayara girerek aslında dünyadaki sistemde bunlar eczaneye geldiklerinde sisteme işlenir, sağlık verileri olarak sisteme işlenir ve eczanelerin yaptıkları bu hizmet devletin üzerindeki sağlık harcamaları yükünü azaltır.Örneğin diyabetli hastayı erken tedavi ediyorsun, ilaçların düzgün kullanmasını sağlıyorsun, kan şeker ölçümlerini sağlıyorsun. Hipertansiyonlu hastayı erken tedavi ediyorsun. Çünkü bunları tedavi etmediğin zaman başka hastalıklara yol açıyor. Daha ağır ilaçları kullanması gerekiyor. Bununla da sağlık sisteminin üzerindeki yükü azaltıyorsun. Avrupa'da buna çözüm bulmuşlar. Devlet buradan 10 Euro para veriyor. Yine çoklu ilaç kullanan hastalar var. Eczacı hastanın ilaç rejimini düzenliyor. Birbiriyle çelişen ilaç varsa ya da ilaç-ilaç etkileşimi, ilaç-gıda etkileşimi olan ilaç varsa doktoruyla iletişime geçip ilaç değişimi rejimini değiştiriyorlar. Yine bu hizmetten de para alıyorlar. Bizdeki en büyük sıkıntı şu. Ne yazık ki hastalarımız doğru şekilde ilaç kullanmıyorlar. Sabah akşam kullanacakları, tok karnına kullanacakları ilaçları değişik değişik zamanlarda alıyorlar. İlaçların da bir yarılanma ömrü vardır. Aç ya da tok alındığındaki vücuttaki metabolizmaları vardır. Ayrılmaları vardır. Ne yazık ki bunlar yeterince ilgilenmiyor, kullanılmıyor. Gelişi güzel kullanıyor. Bundan da hasta o ilaçtan yeterli faydayı sağlayamıyor ve iyileşemiyor." YANLIŞ ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE 'DİRENÇ' TEHLİKESİ Vatandaşların ilaçlarını doğru kullanmadığını, özellikle antibiyotik tedavilerini yarıda kestiğini belirten Yalbuzdağ, bunun "antibiyotik direnci" gibi çok ciddi bir halk sağlığı sorununa yol açtığını söyledi. Yalbuzdağ " Hepimizde de şu alışkanlık var. Doktor antibiyotik yazıyor. İşte diş ihtiyacı var, boğaz ihtiyacı var. Bunu on gün kullanmasını istiyor ancak hastalarımız üçüncü günde atıyor. Yani ağrısı düştüğünde bırakıyor. Antibiyotiği bitiyor. Yeter, kimyasal almayayım. Halbuki o ilacı bitirmediği zaman kendisi hafif ağrılarının azaldığını ya da şiştiğini biliyor ama vücutta hala o enfeksiyon var. 10-15 gün sonra hasta yine boğazı şişmeye başlıyor. Bu sefer yine antibiyotik kullanması gerekiyor. Şimdi en büyük sıkıntı da buradan başlıyor. Bir antibiyotik kullandı ve 15 gün sonra yine aynı antibiyotik kullanıyorsun. Vücuttaki bakteriler de akıllı. Kendilerine karşı bir savunma mekanizması gerekiyor. Antibiyotik direnci dediğimiz olay gelişiyor ve daha ağır bir antibiyotik kullanmak zorunda kalıyorsun. Bu da vücutta diğer organları etkiler. Karaciğeri etkiler, böbrekleri etkiler. Avrupa'da mesela daha hala penisilinden başlıyorlar. Yani penisilin kullanılıyor. En etkili. Antibiyotik de çok zor yazıyorlar. Yani oradaki gittiğinde antibiyotik ulaşmak çok zor. Bizimki burada değil. Ama bizde ne yazık ki yani antibiyotik direnci geliştiğinden hekimlerimizin başka bir çaresi olmuyor bu konuda. " diye konuştu. GIDA TAKVİYELERİ UYARISI: "YARAR YERİNE ZARAR VEREBİLİR" İnternet gibi kontrolsüz kanallardan satılan gıda takviyelerine de dikkat çeken Yalbuzdağ, bunların masum ürünler olmadığını vurguladı. "Gıda takviyeleri de aslında içinde ilaç etken maddesi taşıyan maddelerdir. Vitaminler, mineraller de aslında ilaçtır" diyen Yalbuzdağ sözlerine şöyle devam etti; "Vitaminler mineral de aslında ilaçtır. Bunlar kimyasal maddedir. Doktor tavsiyesi olmadan gelişigüzel kullanılması, bir de rahatsızlığı varsa, bir ilaç kullanıyorsa sağlık sorunlarına yol açabilir. Bir ilacı geliştirirken yaklaşık on beş yıl sürer. Bunların faz bir, faz iki, faz üç, faz dört çalışmaları vardır. İlaç piyasaya verildikten sonra bile yan etkileri izlenir, değerlendirilir. Ama ne yazık ki gıda takviyelerinde böyle bir şey yoktur. Her altı ayda bir yeni bir gıda takviyesi çıkıyor. Şu madde ekledik, şu daha iyi olacak. Bunlar da reklamla halkın o bilgisizce kullanılmasıyla ne yazık ki sağlığıma kavuşacağım deyince aslında sağlıktan oluyorlar. Bununla ilgili de çok ciddi tehlikeler var. Gelişigüzel reklamlarla kullanıp kendi ilacını bırakan sadece vitaminine dönen var. Eğer vücutta bir eksiklik varsa, vücutta bir şey varsa hekimin tavsiyesiyle, hekimin reçete etmesiyle bu eksiklikler ilaçlarla tamamlanabilir ama gelişigüzel kullanıldığında yarar yerine zarar verecektir. Bunlar da insanların sağlığını kaybetmesine neden olacaktır." "HASTALAR KATKI PAYLARINI ÖDEMEKTE ZORLANIYOR" Eczacıların tahsil etmek zorunda kaldığı muayene ücreti ve ilaç katılım payları nedeniyle de hastalarla karşı karşıya geldiğini belirten Yalbuzdağ, "Çalışandan alınan %20, emeklilerden de alınan %10 katılım payı var. O maaştan kestiği yok. O bizim alacağımızdan düşüyorlar. Diğer bir konuda muayene ücreti ve reçete katılım payı. Bu ücretler de Sosyal Güvenlik Kurumu adına eczanelerden tahsis ediliyor. Artık kimse o parayı vermek istemiyor. Katılım payını ödemekte zorlanıyor. Hep bunlar negatif olarak yansıyor. Bu paraları da biz tahsil ettiğimiz için görünüyor. Sistemde öyle. Ve bizim de alacağımız eksik ödeniyor. Diyor ki sen bu 20 TL muayene ücretini tahsil etmişsin. Senin alacağından 20 TL'ye düşüyorum. Sen bunu nakit olarak almışsın diye. Almadığı zaman gitti. Hep bu bize yansıyor. Kredi kartıyla onun komisyonu bizden çıkıyor. Borca yazdığında yine bizden diyor. İlaçla ilgili fiyatı Sağlık Bakanlığı belirlemiş. Ve artık ilaçla da pazarlık edilebilir hale gelmiş. İlaç bir ticari meta haline gelmiş. Sağlık gibi önemli bir ürün. Gerekli bir ürün haline gelmekten çıkmış. Bu da sıkıntı yaratıyor ve gerçekten de ilacın ucuz olmasını istediğimiz halde ilaç bu kadar da ucuz olursa değersiz hale geliyor." "EŞDEĞER İLAÇ GÜVENLİDİR" Konuşmasının sonunda eşdeğer (jenerik) ilaçlar konusuna da değinen Yalbuzdağ, vatandaşların bu ilaçları güvenle kullanabileceğini söyledi. Sağlık Bakanlığı'nın bu ilaçlar için çok sıkı "biyoeşdeğerlik" çalışmaları istediğini ve Türkiye'deki ilaç fabrikalarının kalitesinin dünya standartlarının üzerinde olduğunu belirten Yalbuzdağ "Eşdeğer ilaç, Türkiye'deki en rahat kullanılacak ilaçtır. Devlet bunlarla ilgili biyoeşdeğerlik çalışmasını yapmalarını istiyor. Orijinalinin yüzde seksenine kadar etki gösteren ilaçları biyoeşdeğerlik olarak kabul ediliyor. İlacın etken maddesini üreten yer aynı ve herkes aynı yerden alıyor. A firması da aynı yerden alıyor, B firması da. İçindeki etken madde aynı. Rahatlıkla kullanılabilir. Zaten bunun araştırmalarını, incelemelerini Sağlık Bakanlığı çok titizlikle yapıyor. O yüzde seksene kadar etkiyi göstermiyorsa bu ilacın kullanılmasına izin vermezler. O yüzden de güvenli kullanılabilir. Hiçbir sıkıntı yok. Türkiye'deki ilaçların kalitesi, fabrikaların kalitesi dünya standartlarının üstündedir. 2014’te İtalya ve yurt dışı gezilerine gittiğimizde ilaç fabrikalarını gezdim. Yani 1995’teki bizdeki teknoloji daha 2014’te İtalya'da yoktu. Yani bizde daha ileri teknolojiler üretiliyor. Rahat bir şekilde kullanabilirler" dedi.

Adana Eczacı Odası Başkanı Yalbuzdağ: İlaç fiyat kararnamesi değişmezse kimsenin dayanacak gücü kalmayacak Haber

Adana Eczacı Odası Başkanı Yalbuzdağ: İlaç fiyat kararnamesi değişmezse kimsenin dayanacak gücü kalmayacak

Adana Eczacı Odası Başkanı Ö. Mürsel Yalbuzdağ, eczacıların ve ilaç sektörünün içinde bulunduğu derin krize dikkat çekerek, mevcut ilaç politikalarının hem hastaları hem de eczacıları mağdur ettiğini söyledi. Yalbuzdağ, acil çözüm bulunmazsa sistemin sürdürülemez bir noktaya geleceği uyarısında bulundu. "168 YENİ İLAÇTAN SADECE 10'U TÜRKİYE'YE GELDİ" Türkiye’nin sağlık harcamalarının OECD ortalamasının altında kaldığını, ancak artan nüfus ve değişen çevre koşulları göz ardı edilerek harcamaların "fazla" olarak nitelendirildiğini belirten Yalbuzdağ, mevcut politikaların en acı sonucunun hastaların tedaviye erişiminde yaşandığını vurguladı. Yalbuzdağ "Artık ilaç firmaları ilaç politikasından kaynaklı ilaçlarını getirmiyorlar. Örneğin son 5 yılda Avrupa'da yeni ruhsat almış 168 tane ilaç var ve bu ilaçlardan sadece 10 tanesi Türkiye'ye geldi. Yani bizim hastalarımızın tedavi olabilecekleri, iyileşebilecekleri ilaçlar Türkiye'ye gelmiyor. Bunun da sıkıntısını hekimlerimiz yaşıyorlar. Çünkü dünyada kullanılan tedaviler var, yöntemler var, ilaçlar var. Bu ilaçların Türkiye'ye gelmemesi de hastalarımızın sağlığına ulaşamamasına neden oluyor." dedi. İLAÇ KURU 21 TL, GERÇEK KUR 48 TL: "HESAP ORTADA" Krizin temelinde, ilaç fiyatlarının belirlendiği Avro kurunun piyasa gerçeklerinden kopuk olmasının yattığını belirten Başkan Yalbuzdağ, aradaki devasa farkı rakamlarla ortaya koydu. Yalbuzdağ "Bir de ilaç fiyat kararnamesi var. Orada dönemsel Avro değerlendirmesine bağlı olarak yapılıyor. Burada en son geçtiğimiz 2024 yılı Ekim ayında Avro kuru belirlendi. İlaç fiyat kararnamesinde fiyatlar belirlenirken Avrupa'daki 5 ülkenin ortalaması alınıyor. Ona göre ne kadar diye! Yunanistan, Fransa, İtalya vb. ülkelerde ilaç kuru ne kadar? Bizde de şu anda dönemsel avro değerlendirmesinde Ekim ayında 2024'te belirlenen kur 1 avro ilaç için 21.67 TL. Şu an Avro 47-48 lira. Hesap ortada. O yüzden de artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı. İlaç çok ucuz hale geldi. İlaç ucuz olsun, alınabilir olsun. Her şey dolar üzerinden artıyor. İşçi maliyetleri artıyor. Enflasyon üzerinde artışlar var. Gerçekten kimse ayakta kalamıyor. Zorlanıyor artık. Bunun bir çözüme ulaştırılması gerekiyor. Yeni bir formülün bulunması gerekiyor. Yeni bir ilaç fiyat kararnamesinin yapılması gerekiyor. Bu, eczacıların yaşaması için önemli." diye konuştu. YERLİ SANAYİ ZAYIFLADI, FİRMALAR 'YOK SATIYOR' Yalbuzdağ, yanlış politikalar sonucu yerli ilaç sanayinin kalmadığını ve Türkiye'nin yabancı ilaç firmalarına bağımlı hale geldiğini savundu. Bu durumun, firmalara piyasayı manipüle etme imkanı tanıdığını iddia eden Yalbuzdağ " Yerli firmaların çoğunu yabancı şirketler ya ortak oldu, ya da satın aldı. SSK'nın yerelleşme diye bir politikası var. Türkiye'de üretilmeyen ilaçları ben satın almayacağım dedi. O yüzden de yabancı ilaç firmaları üretim tesisleri kurmak yerine niye uğraşayım dedi. Hazır tesisleri satın aldı şey yaptı. Kendi fabrikalarını da kapattılar çoğunlukla. Onlar Türkiye'deki fabrikaları aldılar. Yerli sanayimizde kalmadı. Yerli sanayi kalmayınca yabancı ilaç firmalarına muhtaç gibi kalıyoruz. Onun ürettiği ilacı o fiyattan almak zorundasın. İstediği zaman ilacı veriyor istediği zaman vermiyor. Yalbuzdağ sözlerine şöyle devam etti; İlaçta da şöyle bir sıkıntı var. Fiyat politikasını beğenmiyor. İlaç piyasada var gibi 100.000 tane ya da 200.000 tane satılan ilacı 10.000 tane piyasaya veriyor. 10.000 tane ilacı nereye hangi eczanede nerede diye vatandaş aramak zorunda kalıyor. Şam'da mı Van'da mı İstanbul'da mı Edirne'de mi? İl il aramak zorunda kalıyorsunuz. Uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Bunda da devletin bir minimum stok belirlemesi lazım. Sen bu stoğu piyasada tutmak zorundasın demesi zorlaması lazım ilaç firmalarına. Onu yapamadığı zaman ilaç firmaları ne yazık ki kendi kendilerine bu işlemleri yapıyorlar. Bu ani bir ilaç ihtiyacı olduğunda çok büyük sıkıntıya yol açar." ifadelerini kullandı. ÇÖZÜM İÇİN ACİL ÇAĞRI: YENİ KARARNAME VE STOK ZORUNLULUĞU Bu çıkmazdan kurtulmak için acil adımlar atılması gerektiğini belirten Adana Eczacı Odası Başkanı, çözüm önerilerini de sıraladı. Yalbuzdağ, piyasa gerçeklerine uygun yeni bir ilaç fiyat kararnamesinin hazırlanmasının ve devleti, ilaç firmalarına "minimum stok" zorunluluğu getirerek piyasada yeterli miktarda ilaç bulundurmalarını sağlamasının şart olduğunu sözlerine ekledi.

Adana Eczacı Odası'nın yeni yönetimi, Mürsel Yalbuzdağ ile yola devam etti Haber

Adana Eczacı Odası'nın yeni yönetimi, Mürsel Yalbuzdağ ile yola devam etti

İBRAHİM BAYSAL ADANA (İLKHABER)- Adana Eczacı Odası'nın 2023-2025 dönemi yönetim kurulu, yapılan görev bölümünde mevcut başkan Ö. Mürsel Yalbuzdağ'ı yeniden başkanlığa seçti. Adana Eczacı Odası'nın 2023-2025 dönemi yönetim kurulu, 17 Eylül 2023 tarihinde yapılan görev bölümünde mevcut başkan Ö. Mürsel Yalbuzdağ'ı yeniden başkanlığa seçti. Yalbuzdağ, 2018 yılından bu yana Adana Eczacı Odası'nın başkanlığını yürütüyor. Geçmişten aldığı bilgi ve tecrübeyle, genç meslektaşlarıyla birlikte mesleğin ve meslektaşlar için üretmeye ve var gücüyle çalışmaya devam edeceğini söyleyen ADEO Başkanı Ecz. Ö. Mürsel Yalbuzdağ, “Adana Eczacı Odamız hem bölgemizin hem de tüm Türkiye’de örnek bir eczacı odasıdır.  Mesleğimizin sorun ve sıkıntıları değişiyor ve artıyor. Son zamanlarda yaşanan ilaç yok’ları bizleri canımızdan bezdirdi. Halkın ilaca erişimi yasal bir haktır. Giderek artan tüm sorunlarımızı yönetimimizle, üyelerimizle, meslek örgütümüzle birlikte çözmek için çabalarımız sürecektir. Her daim yanımızda olan ve desteğini esirgemeyen tüm üyelerimize sonsuz teşekkür ediyoruz.” dedi. Yönetim kurulunda yapılan görev dağılımı ise şu şekilde gerçekleşti: Adana Eczacı Odası (ADEO yeni Yönetim Kurulu görev dağılımı; Başkan Ecz. Ö. Mürsel Yalbuzdağ, Genel Sekreter Ecz. Erdem Kızıltepe, Sayman Ecz. Mehmet Ceyhun Dalkıran, YK Üyeleri ise Ecz. Melika Şahindal Bayer, Ecz. Selin Öztanrıöver, Ecz. Elif Özsaydı ve Ecz. Sedat Unul’dan oluştu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.