#Suriye

İLKHABER-Gazetesi - Suriye haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Suriye haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bakan Fidan: “Suriye’de 10 Mart Mutabakatı hayata geçerse istikrar hızla güçlenecek” Haber

Bakan Fidan: “Suriye’de 10 Mart Mutabakatı hayata geçerse istikrar hızla güçlenecek”

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, milletvekillerine Bakanlığın 2026 yılı bütçesi sunumunu gerçekleştirdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemde Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde çok boyutlu, ön alıcı, sağduyulu ve gerçekçi bir dış politika yürüttüğünü söyledi. Fidan, Türkiye’nin yalnızca bölgesinde değil, dünyanın çeşitli coğrafyalarında barış ve istikrarı önceleyen diplomatik girişimlere öncülük ettiğini vurguladı. Gazze’deki saldırıların sadece bölgeyi değil küresel düzeni de etkilediğini belirten Bakan Fidan, İsrail yönetiminin saldırganlığını Lübnan, Suriye, Yemen, İran ve Katar’a yayarak bölgeyi istikrarsızlaştırdığını vurguladı. Bakan Fidan, "Gazze’de işlenen soykırımda şehit edilen Filistinli kardeşlerimizin sayısı 70 bini aşmıştır. Sahadaki bu vahşet, uluslararası toplumda bir uyanışa da vesile olmuştur. Ülkemizin de aktif çabaları neticesinde, 7 Ekim sonrasında İsrail’e koşulsuz destek veren ülkelerin dahi, bu hukuksuzluğun yanında duramadığı bir noktaya gelinmiştir. 11 ülkenin daha Filistin Devleti’ni tanımasıyla, iki devletli çözüm iradesi küresel bir mutabakata dönüşmüştür. Bugün gelinen noktada, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden dördünün Filistin’i tanıdığı tarihi bir eşikteyiz" dedi. Bakan Fidan, Türkiye’nin ateşkesin sağlanması ve insani yardımın kesintisiz ulaştırılması için yoğun çaba harcadığını, New York’ta başlayan liderler diplomasisinin 10 Ekim’de yürürlüğe giren mutabakat ve Şarm el-Şeyh Zirvesi ile somut sonuçlar doğurduğunu ifade etti. "Küresel Sumud Filosu"na katılan Türk vatandaşlarının güvenliği için 17 ülkeyle ortak bir duruş sergilendiğini söyleyen Fidan, Türkiye’nin hem insani yardım hem tahliye süreçlerinde tüm imkanlarını seferber ettiğini belirtti. Türkiye'nin nihai hedefinin, 1967 sınırlarında ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin Devleti’nin tesis edilmesi olduğunu vurguladı. "Savaşın tüm Karadeniz sathına yayılmasının önlenmesi için tüm taraflarla temaslar yürütülmektedir" Rusya-Ukrayna savaşının dördüncü yılını tamamlamak üzere olduğunu hatırlatan Bakan Fidan, Türkiye’nin en başından beri ihtilafın diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesi gerektiğini savunduğunu söyledi. 2025 yılında İstanbul’da üç tur doğrudan görüşmeye ev sahipliği yaptıklarını belirten Fidan, "Son dönemde diplomatik çözüm arayışlarında sağlanan ivmeyle tüm taraflarla yakın temas ve eşgüdüm sürdürülmektedir. Diğer yandan, Karadeniz’de Münhasır Ekonomik Bölgemizde son dönemde meydana gelen hadiseler; bölgede seyir, can, mal ve çevre emniyeti bakımından riskler doğurmuştur. En başından itibaren yaptığımız uyarıların ne kadar yerinde olduğunu ispatlamıştır. Savaşın tüm Karadeniz sathına yayılmasının önlenmesi için tüm taraflarla temaslar yürütülmektedir. Bölgede dengenin ve istikrarın teminatı olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni titizlikle uygulamaya devam edeceğiz" dedi. "SDG ile başlatılan 10 Mart Mutabakatı sürecinin hayata geçirilmesinin ülkenin istikrarına büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz" Fidan, Suriye’nin 8 Aralık itibarıyla geri dönülemez bir döneme girdiğini belirterek, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle yakın eşgüdüm içinde çalıştığını aktardı. Suriye’nin 13 yıl sonra İslam İşbirliği Teşkilatı üyeliğine dönmesinin Türkiye’nin diplomatik girişimleriyle gerçekleştiğini söyleyen Fidan, "Suriye’nin uluslararası topluma yeniden entegrasyonu yolunda kısa zamanda büyük mesafe katedilmiştir. Farklı dini ve etnik grupların huzur içinde bir arada yaşadığı bir Suriye hedefini desteklemekteyiz. Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin, Sünni, Dürzi, Hristiyan, Şii bütün kesimlerin eşit ve huzur içinde yaşadığı Suriye’yi görmek istiyoruz. Bu açıdan SDG ile başlatılan 10 Mart Mutabakatı sürecinin bir an evvel hayata geçirilmesinin ülkenin istikrarına büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz. Rejimin devrilmesinden bu yana, geçici koruma altındaki yaklaşık 560 bin Suriyeli kardeşimiz gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde ülkelerine geri dönmüştür. Halihazırda ülkemizde bulunan Suriyelilerin geri dönüşlerinin sürdürülebilir kılınması amacıyla, uluslararası toplumun desteğiyle yürütülen yeniden imar ve kalkınma projelerine hız verilmektedir. Bunun bir kısmı da faaliyete geçti" dedi. Suriye’deki vizyoner yaklaşımın Irak’la ilişkilere de yansıdığını belirten Fidan, 4. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantısıyla yeni bir dönemin başladığını söyledi. Fidan, iki ülke arasında 38 anlaşmanın imzalandığını, su konusunda somut ilerlemeler kaydedildiğini ve Su Çerçeve Anlaşması’nın finansman mekanizmasının tesis edildiğini aktardı. Irak’ın "Terörsüz Türkiye" vizyonuna verdiği destekten memnuniyet duyduğunu ifade eden Bakan Fidan, Türkmenlerin haklarının yakın takipçisi olmaya devam edeceklerini vurguladı. "Kıbrıs milli davamızdır, hakça paylaşım ilkesinden geri adım yok" Fidan, Türkiye’nin güney sınırlarında yürüttüğü stratejinin ayrılmaz bir parçasının Kıbrıs meselesi olduğunu belirterek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası toplumda hak ettiği konuma ulaşmasının öncelikli hedef olduğunu söyledi. Kıbrıslı Türklere yönelik "gayriinsani ambargoların kaldırılması" için girişimlerin kararlılıkla sürdürüldüğünü ifade eden Fidan, Yunanistan’la olumlu gündemin geliştirilmesine yönelik irademizi muhafaza etmekteyiz. Batı Trakya Türk Azınlığı’nın haklarının korunması yönündeki girişimlerimizi, gerektiğinde mütekabil adımlar atmak suretiyle sürdürüyoruz. Doğu Akdeniz’de hakça paylaşım ilkesini savunmaya devam ediyor, hak ve çıkarlarımızı korumaya yönelik adımlarımızı kararlılıkla atıyoruz. Tüm Ege ihtilaflarının bir bütün olarak ele alınmasını ve bunlara uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde anlamlı ve yapıcı bir diyalogla çözüm bulunmasını savunuyoruz. Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'i bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz" ifadelerini kullandı. Libya’nın Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kilit ortaklarından biri olduğunu dile getiren Fidan, 2025 boyunca ilkeli ve kapsayıcı yaklaşımın sürdürüldüğünü, "Tek Libya" politikası doğrultusunda istikrarın desteklenmeye devam edileceğini söyledi. Mısır’la 2025 yılı boyunca artan üst düzey temasların memnuniyet verici olduğunu belirten Fidan, Türkiye-Mısır II. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısının 2026’da yapılmasının planlandığını aktardı. Bakan Fidan, İran’la yürütülen diyalogun hem ikili ilişkiler hem bölgesel güvenlik için özel önem taşıdığını belirtti. Ticaret, enerji ve ulaştırma dahil birçok alanda işbirliğinin güçlendirildiğini söyleyen Fidan, Tahran’da yapılması öngörülen 9’uncu Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısına yönelik hazırlıkların sürdüğünü ifade etti. Haziran ayında yaşanan 12 günlük İran-İsrail savaşının ciddi riskler doğurduğunu hatırlatan Bakan Fidan, Türkiye’nin saldırganlığı kınadığını ve tüm sorunların diplomasiyle çözülmesi gerektiğini vurguladığını söyledi. Azerbaycan’la ilişkilerin "istisnai düzeyde" sürdüğünü belirten Fidan, Ermenistan’la normalleşme sürecinin Bakü ile yakın eşgüdüm içinde ilerlediğini söyledi. Fidan, Güney Kafkasya’da kalıcı barış için "tarihi bir fırsat doğduğunu", Türkiye’nin bu süreçte yapıcı rolünü sürdüreceğini ifade etti. "Bölgesel meselelerde, ABD ile diyalog ve eşgüdüm mekanizmalarımızı ortak çıkarlar temelinde yürütmekteyiz" Stratejik ortak ABD ile karşılıklı saygı temelinde ilerleyen temasların 2025 yılında yoğunlaştığını kaydeden Bakan Fidan, "Sayın Cumhurbaşkanımızın 25 Eylül’de Washington’da Başkan Trump ile gerçekleştirdikleri görüşme, önemli bir kilometre taşı olmuştur. Bu üst düzey diyaloğun devamı olarak, Kasım ayında ABD’ye gerçekleştirdiğimiz ziyarette; başta Suriye dosyası olmak üzere, ulusal güvenliğimizi ilgilendiren kritik meseleler kapsamlı şekilde ele alınmıştır. Savunma sanayii alanındaki kısıtlamaların tamamen kaldırılmasına yönelik girişimlerimizi de kesintisiz sürdürmekteyiz. Bölgesel meselelerde, ABD ile diyalog ve eşgüdüm mekanizmalarımızı ortak çıkarlar temelinde yürütmekteyiz" şeklinde konuştu. Fidan, Türkiye’nin NATO içinde güvenilir ve yüksek kabiliyet sahibi bir müttefik olarak ön plana çıktığını söyledi. Bakan Fidan, savunma sanayii kısıtlamalarının kaldırılması yönündeki yaklaşımın, 2023 Vilnius, 2024 Washington ve 2025 Lahey Zirvelerinde kabul edilen bildirilerle teyit edildiğini hatırlattı. Bakan Fidan, Türkiye’nin ev sahipliğinde 2026’da düzenlenecek NATO Ankara Zirvesi’nin, İttifak’ın hazırlık ve dayanıklılığını güçlendirecek sonuçlar üretmesinin hedeflendiğini belirtti. AB üyeliği perspektifinin yeniden canlandırılmasının hedeflendiğini belirten Fidan, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve Vize Serbestisi sürecinin hızlandırılmasının temel öncelikler arasında olduğunu söyledi. Fidan, Çin’le ilişkilerin karşılıklı saygı temelinde ilerlediğini belirterek, Kuşak ve Yol Girişimi’nin Orta Koridor’la uyumlaştırılmasına önem atfettiklerini söyledi. Uygur Türkleri’nin barış içinde yaşamasına yönelik beklentilerin muhataplara iletilmeye devam ettiğini ifade etti. Bakanlığın 2024 Kesin Hesap verilerini de paylaşan Bakan Fidan, "2024 yılı Kesin Hesabına göre, Bakanlığımıza yıl sonu itibarıyla toplam 29,5 milyar TL ödenek tahsis edilmiştir. Harcamamız 26,6 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifiyle Bakanlığımıza 46,8 milyar TL ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir. Buna ilaveten, 9,3 milyar TL’si Ulusal Ajans ve AB programlarına ulusal katkı payı olmak üzere, AB Başkanlığı için 10,2 milyar TL, Türk Akreditasyon Kurumu için 478 milyon TL tutarında bütçe teklifi de onayınıza sunulmuştur" dedi.

Erdoğan’dan Dünya İnsan Hakları Günü mesajı: “Suriye’de zafer, Filistin’de özgürlük yakın” Haber

Erdoğan’dan Dünya İnsan Hakları Günü mesajı: “Suriye’de zafer, Filistin’de özgürlük yakın”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında AK Parti Kongre Merkezi’nde düzenlenen “İnsanlık İçin Güçlü Türkiye” programında önemli mesajlar verdi. Konuşmasında Suriye’deki gelişmelere ve Filistin meselesine geniş yer ayıran Erdoğan, insan hakları ihlallerine karşı Türkiye’nin duruşunun altını çizdi. Erdoğan, “İnsan hakları cellatlarının ülkemize, milletimize, demokrasimize ve sosyal barışımıza çıkardığı faturaları halen ödüyoruz.” dedi. “Suriye devriminde en zor dönem geride kaldı” Erdoğan, Suriye’deki sürece ilişkin değerlendirmesinde son bir yılın kritik bir eşik olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı, “Suriye devriminin son 1 yılda en zoru geride bıraktığını memnuniyetle görüyoruz.” diyerek, Şam yönetiminin yeni dönemde istikrarı koruyacağına inandığını ifade etti. Türkiye’nin Suriyelilere destek politikasının süreceğini vurgulayan Erdoğan, “Türkiye ve Türk milleti olarak Suriyeli kardeşlerimizin inşa, ihya, toparlanma çabalarını tüm imkânlarımızla destekliyoruz.” sözlerini tırnak içinde aktardı. “Filistin’de özgürlük ve barış gelecek” Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin konusunda da güçlü bir mesaj verdi. “1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan egemen bir Filistin devleti muhakkak Allah’ın izniyle kurulacak.” ifadelerini kullanan Erdoğan, Gazze’de yaşananların insanlık dramı olduğuna dikkat çekti. Filistin halkının uzun yıllardır büyük acılar yaşadığını hatırlatan Erdoğan, “Filistin halkı kendi öz yurtlarında emniyet içinde yaşayacak.” sözleriyle Türkiye’nin desteğinin süreceğini vurguladı. İnsan hakları vurgusu: “Tarihimizin hiçbir döneminde çiğ süt içmedik” Erdoğan konuşmasında Türkiye’nin insan hakları geleneğine de değindi. “Bizim ne tarihimizde ne de kültür ve medeniyet kodlarımızda insan hakları konusunda mahcubiyet duyacağımız hiçbir leke yoktur.” diyen Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin tüm coğrafyalarda mazlumların yanında olmaya devam edeceğini dile getirdi. Ayrıca, “Tarihimizin hiçbir döneminde çiğ süt içmedik. Şükür karnımız da ağrımıyor.” ifadelerini kullanarak Türkiye’nin geçmişiyle güçlü bir bağ kurduğunu söyledi. “Zalimlerin tuzakları bozulacak” Erdoğan, Suriye ve Filistin için umut veren mesajlarını şu sözlerle sürdürdü: “Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur. Şimdi sıra inşallah Filistin’de. Filistin’de de mazlumların sabrı zaferle taçlanacak.” Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin bölgedeki tüm mazlum halklarla dayanışmasını sürdüreceğini belirtti.

Bakan Yerlikaya: 578 bin Suriyeli ülkesine döndü Haber

Bakan Yerlikaya: 578 bin Suriyeli ülkesine döndü

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Suriye'de Beşar Esad rejiminin devrildiği tarih olan 8 Aralık 2024'ün üzerinden geçen sürede yaşanan geri dönüş hareketliliğini değerlendirdi. Sosyal medya hesabı üzerinden bir açıklama yapan Yerlikaya, sığınmacıların ülkelerine dönüş sürecine dair çarpıcı rakamlar verdi. "ZULÜM TARİHİN KARANLIK SAYFALARINDA YERİNİ ALDI" Bakan Yerlikaya, Türkiye'nin sığınmacı politikasını, Suriye'deki rejim değişikliğini ve sonrasında oluşan atmosferi şu sözlerle anlattı: "Suriye iç savaşı başladığında tarihsel mirasımıza ve medeniyet değerlerimize uygun olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Suriyeli kardeşimize insan hakları ve hukuka uygun olarak kucak açtık. En zor zamanlarında onlara umut ışığı olduk. Tam bir yıl önce Suriye özgürlüğüne kavuştu. Suriye'deki zulüm tarihin karanlık sayfalarındaki yerini aldı. Ve 8 Aralık'tan sonra Suriye'de meydana gelen bu tarihi gelişmelerin ardından gönüllü geri dönüşler hız kazandı. Şimdi artık Suriye'den ayrılık, acı ve gözyaşı değil; vatanına, toprağına, akrabalarına yeniden kavuşan Suriyeli kardeşlerimizin haberleri geliyor. Dünyanın farklı ülkelerine sığınmak zorunda bırakılan Suriyeliler, vatanlarını yeniden inşa etmek, ülkelerini çocukları ve torunları için daha güçlü hale getirmek için ana vatanlarına koşuyor" "BİR YILDA 578 BİN KİŞİ DÖNDÜ" Açıklamada, rejimin devrilmesinin ardından geçen süreçteki ve 2016 yılından bu yana gerçekleşen toplam dönüş sayılarına da yer verildi. Yerlikaya, sayısal verileri ve sürecin işleyişini şu ifadelerle paylaştı: "8 Aralık 2024 sonrası gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli olarak 578 bin Suriyeli, ülkemizden Suriye'ye geri döndü. 2016-2025 döneminde ise toplam 1 milyon 318 bin kardeşimiz Suriye'ye gönüllü geri dönüş yaptı. Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü geri dönüş işlemlerini, Göç İdaresi Başkanlığımız koordinesinde ilgili tüm kurumlarımızla birlikte yüksek hassasiyet ve titizlikle sürdürüyoruz. Türkiye'de bulundukları süre boyunca Türkçe öğrenen ve toplumumuzla güçlü bağlar kuran Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine döndükten sonra da Türkiye ile Suriye halkı arasında birer gönül elçisi olarak bu dostluk köprüsünü yaşatmaya devam edeceklerine yürekten inanıyorum. Bu sürecin yalnızca bir geri dönüş hareketi olmadığını, aynı zamanda komşuluk hukukunun yeniden inşası anlamına geldiğini ifade etmek istiyorum. Dün olduğu gibi gönüllü geri dönüş sürecinde de Suriyeli kardeşlerimizin yanındayız"

Hatay’daki vahşette dayının ifadesi ortaya çıktı: “Korktuğum için kaçtım” Haber

Hatay’daki vahşette dayının ifadesi ortaya çıktı: “Korktuğum için kaçtım”

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde kaybolduktan bir süre sonra toprak altında yaralı halde bulunan 10 yaşındaki Amir A. ile ilgili soruşturmada önemli gelişmeler yaşandı. Küçük çocuğun son olarak dayısıyla görüldüğünün belirlenmesi üzerine gözaltına alınan Muhammet Eldavut’un ifadesi ortaya çıktı. 5 Aralık’ta okuldan çıktıktan sonra eve dönmeyen Amir için ailesi kayıp başvurusunda bulundu. Jandarma ve gönüllü ekiplerin günler süren aramalarında sonuç alınamadı. Güvenlik kamerası incelemelerinde Amir’in en son dayısıyla birlikte Reyhanlı Baraj Gölü çevresine gittiği tespit edildi. Arama çalışmalarının bu bölgede yoğunlaştırılmasının ardından ekipler, dün öğle saatlerinde çocuğu toprakla örtülü halde, ağır yaralı biçimde buldu. Bilinci kapalı olarak hastaneye kaldırılan Amir, önce Reyhanlı Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı, ardından Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilerek ameliyata alındı. Doktorlar, Amir’in hayati tehlikeyi atlattığını açıkladı. Olayın baş şüphelisi olarak gözaltına alınan dayı Muhammet Eldavut, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Eldavut ifadesinde, “Onu okuldan aldım, birlikte baraj gölüne yakın bir yerde dolaştık. Ağaçtan düşünce paniğe kapıldım ve ortamdan uzaklaştım. Çocuğu toprağa gömmedim, üzerine bir şey örtmedim.” sözleriyle suçlamaları reddetti.Amir’in yoğun bakımdaki tedavisi sürerken baba Muhammed A., olayın neden yaşandığını anlamadığını belirterek, şüphelinin en ağır cezayı almasını istedi.Soruşturma tüm yönleriyle devam ediyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, devrimin yıl dönümünde Emevi Camisi’nden ‘kardeşlik’ mesajı verdi Haber

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, devrimin yıl dönümünde Emevi Camisi’nden ‘kardeşlik’ mesajı verdi

Suriye’de Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla başkent Şam’da düzenlenen kutlamalar devam ederken, Cumhurbaşkanı Ahmed Şara sabah namazını Emevi Camisi’nde kılarak halka hitap etti. Geçen yıl rejimin çöküşünün ardından Şam’a girdiği sırada giydiği askeri kıyafetle camiye gelen Şara’ya, Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’nin de aralarında bulunduğu kabine üyeleri eşlik etti. Namaz sonrası camide toplanan kalabalığa hitap eden Şara, Suudi Arabistan tarafından devrimin yıl dönümü için hediye edilen Kabe örtüsünün bir parçasını açarak tanıttı. Üzerinde Kur’an-ı Kerim ayetleri bulunan parçanın Emevi Camisi’nde sergilenmesini istediğini belirten Şara, şunları söyledi: “Mekke-i Mükerreme’den Şam’a uzanan sevgi ve kardeşlik bağları bugün daha da güçleniyor.” “Yeni bir tarih yazan devrimcileri hatırlıyoruz” Konuşmasında devrimin yıl dönümüne de değinen Cumhurbaşkanı Şara: “Emevi Camisi’nden Şam’a girdiğimiz o anla birlikte tüm ümmet için yeni bir tarih yazan devrimcileri ve kahraman savaşçıları hatırlıyoruz.” ifadelerini kullandı. Namaz çıkışında camiyi dolduran yüzlerce kişi tekbir getirerek Şara’yı selamladı. 8 Aralık ülke genelinde Ulusal Bayram olarak kutlanıyor Esed rejiminin 8 Aralık 2024’te devrilmesinin ardından bu tarih ülke genelinde Ulusal Bayram ilan edilmişti. Bu yıl dönümünde Şam başta olmak üzere pek çok kentte hazırlıklar yapılıyor. Mezze Bulvarı’nda askeri geçit töreni planlanıyor. Emevi Meydanı’nda kutlamalar için platformlar kuruldu. Kutlamaların gün boyunca sürmesi bekleniyor. Türkiye’den ‘Hürriyet Günü’ mesajı Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Suriye’nin 8 Aralık Hürriyet Günü’nün birinci yıl dönümü için yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada: “Suriye halkının Hürriyet Günü’nü yürekten kutluyoruz.” ifadelerine yer verildi. Bakanlık ayrıca, Suriye hükümetinin son bir yılda “sağduyulu ve barışçı bir dış politika” izlediğini belirterek: “Türkiye, Suriye’de istikrar, güvenlik ve refahın tesisi yönündeki çabaları en güçlü biçimde desteklemeye devam edecektir.” denildi.

Suriye'de Baas rejimi nasıl çöktü? Saha komutanları '11 günlük' devrimi anlattı Haber

Suriye'de Baas rejimi nasıl çöktü? Saha komutanları '11 günlük' devrimi anlattı

Suriye'de Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve ülkenin özgürlüğüne kavuşmasıyla sonuçlanan 11 günlük askeri operasyon, Suriye iç savaşının en kritik dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçti. Yaklaşık 13 yıl boyunca süren iç savaşı sona erdiren "Düşmanı Caydırma Operasyonu", Suriye'de yeni bir sayfa açılmasını sağladı. Suriye'nin kuzeyinden başlayarak adım adım ilerleyen 11 günlük operasyonla, Baas rejimi yıkıldı. Beşşar Esed'in Rusya'ya kaçmasıyla rejim çöktü ve Suriye'de yeni bir dönemin başlamasına kapı aralayan devrim, 8 Aralık'ta başarıya ulaştı. Harekatın komuta kademesinde yer alan askeri saha komutanları, operasyonun gizli hazırlıklarını, kritik anlarını ve sahadaki ilerleyişi AA muhabirine anlattı. "HAREKAT, 6 AY SÜREN GİZLİ HAZIRLIĞIN ÜRÜNÜYDÜ" Askeri saha komutanı Mustafa Haşim, Suriye'nin özgürleştirilmesine uzanan sürecin göründüğünden çok daha derin bir hazırlık döneminin sonucu olduğunu belirtti. Operasyon için yıllarca hazırlık yapıldığını dile getiren Haşim, "11 günlük özgürleştirme süreci aslında yılların emeği, hazırlığı ve halkın 54 yıllık zulüm ve acıdan kurtuluş iradesinin bir sonucu oldu." dedi. Operasyonun ana planlamasının 6 ay önce Halep’in batı kırsalındaki Ürim es-Sugra hattında başlatıldığını aktaran Haşim, ancak devrik rejimin keşif faaliyetlerini artırması üzerine komutanın, planı değiştirerek geçiş hattını Halep'in Kubten el-Cebel üzerinden açtığını ifade etti. Haşim, bu hattın dağlar ve derin vadilerle çevrili olması nedeniyle "aşılamaz olarak görüldüğü" ve operasyona hazırlık sürecinde Esed rejiminin bölgeyi sürekli bombaladığını aktardı. Halep Üniversitesi'nde devrik rejimin komuta-kontrol merkezine sızılmasının harekat için önemli bir dönüm noktası olduğunu söyleyen Haşim, "Asaib el-Hamra’dan oluşan bir ekip güvenlik yöntemiyle Halep Üniversitesi’ndeki mesleki eğitim merkezine sızdı. Sabah erken saatlerde komuta-kontrol merkezine yapılan bu baskın düşmanın iletişimini çökertti." diye konuştu. Savaşın tamamen "istisnai" olduğunu vurgulayan Haşim, "düşmanın alışık olmadığı" yeni taktiklerin ilk kez uygulandığını, bu baskının ardından rejim hatlarında büyük çözülme yaşandığı ve birliklerin ilerleyişinin hızlandığı belirtti. Haşim, 2019’da yaşanan kayıpların savaşçılar arasında ciddi bir uyanış başlattığını, askeri, güvenlik ve eğitim alanlarında yoğun bir hazırlık sürecine girişildiğini ifade etti. Haşim, operasyon sırasında ilk kez kullanılan "Şahin" biriminin insansız hava araçlarından (İHA) yararlanarak, yeni taktikler uyguladığını bunun da rejim saflarında büyük şaşkınlık yarattığını dile getirdi. Halep hattına girişle birlikte sahada kısa süreli bir karışıklık yaşandığını, SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPGnin Halep’in kuzeyine doğru ilerlemesi üzerine kuvvetlerin ikiye ayrıldığını belirten Haşim, "Bir grup Halep’in kurtuluşuna ve Hama’ya doğru ilerlemeye devam etti, diğer grup ise PKK/YPG'nin yönelişini durdurmak için kuzeye yöneldi." ifadelerini kullandı. Halep'in tamamen özgürleştirilmesinin ardından güvenliği sağlamak için kontrol noktaları kurulduğunu, halkın mallarının ve tesislerin korunması için çalışmalar yürütüldüğünü aktaran Haşim, Halep'ten sonrasında birliklerin hızlı ilerleyerek, eski rejimin yeni savunma hatları kurmasına izin verilmediğini kaydetti. "BİRLİKLER ŞAM’A ÇATIŞMASIZ, KANSIZ BİR ŞEKİLDE GİRDİ" Hama'ya girerken Zeyn el-Abidin Dağı’nda devrik rejim hattının kırılmasının ardından birliklerin Humus’a doğru ilerlediğini ifade eden Haşim, rejimin topçu, füze, hava ve İHA saldırılarıyla direndiğini, ancak ilerleyişin hızla devam ettiğini aktardı. Haşim, "Allah’ın izniyle birlikler Şam’a tamamen çatışmasız, kansız bir şekilde girdi. Bu, operasyonun en önemli başarılarından biriydi."ifadelerini kullandı. "O GÜN, SURİYE HALKININ EN BÜYÜK ZAFER GÜNLERİNDEN BİRİYDİ" Operasyonun saha komutan yardımcılarından Hüzeyfe el-Hasan ise Halep'in özgürleştirilmesinin harekatın dönüm noktalarından biri olduğunu belirtti. Hasan, Halep’in kısa sürede özgürleştirilmesinin ardından askeri birliklerin vakit kaybetmeden ikinci aşamaya geçtiğini ifade etti. Bu aşamada birliklerin Halep'in alınması sonrası hızlıca Hama, Humus ve Şam'a yönelmek için hazırlık yaptığını aktaran Hasan, kuvvetlerin ilerleyişinin çok hızlığı olduğunu dile getirdi. "Allah bize kapılar açtı" diyen Hasan, operasyonun ilk aşamasında yaşanan askeri hazırlığı şöyle anlattı: "Duygularımız korku ve azim arasında gidip geliyordu. Yükselen silah sesleri, top atışları, füzeler ve çok namlulu roketatarların sesi toprağı titretiyordu. İlk aşamada kullanılan yoğun ateş gücü nedeniyle zemin adeta sallanıyordu." Operasyonda kendileri için belirleyici noktanın, binlerce sivil ve gözaltındaki mahkumların umudu olduklarını hissetmeleri olduğunu vurgulayan Hasan, "İçimizde Allah’a güvenimiz tamdı. Zaferin geleceğine inanıyorduk. Arkamızda bizi bekleyen yerinden edilenler, tutuklu olan binlerce insan vardı. Hepsi fetih anını bekliyordu." dedi. Halep'in alınmasının ardından birliklerin hızla ilerlediğini ve "tarifi mümkün olmayan bir güven duygusuyla" hareket ettiklerini söyleyen Hasan, "Allah’ın söz verdiği zafere olan güvenimizi artırıyordu. O gün, Suriye halkının en büyük zafer günlerinden biriydi." ifadelerini kullandı. Yaşanan tüm zorluklara ve yoğun saldırılara rağmen birliklerin ilerlediğini kaydeden Hasan, "Geride bırakılan yol bombardıman, yıkım, göç ve şehitlerin kanlarıyla doluydu. Geri dönme şansımız yoktu. Her savaşçının zihninde şehitlerin görüntüsü, yaralıların çığlığı, göç edenlerin acısı vardı. Bu, ilerleme kararlılığımızı güçlendirdi. Seçenek tekti; ilerlemek ve halkı sevindirecek o büyük zaferi gerçekleştirmekti." diye konuştu. Hasan, Baas rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan zaferin üzerinden bir yıl geçtiğini ve Suriye ordusunun bugün yeniden temel görevlerine döndüğünü dile getirerek, "Ordu artık sınırları koruma, ülkeyi savunma, dini ve tüm toplumsal bileşenleri koruma görevini üstleniyor. Bu ordu, Baas rejiminin yıllarca halkın zihninde oluşturduğu olumsuz imajı düzeltecek. Çünkü bu ordu halk içindendir halkı korumak için vardır." ifadelerini kullandı. HALEP'E İLK GİRDİĞİM AN RUHUMUN TEKRAR BEDENİME DÖNDÜĞÜNÜ HİSSETTİM Devrimle sonuçlanan operasyonun komutanlarından Fatih Eyyüp ise Esed rejiminin saldırıları sonucu 2016'da yaşadığı kent olan Halep'i terk etmek zorunda kaldığını belirtti. Halep'e geri dönmek için uzun yıllar boyunca beklediğini dile getiren Eyyüp, "Halep’ten çıktığım gün, ruhum Halep'te kaldı. ruhsuz bedenle yaşıyordum. Operasyon anını 8 yıl bekledim." dedi. Eyyüp, Halep'in kurtarıldığı gün büyük sevinç yaşadığını kaydederek, "Halep'e ilk girdiğim an ruhumun tekrar bedenime döndüğünü hissettim. Gerçekten rüya gibiydi. İki gün boyunca kendi kendime ‘Gerçekten Halep’e döndük mü?’ diye sordum." ifadelerini kullandı. Halep'te güvenliğin sağlanmasının ardından operasyonların sürdüğünü belirten Eyyüp, "Halep tamamında kontrolü sağladık. Sonra birlikler Hama’ya doğru ilerledi. Hissettiklerimi tarif etmeye kelimeler yetmiyor, insanın içindeki duygu çok daha fazla şeyi anlatıyor." şeklinde konuştu. Halep’e ilk girdiklerinde devrik rejimin el-Muhaberat birimine yöneldiklerini hatırlatan Eyyüp, buradaki hapishanede kadın ve çocukların dahi hapsedilmiş olduğunu gördüğünü aktardı. Eyyüp, operasyonun başarıyla ulaşmasıyla iç savaş nedeniyle zorla yerle edilen ailelerin kamplardan evlerine geri döndüğünü, rejim hapishanelerinin kapılarının açılarak insanların özgürlüğüne kavuştuğunu dile getirdi. Hapishanelerdeki insanların durumuna ilişkin Eyyüp, "Hapishaneler, her an idam edilebilecek kişiler ve ağır işkence altında yaşayan siviller ile doluydu. İnsanların özgürleştirilmesi sadece binaların açılması değil, insanların yeniden hayata döndürülmesi anlamına geliyor." diye konuştu. Operasyonların Humus ve ardından Şam’a kadar uzandığını aktaran Eyyüp, "Bazı insanlar o akşam idam edilmek üzere hüküm giymişti. Düşünün gece idam edilmesi planlanan birini siz sabahın erken saatlerinde özgürlüğüne kavuşturuyorsunuz. Bu ona tamamen yeni bir hayat vermek demektir." ifadelerini kullandı.

Kanada, Suriye ve HTŞ’yi kara listeden çıkardı Haber

Kanada, Suriye ve HTŞ’yi kara listeden çıkardı

Kanada hükümeti, Suriye’ye yönelik 12 yıldır uyguladığı terör bağlantılı yaptırım sınıflandırmalarında önemli bir değişikliğe gitti. Açıklamaya göre Suriye, “terörü destekleyen yabancı devletler” listesinden çıkarıldı. Aynı kararla, Beşar Esad’ı devirmeyi hedefleyen muhalif yapılanmaların öncüsü olan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) da Kanada’nın “terör örgütleri” listesinden çıkarılmış oldu. Kararın, İngiltere ve ABD dahil olmak üzere birçok müttefikin son dönemde attığı adımlarla uyumlu olduğu belirtildi. Kanada hükümetinin duyurusunda, Suriye’nin listeden çıkarılmasının, geçiş hükümetinin ülkenin istikrarını sağlama çabalarını desteklediği vurgulandı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu kararlar, Suriye geçiş hükümetinin ülkenin istikrarını ilerletme, vatandaşları için kapsayıcı bir gelecek inşa etme ve bölgesel güvenliği güçlendirme yönündeki çabalarına uygun olarak alınmıştır.” Ancak Kanada, eski Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın aile üyeleri ve rejimin eski üst düzey yetkililerinin de aralarında bulunduğu 56 Suriyeli bireye yönelik yaptırımların devam ettiğini açıkladı. Suriye’den Karara Memnuniyet Suriye Dışişleri Bakanlığı, Kanada’nın kararını olumlu karşıladıklarını duyurdu. Yapılan açıklamada: Kararın Suriye halkı üzerindeki yaptırım etkilerinin fark edildiğini gösterdiği, Kanada ile ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olduğu, Suriye’nin uluslararası ortaklarla yapıcı diyaloğa hazır olduğu vurgulandı. Bakanlık, “Bu adım, iki ülke arasındaki ilişkilerin ilerletilmesinde önemli bir dönüm noktasıdır.” açıklamasında bulundu. 2012’den Beri Listede Yer Alıyordu Kanada, Suriye’yi 2012 yılında Esad rejiminin demokrasi yanlısı protestoları sert şekilde bastırması ve ülkenin iç savaşa sürüklenmesi sonrası “terörü destekleyen devletler” listesine eklemişti. Son kararla birlikte bu sınıflandırma 12 yıl sonra kaldırılmış oldu.

Makam aracıyla insan kaçakçılığı yapan eski tuğgeneralin cezası kesinleşti Haber

Makam aracıyla insan kaçakçılığı yapan eski tuğgeneralin cezası kesinleşti

Suriye’den Türkiye’ye makam aracıyla insan kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle 11,5 yıl hapis cezasına çarptırılan eski Tuğgeneral Bilal Çokay hakkındaki hüküm, Yargıtay tarafından onandı.Akçakale Cumhuriyet Başsavcılığınca, dönemin Diyarbakır 16’ncı Mekanize Piyade Tugay Komutanı olan eski Tuğgeneral Bilal Çokay hakkında 2024 yılında makam aracıyla para karşılığı insan kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Ankara’da gözaltına alınan Çokay, işlemlerinin ardından Şanlıurfa’ya sevk edildi. Astsubay ve uzman çavuşların ifadeleri ile elde edilen yazışmalar ve dijital materyaller doğrultusunda Çokay, 28 Haziran 2024’te çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı. Tutuklanmasının ardından Çokay hakkında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayırma işlemi uygulanarak rütbesi geri alındı. Evinde 600 bin dolar ele geçirildi Soruşturma kapsamında Çokay ile birlikte hareket ettikleri belirlenen emir astsubayı ve 2 uzman çavuş da tutuklandı. Yaklaşık 2 yıl boyunca aynı yöntemle göçmen kaçakçılığı faaliyetinde bulundukları tespit edilen şüphelilerin yasa dışı gelirlerle oto galeri ile gazino açtıkları belirlendi. Emir astsubayının evinde yapılan aramada 600 bin dolar ele geçirildi. Karar Yargıtay’da onandı Tamamlanan soruşturmanın ardından Çokay hakkında "göçmen kaçakçılığı yapmak" ve "kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanmak" suçlarından dava açıldı. Tutuklu yargılanan Çokay, ilk derece mahkemesince 11,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Söz konusu hüküm, Yargıtay’ın onamasıyla kesinleşti.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.