TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#tedavi

İLKHABER-Gazetesi - tedavi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, tedavi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Adana ve Mersin'deki şehir hastaneleri, 13 bin 741 afetzedeye tedavi imkanı sundu Haber

Adana ve Mersin'deki şehir hastaneleri, 13 bin 741 afetzedeye tedavi imkanı sundu

Adana ve Mersin'deki şehir hastaneleri, imkanları ve ulaşım kolaylığı sayesinde 6 Şubat 2023'teki depremlerinin ardından 13 bin 741 afetzedeye tedavi imkanı sundu. Adana ve Mersin'deki şehir hastanesi, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ilk anından itibaren "Hastane Afet ve Acil Durum Planı"nı devreye aldı. Teknolojik altyapısı dolayısıyla kapasitesini 1,5 kat artırabilme yeteneğine sahip Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ilk etapta 780 yaralı depremzede helikopterle getirilerek tedavilerine başlandı. Hastane yoğun bakım kapasitesi bir günde 237'den 380'e çıkarıldı. Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremlerin ardından toplam 5 bin 37 yaralının tedavi edildiği hastanede 2 bin 154 ameliyat gerçekleştirildi. Başhekim Mehmet Volkan Harput, Kovid-19 sürecinde olduğu gibi 6 Şubat depremlerinde de Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde büyük rol üstlendiklerini söyledi. Tüm sağlık çalışanlarıyla deprem bölgesinden getirilen hastalara üst düzey sağlık hizmeti sağladıklarını belirten Harput, "Depremin ilk saatlerinde helikopterlerle getirilen 780 hasta depremzede ve akabinde toplamda 5 bini geçen depremzedeye sağlık hizmeti verildi. Burada sadece sayıların çokluğu değil verilen sağlık hizmetinin niteliği de çok önemli. Bu depremzedelerimiz sağlıklarına kavuşturularak buradan taburcu edildi." diye konuştu. Harput, bölgedeki tek kamu hiperbarik ünitesine sahip olduklarını belirterek, ünitede 100'den fazla depremzede hastaya uygulanan tedaviyle uzuv kayıplarının önlendiğini dile getirdi. Hastanenin 1300'den fazla deprem izolatörü üzerinde kurulmuş 5 bloktan oluştuğunu vurgulayan Harput, şöyle devam etti: "Depremin ilk saatlerinden başlamak üzere tüm sağlık çalışanlarımız, doktorlarımız hiçbir talimat beklemeden hastanede görev başındaydılar. Berberinde bütün Türkiye'den sağlık çalışanları, doktorlar gönüllü olarak gelerek burada bize destek oldu." Mersin Kahramanmaraş merkezli depremlerin ilk anından itibaren "Hastane Afet ve Acil Durum Planı"nı devreye alan, yatak kapasitesini artıran Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi de helikopter pistinin bulunması ve Tarsus-Adana-Gaziantep Otoyolu'na bağlantısı sayesinde afetzede yaralıların ilk ulaştırıldığı hastanelerden biri oldu. Hastane, Mersin Uluslararası Limanı'na 10 kilometre uzaklıkta olmasının avantajıyla Hatay'dan gemiyle gelen yaralılara da hızlı tedavi imkanı sundu. Afetin ardından 8 bin 704 depremzedenin tedavi gördüğü Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 2 bin 181 ameliyat yapıldı. Başhekim Bahar Aydınlı, afetten en çok etkilenen 11 kente en yakın konumlardan birinin Mersin olduğunu söyledi. Hastanenin ulaşım konusundaki avantajının önemine değinen Aydınlı, "Hastanemizin üzerinde helikopter pistinin bulunması, kara yolu ulaşımının sağlanabilmesi, İskenderun Limanı'ndan hareket eden geminin yanaşabileceği ilk limanın burada olması dolayısıyla 8 binden fazla depremzedeye sağlık hizmeti sunduk." dedi. Aydınlı, daha önce tatbikatlarını yaptıkları "Hastane Afet ve Acil Durum Planı"nı ilk kez uygulamaya koyduklarını vurgulayarak, şöyle konuştu: "Şehir hastanesi olmanın getirdiği artıları hemen kullandık. Hastanemizin açılışındaki yatak kapasitesi 1294. Tescilimizi 2 yıl önce 1340'a çıkardık. Depremin ikinci günü 1789 hastayı ağırladığımızı duyurmuştum. Biz 2 gün içerisinde yatak kapasitesini 500 esnetebildik. Bu durum, hastanenin fiziksel koşullarının sağladığı bir konfor aslında. Bakanlığımızın şehir hastaneleri projesi bunun için yapılmış." Büyük özveriyle çalışan sağlık personelini kutlayan Aydınlı, çalışanların ailelerini evde bırakıp hastalara bakmayı sürdürdüğünü anlattı. "Depremde test ettik, şehir hastaneleri iyi ki varmış" Aydınlı, depremzedelere hizmet etmeye devam ettiklerini belirterek, şöyle devam etti: "O dönemde amputasyon yaptığımız hastalarımızın artık ortez ve protezlerini yapıyoruz. O pilot hastanelerden biriyiz. Onları tekrar hayata kazandırmaya çalışıyoruz. Psikiyatri hekimlerimizin oluşturduğu gruplarla onlara psikoterapi desteği veriyoruz. Allah bir daha göstermesin ama Mersin Şehir Hastanesi olarak pandemi ve depremde test ettik, şehir hastaneleri iyi ki varmış. Biz, vatandaşımızın tedaviye ulaşabilmesini sağlamışız. Teknik altyapı, çalışılabilir alan ve fiziki yeterlilik çok önemli. Kimseyi dışarıda koymadık, herkesi bağrımıza bastık ve tedavi etmeye çalıştık." Bünyelerindeki hiperbarik ünitesi sayesinde enkazdan çıkarılan yaralıların uzuv kayıplarının önlenmesine katkı sağladıklarının altını çizen Aydınlı, deprem döneminde hiperbarik tedavisini 24 saat aralıksız verdiklerini kaydetti.

Psikolog Çapar: "Saplantı halindeki fikirler kişiyi yorgun düşürüyor" Haber

Psikolog Çapar: "Saplantı halindeki fikirler kişiyi yorgun düşürüyor"

Acıbadem Adana Hastanesi Psikoloğu Tansel Tara Çapar, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) durumunun hastalarda stres oluşturan “obsesyonlar” yani takıntılı düşünceler ve bu obsesyonlar sonucunda oluşan kaygıyı azaltmak için yapılan birtakım davranışlar yani “kompulsiyonlar” anlamına geldiğini söyledi. Latincede "obsidere" kelimesinden gelen obsesyon sözcüğünün; tedirgin etmek, rahat vermemek, bunaltmak, sıkıştırmak anlamını taşıdığını belirten Psikolog Çapar, bu takıntıların “Yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız, mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler” olduğunu ifade etti. Obsesyon yani saplantı halinin, kişinin iradesi dışında gelen, kişiyi tedirgin eden, bilinçli bir şekilde kovulamayan, benliğine yabancı, yineleyen düşünce, hayal ya da dürtüler olduğunu anlatan Psikolog Çapar, “Kişi obsesyonların kendi zihninin bir ürünü olduğunun farkındadır. Kompulsiyon yani zorlantı, obsesyonları dindirmek için yapılan, irade dışı yinelenen davranış ve zihinsel eylemlerdir. Kompulsiyonlar öncelikle obsesyonların var ettiği rahatsızlığı azaltmak için ortaya çıkar fakat bu durum denetlenemez düzeye ulaşır ise yinelenen davranış ve zihinsel eylemlerin kendisi sıkıntı oluşturmaya başlar. Obsesyonun kişide oluşturduğu gerilim, kompulsiyonun yerine getirilmesi ile hafifler. Kompulsiyonlar hastayı yorgun düşürebilir” diye konuştu. “Ocağı, kapıyı, kilidi tekrar tekrar kontrol etmek isterler” Türkiye’de en sık görülen obsesyon ve kompulsiyon türlerine bakıldığında, bulaşma obsesyonun yüzde 45-55 oranında tespit edildiğine dikkat çeken Çapar, “bulaşma obsesyonu ve temizlik kompulsiyonunda” kişinin, bedenine kir, mikrop, toz, gaita, idrar, zehirler, kimyasal maddeler vb. şeyler bulaşacağına ilişkin kaygılandığını söyledi. Bu obsesyonların oluşturduğu sıkıntıyı gidermek için yaptığı bir takım davranışlar bulunduğundan bahseden Psikolog Çapar, “Örneğin; dışarıdan yemek yerse zehirleneceğini düşünen birey dışarıda yemek yemiyordur çünkü dışarıda yapılan yemeklere ne koydukları belli değildir, zehirlidir. Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonunda kişi ocağı, kapıyı, kilit gibi nesnelerin açık olabileceğinden, prize takılı kalmış nesnelerin olabileceğinden dolayı kuşku duymaktadır. Bu kuşkudan dolayı emin olabilmek adına tekrar tekrar kontrol etme davranışında bulunur. Araştırmalarda bu obsesyonun görülme sıklığı yüzde 23 olarak belirtilmiştir” dedi. “Eşyaları atamamak, biriktirmek de obsesyon olabilir” Bunu genellikle kontrol etme kompulsiyonunun izlediğini belirten Psikolog Çapar, "Simetri/düzen obsesyon ve kompulsiyonları" durumunda kişilerin tüm hayatlarında düzen ve simetri ihtiyaçlarının hakim olduğunu anlattı. Simetri-düzen obsesyonu olan kişilerin, nesnelerin belirledikleri düzeni bozulduğu zaman bir eyleme başlamakta zorlandıklarını aktaran Psikolog Çapar, şunları ifade etti: “Dokunma kompulsiyonlarında kişiler bir eyleme geçmeden önce bir nesneye ya da bir bireye dokunma ihtiyacı duyarlar. Sayma kompulsiyonlarında günlük aktivitelerini yapmadan önce sayma davranışında bulunurlar. Böylece o günlerinin, sayma davranışlarını yaptıkları için iyi geçeceğine inanırlar. Biriktirme ve saklama kompulsiyonlarında kişi ileride gerekli olabilir düşüncesi ile gerekli olmayan eşyaları atamaz, saklar ve biriktirir. Batıl itikatlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renkler, her kültüre özgü bazı batıl inançlar bulunmaktadır. Örneğin siyah kedi görünce saçını çekmek gibi inançlar vardır. Bu tür inanışlar kişinin günlük işlevselliğini etkileyecek düzeyde ise o zaman hastalık düzeyinde değerlendirilebilir.” “Tedavi edilmezse kronikleşir” Psikolog Çapar, obsesif kompulsif bozukluğun genellikle süreğen ve dönemsel alevlenmelerle ortaya çıktığına değinerek, bu hastalığın tedavi edilmedikçe kronikleşen ve işlevselliği bozan bir hastalık olduğunu dile getirdi. OKB tedavisinde kullanılan pek çok yöntem bulunduğunu ve bu yöntemlerden birinin Bilişsel Davranışçı Terapi ile Maruz Bırakma ve Tepki Önleme (ERP) olduğunu söyleyen Çapar, “Bu yöntem, OKB tedavisinde en etkili psikolojik tedavi yöntemleri arasındadır. Birçok bileşeni içerisinde barındıran BDT’de en önemli tedavi tekniklerinden birisi olan maruz bırakma ve yanıt önleme bir tarafıyla hastayı yüzleştirirken diğer tarafıyla kaçınılan davranışı önlemeyi amaçlar. Birçok araştırmanın sonucuna bakıldığında, BDT’nin OKB tedavisinde semptomların azalmasını sağladığı ve tedavi sonrasında da etkisinin sürdüğü görülmüştür” dedi.

Hatay'da tedavisi tamamlanan caretta caretta denize bırakıldı Haber

Hatay'da tedavisi tamamlanan caretta caretta denize bırakıldı

HATAY (AA) - Hatay'ın Samandağ ilçesinde dalma ve beslenme sorunu yaşayan caretta caretta, tedavisinin ardından denizle buluştu.Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (HMKÜ) bünyesindeki tam teşekküllü Deniz Kaplumbağaları İlk Yardım Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde, sağlık sorunları yaşayan deniz kaplumbağası yaklaşık 2,5 ay tedavi edildi.Sağlığına kavuşan hayvan, mavi sulara dönmesi için Samandağ ilçesi Deniz Mahallesi sahiline götürüldü.Caretta caretta, üniversitenin Veterinerlik Fakültesi Cerrahi Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri ve öğrencileri ile Doğa Koruma ve Milli Parklar 7. Bölge Hatay Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından denize bırakıldı.Merkezin Müdürü ve Veteriner Fakültesi Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammed Enes Altuğ, AA muhabirine, dalma ve beslenme sorunu yaşayan caretta carettanın aşama aşama tedavilerini uyguladıklarını anlattı.Bir süre yoğun bakıma aldıkları ve ardından serum uygulamaları yaptıkları kaplumbağanın 2,5 ay sonra sağlığına kavuştuğunu belirten Altuğ, 31 kilogram ağırlığında ve 30 yaş civarında olduğunu tespit ettikleri hayvanı yeniden denizle buluşturduklarını söyledi.Altuğ, bölgede köpek saldırıları yüzünden yaralanmaların çok olduğuna dikkati çekerek, "Vatandaşlarımıza burada çok büyük görevler düşüyor. Yaralı kaplumbağalar görüldüğünde mutlaka Doğa Koruma ve Milli Parklar ekiplerine veya üniversitemize bildirmesini istiyoruz." dedi.​​​​​​​

Zatürre hastalığının belirtileri Haber

Zatürre hastalığının belirtileri

Kırıkkale İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, 12 Kasım tarihinin "Dünya Zatürre Günü" olarak belirlendiği ifade edildi. "Pnömoni"nin halk arasında "zatürre" hastalığı olarak bilindiği belirtilen açıklamada, "Akciğer dokusunu etkileyen, virüs ve daha nadiren mantarlara bağlı gelişen bir enfeksiyon hastalığıdır" denildi. Açıklamada, pnömoniden ölüm oranının hastalığın ağırlığı ile ilişkili olarak yüzde 1 ile yüzde 60 arasında değiştiği ve hastanede tedavi edilen pnömonilerde oranın belirgin daha yüksek olduğu, zatürre erişkin yaştaki kişileri ve çocukları tüm dünyada etkilese de en çok Güney Asya ve Afrika'da görüldüğü aktarıldı. "Halsizlik gibi belirtiler de görülebilir" Çocukların burun ve boğazlarında bulunan virüs ve bakterilerin aspire edilerek akciğere ulaştığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "Mikropların akciğerlere ulaşması çeşitli yollarla olur. Örneğin; çocukların burun ve boğazlarında bulunan virüs ve bakteriler aspire edilerek akciğerlere ulaşıp hastalık oluşturabilirler. Yine, hasta bir kişinin öksürmesi veya aksırması sonucu havaya yayılan mikroplu damlacıkların solukla alınması da hastalığa neden olabilir. Daha nadir olarak, hastanın vücudundaki bir iltihap odağından mikroplar kan yoluyla akciğerlere ulaşabilirler. Ateş, öksürük, balgam çıkarma, göğüs ağrısı en sık rastlanan belirtilerdir. Nefes darlığı, bilinç kaybı, bulantı-kusma, sık nefes alıp verme, kas-eklem ağrıları, halsizlik gibi belirtiler de görülebilir. Ağır zatürre durumlarında bir hastada deri ve mukozanın mavi renk alması, ciddi nefes darlığı, tansiyon düşüklüğü ve bilinç bulanıklığı olabilir." "Veriler 72 saat içinde sonuçlanır" Antibiyotikler, bol sıvı alımı, istirahat, ağrı kesiciler ve ateş düşürücüler gibi tedavilerin genellikle kullanıldığı aktarılan açıklamada, "Hastaneye yatması gereken hastalarda daha farklı tedaviler gerekebilir. Çok ağır zatürre durumlarında yoğun bakımda yatış, solunum desteği uygulanma zorunluluğu doğabilir. Zatürreye neden olan mikrobun belirlenmesi çoğu kez mümkün olmayabilir. Ancak zatürre tanısı konduktan sonra en kısa zamanda antibiyotik tedavinin başlanması gereklidir. Bu nedenle hastanın yaşı, kronik hastalıkları, zatürrenin şiddeti gibi durumlar dikkate alınarak antibiyotik tedavi başlanır. Balgamda herhangi bir mikrobun izlerinin tespiti ve bu mikrobun hangi antibiyotikle tedavi edilebileceğine dair veriler 72 saat içinde sonuçlanır. Sonuçlara göre antibiyotik tedavisi yeniden düzenlenebilir" değerlendirmesi yapıldı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.