#Uluslararası Adalet Divanı

İLKHABER-Gazetesi - Uluslararası Adalet Divanı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Uluslararası Adalet Divanı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uluslararası Adalet Divanı'nda gazze duruşmaları başladı: İsrail'in BM kısıtlamaları hukuki mercek altında Haber

Uluslararası Adalet Divanı'nda gazze duruşmaları başladı: İsrail'in BM kısıtlamaları hukuki mercek altında

Uluslararası Adalet Divanı (UAD), dünya kamuoyunun yakından takip ettiği önemli bir davaya ev sahipliği yapıyor. İsrail’in Gazze Şeridi’nde Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarının faaliyetlerine getirdiği kısıtlamaların uluslararası hukuktaki sonuçlarının ele alınacağı duruşmalar, Hollanda’nın Lahey kentindeki Barış Sarayı’nda başladı. İsrail’in 2 Mart’tan bu yana insani yardım ve gıda girişine izin vermediği ve kitlesel açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Gazze Şeridi bağlamında ele alınan konu, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 40 kadar ülkenin desteğiyle UAD gündemine taşındı. Duruşmalar, İsrail’in Filistinli sivillere acil insani yardım sağlanmasına yönelik hukuki yükümlülüklerini de içeriyor. DURUŞMALAR BM TEMSİLCİSİNİN HİTABIYLA BAŞLADI Hafta boyunca devam etmesi planlanan duruşmaların ilk gününde, Birleşmiş Milletler adına BM Hukuk Müşaviri ve Hukuk İşleri Genel Sekreteri Elinor Hammarskjöld hitap etti. İsveçli hukukçu ve diplomat Hammarskjöld konuşmasında, 2 Mart’tan bu yana Gazze’ye hiçbir insani yardım ve ticari mal girişine izin verilmediğini ve bu durumun yıkıcı insani sonuçlar doğurduğunu vurguladı. Hammarskjöld, "Uluslararası insancıl hukuk yükümlülükleri, İsrail işgali altındaki sivil toprakların tamamında geçerlidir. Bu yükümlülükler, Filistin halkının temsilcilerinin BM kuruluşlarından temel ihtiyaç maddeleri ve hizmetlerin alınmasına yönelik kararlarına saygı gösterilmesi ve halkın kendi geleceğini tayin hakkından tam manasıyla yararlanmasını da kapsar" dedi. BM kuruluşlarının Filistin topraklarında hayati hizmetler ve kalkınma yardımı sağladığına dikkat çeken Hammarskjöld, çatışmaların başından bu yana en az 295 BM personelinin hayatını kaybettiğine işaret etti. Hammarskjöld ayrıca, işgalci gücün yükümlülüklerini hatırlatarak, "İsrail, yerel halkın yararına olacak bir idare gerçekleştirmeli, yardım programlarının yürütülmesini kolaylaştırmalı, çocukların bakımı ve eğitimi için kurumlara destek sunmalı ve BM tarafından kurulanlar dahil olmak üzere sağlık ve hastane hizmetlerini sürdürmelidir" diye konuştu. FİLİSTİN'DEN SERT SUÇLAMALAR: "İNSAN ELİYLE OLUŞTURULAN FELAKET" Filistin’in Hollanda Büyükelçisi Ammar Hicazi, UAD önündeki sözlü sunumunda İsrail’in Gazze’de insan eliyle oluşturulan bir felakete neden olduğunu belirtti. Hicazi, "İsrail, 2 aydır Gazze’ye su, gıda, ilaç, tıbbi malzeme ve yakıt girişine izin vermiyor. Bu politika, yardım maddelerinin girişine yönelik çok sayıda müracaatı reddeden İsrail Yüksek Mahkemesi tarafından da destekleniyor. Bu şekilde de insan eliyle oluşturulan bir felakete ve açlıktan ölümlere neden oluyor" ifadelerini kullandı. BM Genel Sekreteri’nin Gazze’yi bir "ölüm tarlası" olarak nitelendirdiğine dikkat çeken Hicazi, UAD’nin bu davaya bakma yetkisinde şüphe bulunmadığını ve bu konunun BM’nin temel görev alanının merkezinde yer aldığını söyledi. Hicazi, Filistin Devleti’nin duruşmalar sırasında İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki ve Batı Şeria’daki eylemlerinin kalıcı ilhak ve etnik temizlik amacı taşıdığına ilişkin deliller sunacağını belirtti. Büyükelçi, İsrail’i "soykırım suçundan yargılanan gayrimeşru bir işgalci güç" olarak tanımlayarak, İsrail Başbakanı’nın da Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından arandığını söyledi. Filistinli temsilci, "İsrail, Filistin halkını yok etmeye ve Filistin’i haritadan silmeye çalışıyor. İsrail, İnsani yardım kuruluşlarını engelleyerek ve faaliyetlerini yasaklayarak BM Sözleşmesi ve diğer uluslararası hukuk belgeleri kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ediyor" şeklinde konuştu. TÜRKİYE VE ÇOK SAYIDA ÜLKE SUNUM YAPACAK Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda geçtiğimiz aralık ayında kabul edilen ve Uluslararası Adalet Divanı’ndan İsrail’in hukuki yükümlülüklerine ilişkin danışma görüşü talep eden bir karar çerçevesinde başlayan bu önemli duruşmalar, 5 gün boyunca devam edecek. İsrail’in BM’nin Filistinli mültecilere yardım ajansı UNRWA’nın İsrail kontrolündeki topraklarda faaliyet göstermesini yasaklamasının ardından alınan BM Genel Kurulu kararı sonrasında başlayan süreçte, Türkiye’nin yanı sıra ABD, Çin, Fransa, Rusya ve Suudi Arabistan dahil olmak üzere 40’a yakın ülkeden temsilciler, 15 yargıçtan oluşan panele kendi görüşlerini sunacak. Ayrıca, Uluslararası Mahkeme yargıçlarına İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği ve Afrika Birliği gibi uluslararası kuruluşlar da sunum gerçekleştirecek. İSRAİL'DEN DURUŞMALARA TEPKİ İsrail cephesinden duruşmalara ilişkin ilk tepki Dışişleri Bakanı Gideon Saar’dan geldi. Saar, Birleşmiş Milletler’in başlıca yargı organı UAD’dedeki bu duruşmaları, "ülkesi aleyhindeki sistematik adaletsizliğin ve ülkesini gayrimeşrulaştırma sürecinin bir parçası" olarak tanımladı. İsrailli bakan, UAD’nin tamamen siyasallaştığını savunarak, Lahey’deki duruşmaları "utanç verici" olarak nitelendirdi.

Türkiye, UNRWA kısıtlamaları için Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e karşı konuşacak Haber

Türkiye, UNRWA kısıtlamaları için Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e karşı konuşacak

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. AK Parti İstanbul Milletvekili İsmail Emrah Karayel ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın da katıldığı toplantıda Yüksel, Türkiye'nin, İsrail’in Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) yönelik kısıtlamalarına karşı 30 Nisan’da Uluslararası Adalet Divanı’nda sözlü sunum yapacağını duyurdu. ULUSLARARASI KATILIM YÜKSEK: 40 ÜLKE, 4 KURULUŞ SÖZ ALACAK BM Genel Kurulu'nun talebi üzerine başlatılan danışma görüşü süreci kapsamında, Divan’da toplam 40 devlet ve 4 uluslararası kuruluş sözlü sunum gerçekleştirecek. Türkiye saatiyle 16.00'da yapılacak sunumda, Türkiye’nin yanı sıra İslam İşbirliği Teşkilatı, BM Genel Sekreterliği, Arap Ligi ve Afrika Birliği de görüşlerini açıklayacak. “UNRWA'NIN HUKUKİ STATÜSÜ TEYİT EDİLMELİ” Yüksel, UNRWA’nın Filistinli mültecilere temel eğitim, sağlık, sosyal yardım ve acil durum hizmetleri sunduğunu belirterek, bu hizmetlerin hayati önem taşıdığını söyledi. Uluslararası Adalet Divanı’nın UNRWA’nın hukuki statüsünü teyit etmesinin, ajansa yönelik kara propaganda kampanyalarının etkisini azaltacağını ifade etti. “GAZZE'DEKİ İNSANİ KRİZ, ULUSLARARASI SİSTEMİN ÇÖKÜŞÜNÜN GÖSTERGESİ” İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin soykırım boyutuna ulaştığını dile getiren Yüksel, “Bu artık sadece bölgesel değil, küresel bir insanlık sorunudur” dedi. Uluslararası sistemin Filistin halkına karşı sessizliğinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Yüksel, İsrail’in yardım girişlerine koyduğu engellerin çocuklar başta olmak üzere büyük insani kayıplara neden olduğunu belirtti. “UNRWA TAM KAPASİTE ÇALIŞABİLSEYDİ KRİZ BU BOYUTTA OLMAYACAKTI” UNRWA’nın Gazze’deki faaliyetlerinin engellenmesinin, krizin derinleşmesinde büyük rol oynadığını belirten Yüksel, “Eğer UNRWA tam kapasiteyle çalışabilseydi, bu vahim insani tablo önlenebilirdi” ifadelerini kullandı.

Türkiye, Uluslararası Adalet Divanında sözlü sunum yapacak Haber

Türkiye, Uluslararası Adalet Divanında sözlü sunum yapacak

Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel, Türkiye'nin, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki Birleşmiş Milletler (BM), diğer uluslararası kuruluşlar ve üçüncü devletlere karşı yükümlülüklerinin tespitine yönelik danışma görüşü kapsamında Uluslararası Adalet Divanında (UAD) 28 Nisan'da başlayacak duruşmalarda sözlü sunum yapacağını bildirdi. Yüksel, yaptığı açıklamada, BM Genel Kurulunun, 19 Aralık 2024'te Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 96. maddesi ve Uluslararası Adalet Divanı Tüzüğü'nün 65. maddesi uyarınca İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında BM, diğer uluslararası kuruluşlar ve üçüncü devletlere karşı yükümlülükleri konusunda Türkiye'nin de girişimleriyle UAD'den "danışma görüşü" talep ettiğini hatırlattı. UAD'nin vereceği danışma görüşüyle ilgili Türkiye'nin, Uluslararası Adalet Divanı Statüsü'nün 66'ncı maddesinin 2'nci fıkrası uyarınca yazılı görüşünü Divan'a sunduğunu anımsatan Yüksel, bu çerçeveTBMM Adalet Komisyonude Türkiye ile birlikte 45 üye devlet ve uluslararası kuruluşun yazılı görüş ilettiğini ifade etti. Danışma görüşü oluşturulması sürecinde Dışişleri Bakanlığı ve TBMM hukuk ekibinin koordineli çalışmalarıyla yazılı görüş hazırlandığını söyleyen Yüksel, bu yazılı beyanda İsrail'in, BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansına (UNRWA) yönelik saldırılarının bölgedeki insani yardımların etkin şekilde sunulmasını engellediğinin vurgulandığını dile getirdi. Yazılı beyanda, İsrail'in UNRWA'yı kapatmaya yönelik çabalarının, BM Şartı ve 1946 tarihli İmtiyazlar ve Dokunulmazlıklar Sözleşmesi'ne aykırı olduğunun ifade edildiğini anlatan Yüksel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye, İsrail'in UNRWA ile ilgili tutumunun yalnızca son saldırılarla sınırlı olmadığını belirtmektedir. İsrail, UNRWA'nın kuruluşundan bu yana bölgedeki insani yardım ve hizmetlerin etkin bir şekilde sunulmasını engelleyen bir yaklaşım benimsemiştir. Türkiye, UNRWA binalarına, okullarına ve yardım tesislerine yönelik gerçekleştirilen saldırıların, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler sözleşmelerinin ihlali olduğunu vurgulamaktadır. Türkiye, İsrail'in eylemlerinin uluslararası insancıl hukuk ve insan haklarıyla çeliştiğini belirterek, Uluslararası Adalet Divanından İsrail'in hukuki sorumluluklarını teyit etmesini talep etmektedir." "Türkiye, Uluslararası Adalet Divanından etkili önlemler almasını talep etmektedir" Yüksel, yazılı görüşte, İsrail'in UNRWA faaliyetlerini kısıtlamasının Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin ihlali olduğunun belirtildiğini dile getirdi. Filistinli mültecilere sağlanan yardımların engellenmesinin, uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğinin ifade edildiğini aktaran Yüksel, şunları söyledi: "Türkiye, İsrail'in UNRWA'nın faaliyetlerini kısıtlama çabalarının, halihazırda devam eden soykırım davasında belirlenen ihtiyati tedbirleri ihlal ettiğini ve İsrail'in özellikle insani yardımın Filistinlilere ulaşmasını sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediğini vurgulamaktadır. Türkiye, İsrail'in cezasızlık politikalarının Filistin halkının acılarını artırdığını ve uluslararası hukuk ile insancıl hukuk sistemini zayıflattığını vurgulayarak, Uluslararası Adalet Divanı'ndan etkili önlemler almasını talep etmektedir." İsrail'in insani yardımları engellemesinin ve BM personelini hedef almasının, küresel hukuk düzenine zarar verdiğinin altını çizen Yüksel, danışma görüşüne konu BM ajanslarından birisi olan UNRWA'nın, 8 Aralık 1949'da BM Genel Kurulu tarafından, 1948 Arap-İsrail savaşının ardından Filistinli mültecilere adil ve kalıcı bir çözüm bulunana kadar insani yardım ve koruma sağlamak amacıyla kurulduğunu anlattı. Yüksel, UNRWA'nın Gazze'deki yaklaşık 2,4 milyon Filistinli mülteciye hizmet vererek, bu alanda büyük deneyime sahip olduğunu, bu hizmetlerin başka bir kuruluş tarafından yerine getirilmesinin mümkün olmadığını vurguladı. "Türkiye, Filistin davasına olan tarihi ve sarsılmaz desteğini ortaya koymaktadır" UNRWA sağlık ekiplerinin, geçen ay 10 yaş altındaki yaklaşık 200 bin çocuğa yönelik çocuk felci aşısı kampanyası düzenlediğini anımsatan Yüksel, UNRWA'nın faaliyetlerine yönelik bilgi verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'nin, Filistinlilerin maruz kaldığı insan hakları ihlallerini ve İsrail'in işgalci politikalarını uluslararası kamuoyuna taşıdığını belirten Yüksel, Türkiye'nin, UAD'de Güney Afrika'nın İsrail aleyhine açtığı soykırım davasına müdahillik için başvuruda bulunduğunu hatırlattı. Yüksel, Türkiye'nin, hem soykırım hem de Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) tutuklama kararını vermesinden önceki süreçte sunduğu dilekçelerle, delillerle aktif bir tutum gösterdiğine dikkati çekerek şunları kaydetti: "İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında, BM, diğer uluslararası kuruluşlar ve üçüncü devletlere karşı yükümlülüklerin tespitine yönelik yeni danışma görüşü sürecinde de aktif olarak yer alan Türkiye, Filistin davasına olan tarihi ve sarsılmaz desteğini bir kez daha ortaya koymaktadır. İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında, BM, diğer uluslararası kuruluşlar ve üçüncü devletlere karşı yükümlülüklerin tespitine yönelik Uluslararası Adalet Divanı danışma görüşü kapsamında, üye devletlerin ve uluslararası kuruluşların sözlü beyanlarını sunması için 28 Nisan'dan itibaren Uluslararası Adalet Divanının Lahey'deki mahkeme salonunda duruşmalar yapılacaktır. Türkiye, belirlenecek takvim çerçevesinde sözlü duruşmalar kapsamında beyanda bulunacaktır. TBMM hukuk heyeti olarak Dışişleri Bakanlığı'mız ile birlikte duruşmalara katılacağız."

Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhinde açılan davaya müdahil oluyor! Haber

Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhinde açılan davaya müdahil oluyor!

Türkiye, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Filistin'de yaptığı soykırıma dair ciddi bir adım atmanın eşiğinde. Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından 29 Aralık 2023'te Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail’e karşı açılan soykırım davasına hukuki olarak destek veren Türkiye, bu sefer doğrudan davaya müdahil olarak çok daha kritik bir adım atmanın eşiğinde. Türkiye'nin atacağı bu kritik adım hangi sonuçları doğurabilir? Filistin'de yaşayan ismini vermek istemeyen bir kaynak yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. TÜRKİYE DİPLOMATİK KANALLARI SON ANA KADAR KULLANIYOR Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, yapmış olduğu Mısır ziyareti sonrası düzenlenen basın toplantısında İsrail'e çok sert ve net mesajlar verdi. Bu konuda yorum yapana kaynak "Bakan Fidan'ın İsrail'in tüm bölgeyi  tehdit eder bir güç haline geldiğini ısrarla vurgulaması atlanmaması gereken bir detay. Bakan Fidan'ın İsrail'e atfen 'Artık tasmasını sahipleri eline almalı ve sahip çıkmalı. Bölge daha fazla İsrail provokasyonunu kaldıracak durumda değildir' açıklamasını sıradan ve altı boş bir açıklama olarak görmemek gerekiyor. İsrail'e karşı diplomatik olarak herhangi bir sonuç alınamadığı ve uluslararası camianın İsrail'e karşı müsamahakar tutumunun farkında olan bölge ülkeleri daha ciddi adımları atmanın eşiğine gelmiş durumda. Türkiye'nin UAD'de müdahil olma süreci diplomatik kanalları sonuna kadar kullanma niyetinin olduğunun net bir göstergesidir." dedi. TÜRKİYE'NİN UYARILARI DİKKATE ALINMAK ZORUNDA Türkiye'nin çatışmaların başladığı 7 Ekim gününden bu yana Orta Doğu'da tansiyonu düşürmek ve kalıcı barışı tesis etmek adına uyarılarda bulunduğunu ifade eden kaynak, "Türkiye bölgedeki sorunları sadece izlemekle yetinmiyor. Gerekirse kollarını sıvayıp meseleye tarihsel sorumluluğunun bir gereği olarak doğrudan müdahale ediyor. Bu durumda Batı güçleri ve İsrail ile Türkiye'yi doğrudan karşı karşıya getiriyor. Ancak Batılı güçlerin iki yüzlü tavrı ve İsrail'in acımasız soykırım politikasına verdikleri destek bölgede çözümü imkansız kılıyor. İslam ülkelerinin bir yumruk gibi olması, tek ses vermesi gereken bu günlerde özellikle körfez ülkelerinin sergilediği duyarsız ve vicdansız tavır bölgede  yaşayanları ve bizleri kahrediyor. Türkiye'nin sergilediği bu cesur tavır körfez ülkelerine de örnek olmalı." dedi.

Adalet Bakanı Tunç: Türkiye, İsrail'e karşı açılan davaya müdahil olacak Haber

Adalet Bakanı Tunç: Türkiye, İsrail'e karşı açılan davaya müdahil olacak

AK Parti Bartın İl Başkanlığınca Kurban Bayramı dolayısıyla düzenlenen programa katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, il başkanlığı binası önünde partililerin bayramlarını kutladı. Hatıra fotoğrafı da çektiren Tunç, çocuklara oyuncak hediye etti. Bakan Tunç'a, kent tarihi arşivi tutan Çetin Asma tarafından "Dünden Bugüne Tarihi Bartın Camileri" adlı kitap takdim edildi. Bakan Tunç, burada yaptığı konuşmada, bayramların, yardımlaşmanın doruğa çıktığı, fakir fukaranın gözetildiği müstesna günler olduğunu ve bugünleri birlik beraberliği daha da kuvvetlendirerek idrak edeceklerini dile getirdi. Tunç, 9 aydan bu yana Filistin'de, Gazze'de insanlık suçu işlendiğini, dünyanın gözü önünde katliam gerçekleştirildiğini belirterek, "Çocuk, kadın katliamı gerçekleşiyor, maalesef 9 aydan bu yana ateşkes sağlanamadı ve akan kan durdurulamadı. Okullar, hastaneler, mülteci kampları, kilise cami ayrımı yapılmadan ibadethaneler bombalandı. İnsanlığın tüm değerleri maalesef Filistin'de, Gazze'de ayaklar altına alındı." diye konuştu. İsrailli saldırganların bir türlü durdurulamadığına değinen Tunç, Birleşmiş Milletlerin ve uluslararası kuruluşların aldığı hiçbir karara uymayan İsrail'in devlet gibi değil adeta örgüt gibi hareket ettiğini, 9 aydan bu yana 16 binden fazla çocuğu, 10 binden fazla kadını şehit ettiğini ve masum insanları soykırıma tabi tuttuğunu anlattı. Tunç, uluslararası kuruluşların akan kanı ve işlenen insanlık suçlarını durdurmakta yetersiz kaldığını, uluslararası sistemin etkisizliğinin Filistin ve Gazze konusunda bir kez daha ortaya çıktığını vurguladı. "Eninde sonunda inanıyoruz ki o çocukların hesabı sorulacak" Güney Afrika'nın başvurusuyla Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail aleyhine açılan davanın devam ettiğini anımsatan Tunç, "Türkiye Cumhuriyeti olarak beyanda bulunmuştuk. Sonrasında da müdahillik kararını Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamıştı. Davaya müdahil olacağımızı da belirtmiştik. İnşallah bununla ilgili Dışişleri Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımız ortak çalışma yaptılar. Bu konudaki çalışmaları da nihayetlendireceğiz ve Türkiye bu davaya müdahil olacak." ifadesini kullandı. Bakan Tunç, İsrail'in, soykırım suçunun önlenmesine dair sözleşmeyi tüm unsurlarıyla ihlal ettiğini, UAD'deki mahkemede verilen tedbir kararının uygulatılması için BM Güvenlik Konseyinde de ilerleme sağlanamadığını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür" derken, uluslararası kuruluşların, insanlığın sorunlarına çare olamadığını, bu sistemin adaletsiz olduğunu kastettiğine işaret eden Tunç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her zaman, 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin Devleti kurulmadan ve bütün dünya tarafından tanınmadan bölgedeki problemlerin çözülemeyeceğini ifade ettiğini kaydetti. Tunç, bir an önce Gazze'de akan kanın durmasını temenni ederek, "Soykırım suçunu işleyen saldırganlar da uluslararası hukuk önünde hesap verirler. İnsanlık vicdanı da suçu işleyenler hesap verdiğinde rahatlamış olur, hak yerini bulmuş olur ama eninde sonunda inanıyoruz ki o çocukların hesabı sorulacak. O şehitleri, masum insanları katledenler hem insanlık vicdanı önünde zamanı gelecek cezalarını çekecekler hem de ilahi adalet önünde... Zaten ondan hiç kaçışları olmayacak." görüşünü paylaştı. "Bütün temennimiz yeni anayasa" Ülke gündemine dair yaptığı değerlendirmelerinde, ekonomi yönetiminin, tedbirlerle halkın alım gücünü artırmaya, emekliyi, işçiyi, memuru enflasyona ezdirmemek için gerekli uygulamaları hayata geçirmeye devam ettiğini belirten Tunç, 2002'de AK Parti iktidara geldiğinde gösterdikleri çift haneli enflasyonu tek haneli rakama düşürme başarısını yeniden elde edeceklerini dile getirdi. Bakan Tunç, 4 yıllık süre içerisinde ülkeyi yeni, demokratik ve sivil anayasaya kavuşturmanın mücadelesi içerisinde olacaklarını anlatarak, şöyle devam etti: "Darbe anayasasıyla Türkiye'nin ikinci yüzyılına, Türkiye Yüzyılı'na başlama ayıbından inşallah ülkemizi kurtaracağız. Bunun için tabii ki Meclis'te başlayan çalışma var. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız, siyasi parti liderleriyle görüşmelerini gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye devam ediyor. Tüm kesimlerin görüşlerini de alarak, parlamentoda uzlaşma zeminini sağlayarak darbe anayasasından ülkemizi kurtaracağız inşallah. Buna inanıyorum çünkü anayasamızı darbecilerin yazdırmış, demokratik ortamda yazılmamış ve darbe sonrası halkın temsilcilerince hazırlanmamış olması bile tek başına değişiklik sebebidir." Anayasa'da bugüne kadar milletin onayıyla "kamu denetçiliği, bilgi edinme hakkı, kadın haklarının güçlendirilmesi, çocuk haklarının güçlendirilmesi, sıkıyönetimin kaldırılması, darbecilerin yargılanmasının önünün açılması ve Milli Güvenlik Kurulunun sivilleştirilmesi" gibi birçok yapısal reformu hayata geçirdiklerini anlatan Tunç, tüm bu değişikliklerin Anayasa'daki yeknesaklığı bozduğuna dikkati çekti. Tunç, Türkiye'nin yönetim sisteminin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile daha demokratik yapıya kavuştuğunu belirterek, "Cumhuriyeti güçlendiren, halkın doğrudan doğruya yürütmeyi belirleyebildiği sisteme, koalisyonları, istikrarsızlığı geride bırakan bir yönetim sistemine de adım attık. Tüm bu değişiklikler sonrasında yine uyum yasalarıyla önümüzdeki 4 yıllık sürede demokratik, sivil, katılımcı, temel hak ve özgürlükleri öne alan, daha da korumayı güçlendiren anlayışla inşallah yeni anayasayı, milletimize olan görevimizi yaparak inşallah gerçekleştiririz. Bütün temennimiz bu." değerlendirmesinde bulundu. "Türkiye eksenini kurmaya devam edeceğiz" Türkiye'yi her alanda istikrarlı kalkınma hamleleriyle geliştirmeye, büyütmeye devam edeceklerini dile getiren Tunç, ekonomide 3-4 kat büyüyen bir ülke olduklarını, sağlık, eğitim, üniversite, duble yol, savunma sanayisi projeleri ve barajlara varıncaya kadar her alanda büyük atılımlar gerçekleştirdiklerini anımsattı. Yılmaz Tunç, "İnşallah önümüzdeki 4 yıl içerisinde de istikrarlı kalkınma hamleleriyle, başta savunma sanayi olmak üzere güçlü Türkiye'yi, Türkiye Yüzyılı'nı inşa etmek için çalışmaya devam edeceğiz. Ve Türkiye eksenini kurmaya devam edeceğiz. Dış politikada hakkı, adaleti, hakkaniyeti savunan güçlü Türkiye olarak yolumuza devam edeceğiz inşallah." dedi. Adalet Bakanı Tunç, vatandaşları enflasyona ezdirmeden ve terörle mücadeledeki kararlılıklarından hiçbir zaman taviz vermeden yollarına devam edeceklerini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Tabii geçtiğimiz 22 yılda demokrasimize yönelik tehditleri hep milletimizin desteğiyle bertaraf ettik; 367 krizleri, Gezi olayları, 17-25 Aralık yargı ve emniyet darbe girişimi, 15 Temmuz hain darbe kalkışması... Tüm bunları milletimizin desteğiyle aşmayı başardık ve demokrasimizi güçlendirdik. 10 yılda bir darbelerle, muhtıralarla karşılaşan ülkemiz, artık demokrasiye, daha güçlü yapıya, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde ve milletimizin büyük desteğiyle kavuşmuş oldu. Milletimize şükran borçluyuz, onlar için ne yapsak azdır. Milli irade bayrağını yere düşürmemek için canla, başla çalışacağız." Bakan Tunç, daha sonra Bartın Valiliğinin, Valilik Camlı Salonu'nda düzenlediği programa katılarak, kent protokolüyle bayramlaştı.

İsrail 1 ay içinde mahkemeye rapor verecek Haber

İsrail 1 ay içinde mahkemeye rapor verecek

Gazze'ye saldırılarda BM Soykırım Sözleşmesi'ni ihlali gerekçesiyle İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açılan davada ihtiyati tedbir talebine ilişkin karar açıklandı. Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'in Soykırım Sözleşmesi çerçevesindeki yükümlülüklerinin bazılarını ihlal ettiğine ilişkin ihtiyati tedbir kararı almaya yetkisi olduğuna hükmetti. Tedbir kararı, kamuya açık bir oturumda Divan Başkanı Yargıç Joan Donoghue tarafından okunurken şu ifadeler kullanıldı: "Gazze'de yaşanan insani trajedinin son derece farkındayız ve can kayıplarından derin endişe duyuyoruz. '' İSRAİL LAHEY'DE SOYKIRIMLA YARGILANACAK İsrail, soykırımın yaşandığını yalanlamaktadır, soykırım suçlamalarını reddetmiştir, hukuksal temelden yoksun olduğunu ifade etmiştir. Mahkemenin görüşüne göre, Güney Afrika'nın iddialarının bir kısmı sözleşmenin maddelerinin bir kısmı içine girebilir. Tüm taraflar sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmelidir. "BAŞVURU UYGUN" Güney Afrika'nın İsrail'e ilişkin başvurusu uygundur. Güney Afrika'nın ortaya koymuş olduğu iddiaların makul olup olmadığı değerlendirilecek. Taleplerin mantıklı olup olmadığı konusunda henüz karar verilmemiştir.  Sözleşmeye göre soykırıma iştirak etmek ve cesaretlendirmek de soykırım suçları arasında sayılmaktadır. "FİLİSTİNLİLER KORUMA ALTINDA OLMALI" Soykırım sözleşmesiyle korunan insanların korunması için tüm ülkeler adım atabilir. Filistinlilere baktığımız zaman soykırım sözleşmesinin 2. maddesi uyarınca koruma altında olması gereken bir gruptur. İsrail saldırıları, çok sayıda insanın ölmesine, sivil alt yapının zarar görmesine, insanların yerinden edilmesine neden olmuştur. Gazze nüfusunun yüzde 93'ü kriz seviyesinde bir açlıkla karşı karşıyadır. Gazze'deki çocuklar ciddi travmalarla kraşı karşıya, 1,4 milyon insan sığınaklarda yaşamaktadır, hastalıklar yayılmaktadır. Bir neslin buna maruz kaldığı görülmektedir, pek çoğu annesiz ve babasız kalmıştır. Çocukların yaşadığı dram gerçekten yürek parçalayıcıdır." Filistin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Uluslararası Adalet Divanı'nın verdiği kararın memnuniyetle karşılandığı ifade edildi.

Uluslararası Adalet Divanı'ndan İsrail kararı: İddialar makul seviyede ispatlandı Haber

Uluslararası Adalet Divanı'ndan İsrail kararı: İddialar makul seviyede ispatlandı

Uluslararası Adalet Divanı, Gazze'ye yönelik saldırılarını sürdüren İsrail ile ilgili ileri sürülen iddiaların makul seviyede ispatladığına hükmetti. Gazze'ye yönelik saldırılarda BM Soykırım Sözleşmesi'nin ihlali gerekçesiyle İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açılan davada ihtiyati tedbir talebine dair karar duruşması yapıldı. Uluslararası Adalet Divanı, Gazze'de yaşanan insani trajedinin son derece farkında olduğunu ve can kayıplarından derin endişe duyduğunu bildirdi. Adalet Divanı, İsrail'in Soykırım Sözleşmesi çerçevesindeki yükümlülüklerini ihlal ettiğine ilişkin ihtiyati tedbir kararı alma yetkisinin bulunduğuna hükmetti, soykırım davasında İsrail aleyhine ileri sürülen iddiaların "makul seviyede" ispatlandığına karar verdi. Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'in saldırılarına maruz kalan Gazze sakinlerinin, Soykırım Sözleşmesi'nin 2. maddesindeki "korunan grup" tanımını karşıladığını belirtti. Adalet Divanı, soykırım davasındaki Gazze'deki felaket boyutundaki insani durumun, tedbir kararı vermesini gerektirecek düzeyde "acil tehlike" teşkil ettiğine hükmetti. Uluslararası Adalet Divanı Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler‘in başlıca yargı organıdır. Uluslararası Adalet Divanı’nın merkezi Hollanda‘nın Lahey kentindedir. Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi’nden seçilen 15 yargıçtan oluşur. Yargıçlar değişik ülkelerden seçilir, böylece dünyadaki değişik hukuk sistemlerinin temsil edilmesi amaçlanır. Divanın yetki alanı, bir uluslararası uyuşmazlıkta taraf olan ülkelerin kendisine getirdikleri davalar ile BM Antlaşması‘nda ya da yürürlükteki uluslararası antlaşmalarda özellikle öngörülmüş konuları içine alır. Uluslararası Adalet Divanı Statüsü, BM Antlaşması’nın (BM Şartı) ayrılmaz bir parçasıdır ve Adalet Divanı’nın çalışma esaslarını belirler. Saray’da, Daimi Tahkim Mahkemesi, Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı, Lahey Uluslararası Hukuk Akademisi ve Barış Sarayı Kütüphanesi bulunuyor.

Hollanda’nın Osmanlı Yadigârı Hereke Halısı, Aksaray’da ilmek ilmek restore ediliyor Haber

Hollanda’nın Osmanlı Yadigârı Hereke Halısı, Aksaray’da ilmek ilmek restore ediliyor

Hollanda'nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı olarak hizmet veren Barış Sarayı'na Sultan II. Abdülhamit'in fermanı üzerine 1905'te hediye edilen yaklaşık 160 metrekarelik Hereke halısı, Aksaray'ın Sultanhanı ilçesinde ilmek ilmek restore ediliyor. Yaklaşık 1 ay önce başlayan ve büyük titizlikle süren restorasyonun, 1 yılı geçebileceği belirtildi. Osmanlı Devleti, Sultan Abdülhamit döneminde Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı olarak hizmet veren Barış Sarayı'na Hereke halısı hediye etti. O dönemde Kocaeli’nde yapılan tek parça halı, Barış Sarayı’nın Japon Salonu’na serildi. Zamanla yıpranması sonucu onarımı gerektiren Osmanlı yadigârı halı, restore edilmek üzere geçen yıl Aksaray’a getirildi. Türkiye’nin kültürel ögeleriyle bezenmiş, ilmek ilmek dokunmuş çok özel olan bu halının restorasyonuna, Sultanhanı ilçesinde Mustafa Solak’ın atölyesinde başlandı. Yapıldığı dönemin teknik özelliklerine göre her bir ilmeği yenilenerek tekrar Hollanda’ya gönderilecek olan bu halının 30 santimetresi 1 ayda bitirilebildi. Mustafa Solak,  restorasyonu 1 yılı geçebilecek olan restorasyon çalışmalarının, uzman ekip tarafından geleneksel teknikler kullanılarak gerçekleştirildiğini söyledi. Her aşamada halının orijinal dokusu ve estetiğinin korunması için büyük hassasiyet gösterdiklerini anlatan Mustafa Solak, “Önce yıkama işlemi gerçekleştirilen bu halıyı en iyi ustalarımız elinde ilmek ilmek onarılıyor.  Pakistan, Çin ve İran’da da halı onarımı yapılıyor ama Türkiye’deki kadar yüksek kalite bu ülkelerde yakalanamıyor. Bu ülkelerde yapılan halılar bile Aksaray’a getirilerek onarılıyor. Atölyemizdeki ustalar, ABD ve İngiltere gibi ülkelerde getirilen halıları da Lahey’den getirilen halı gibi göz nuru dökerek tamir ediyor. Hollanda'nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı olarak hizmet veren Barış Sarayı'ndan getirilen bu halının zamanla dökülerek eksilen ilmekleri tamamlanıyor, yırtılan ve sökülen bölümleri onarılıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası halılar bile burada onarıldı.” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.