Adana’da mevsim denen şey, yıllardır takvimde yazanla pek uyuşmaz. Ekim biter, kasım gelir, ama şehir hâlâ yazlığını çıkartmak istemeyen inatçı bir çocuk gibidir. “Biraz daha güneş, biraz daha sıcak” der durur. Hani meteoroloji haritalarında gri bulutlar görünür ama sokakta hâlâ klimanın kumandası elinizdedir ya… İşte Adanalı için tam olarak böyle geçer sonbahar.
Ama bu yıl bir şey oldu. Kasımın ortasına geldik ve Adana nihayet serinlemeyi kabul etti.
Geceleri hafif bir üşüme, sabahları cama vuran o matlaşmış gökyüzü, üstümüze çöken tatlı bir rüzgâr…
Yemin ediyorum, bir Adanalı için neredeyse mucize niteliğinde.
Aslında sıcakla mücadele, Adana’nın yaz boyu süren en uzun hikâyesidir.
Kimimiz “gölgelik buldum” diye sevinir, kimimiz sabah 8’de bile güneşin ısırmasına şaşırır, kimimiz evden çıkmadan su şişesini doldurur.
Klimalar tam kapasite uçuşa geçer, sokaktaki kediler bile güneşe küser.
Derken yıl biter, takvim kış der…
Ama Adana der ki: “Daha değil.”
Bu yüzden kasım ortasında gelen bu serinlik, şehir için sadece havanın soğuması değildir. Küçücük şeylerin verdiği mutluluğu döker ortaya:
Sıcak çayın yanında battaniyeye sarılabilmek,
Dışarı adım atınca “ohh be” dedirten o ilk rüzgâr,
Camı açtığında içeriyi yakmayan bir hava,
Metroda, otobüste klimanın soğuk değil sıcak üflediğini görmek,
Sokakta yürürken güneşten değil rüzgârdan göz kısmak…
Kısacası insanca yaşamayı hatırlamak.
Adana’nın serinlemesi, burada yaşayan herkes için küçük çaplı bir bayram gibidir.
Çünkü biz bu şehirde sıcağa sabırla dayanırız ama soğuğu özleriz. Birkaç derece düşüş bile ruhumuza iyi gelir.
Gecenin serinliğini iliklerimize kadar hissederiz.
Sabahın ayazında “mont mu giysem?” sorusu bile bir lüks olur.
Ve nihayet kışlık kıyafetler konteynerden çıkar, gardıroplara döner.
Kısacası şehir nefes alır.
Adana’nın soğuğu bile kendine göredir, abartmaz, şov yapmaz.
Ama böyle usul usul gelen serinlik…
İşte o, en güzel ikramıdır bu şehrin.
Kasımın ortalarında bunu başardık.
Adana nihayet soğudu.
Ve bana sorarsanız, bundan daha güzel bir haber yok.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Adana nihayet soğudu!
Fatma AKÇAY
Adana’da mevsim denen şey, yıllardır takvimde yazanla pek uyuşmaz. Ekim biter, kasım gelir, ama şehir hâlâ yazlığını çıkartmak istemeyen inatçı bir çocuk gibidir. “Biraz daha güneş, biraz daha sıcak” der durur. Hani meteoroloji haritalarında gri bulutlar görünür ama sokakta hâlâ klimanın kumandası elinizdedir ya… İşte Adanalı için tam olarak böyle geçer sonbahar.
Ama bu yıl bir şey oldu. Kasımın ortasına geldik ve Adana nihayet serinlemeyi kabul etti.
Geceleri hafif bir üşüme, sabahları cama vuran o matlaşmış gökyüzü, üstümüze çöken tatlı bir rüzgâr…
Yemin ediyorum, bir Adanalı için neredeyse mucize niteliğinde.
Aslında sıcakla mücadele, Adana’nın yaz boyu süren en uzun hikâyesidir.
Kimimiz “gölgelik buldum” diye sevinir, kimimiz sabah 8’de bile güneşin ısırmasına şaşırır, kimimiz evden çıkmadan su şişesini doldurur.
Klimalar tam kapasite uçuşa geçer, sokaktaki kediler bile güneşe küser.
Derken yıl biter, takvim kış der…
Ama Adana der ki: “Daha değil.”
Bu yüzden kasım ortasında gelen bu serinlik, şehir için sadece havanın soğuması değildir. Küçücük şeylerin verdiği mutluluğu döker ortaya:
Sıcak çayın yanında battaniyeye sarılabilmek,
Dışarı adım atınca “ohh be” dedirten o ilk rüzgâr,
Camı açtığında içeriyi yakmayan bir hava,
Metroda, otobüste klimanın soğuk değil sıcak üflediğini görmek,
Sokakta yürürken güneşten değil rüzgârdan göz kısmak…
Kısacası insanca yaşamayı hatırlamak.
Adana’nın serinlemesi, burada yaşayan herkes için küçük çaplı bir bayram gibidir.
Çünkü biz bu şehirde sıcağa sabırla dayanırız ama soğuğu özleriz. Birkaç derece düşüş bile ruhumuza iyi gelir.
Gecenin serinliğini iliklerimize kadar hissederiz.
Sabahın ayazında “mont mu giysem?” sorusu bile bir lüks olur.
Ve nihayet kışlık kıyafetler konteynerden çıkar, gardıroplara döner.
Kısacası şehir nefes alır.
Adana’nın soğuğu bile kendine göredir, abartmaz, şov yapmaz.
Ama böyle usul usul gelen serinlik…
İşte o, en güzel ikramıdır bu şehrin.
Kasımın ortalarında bunu başardık.
Adana nihayet soğudu.
Ve bana sorarsanız, bundan daha güzel bir haber yok.