#İklim Kanunu Teklifi

İLKHABER-Gazetesi - İklim Kanunu Teklifi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İklim Kanunu Teklifi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Dr. Şevkin: İklim Kanunu teklifi, küresel krize etkili bir çözüm sunmuyor Haber

Dr. Şevkin: İklim Kanunu teklifi, küresel krize etkili bir çözüm sunmuyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, küresel iklim krizinin tüm dünyayı tehdit ettiği bu süreçte Türkiye’de hayata geçirilmeye çalışılan ‘İklim Kanunu Teklifi’nin sadece ticari ilişkileri düzenleyici olmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı. Mecliste görüşmeleri süren ‘İklim Kanunu Teklifi’ üzerine parti grubu adına konuşan Dr. Şevkin, kanun teklifinde güçlü şirketlerin öncelendiğini, dezavantajlı gruplarla, küçük ve orta boy işletmelerin, küçük çiftçilerin yok sayıldığını kaydetti. "Karbon salınım azalması konusunda gerçekçi adımlar atılmalı" Dr. Şevkin, “Kanun ekosistemi dikkate alan kapsamlı ve kapsayıcı olmalı ve karbon piyasası ve emisyon ticaretine indirgendiği için adı "emisyon ticareti" olarak değiştirilmeliydi. Bu ülke gerçekten eğer karbon emisyonundan çıkacaksa buna dair sahici önlemlerin alınması gerekiyor. Fosil yakıtlar ve kömür alabildiğine kullanılırken, kömür santralleri ve madenler harıl harıl çalışırken, termik santral inşaatları -kendi bölgem olan Ceyhan Hunutlu'da da- alabildiğine devam ederken hangi karbon salınım azalmasından bahsediyorsunuz. Milyonlarca metreküp ağaç katledilirken; orman, mera ve tarım alanlarını koruyacak önlemler alınmazken, şehir planlarında bu konular göz önünde bulundurulmazken siz hangi yutak alanından bahsediyorsunuz?” sorusunu yöneltti. "Toprağın yok edilmesi ve kayaların kırılması ekolojik krize yol açıyor" Dr. Şevkin, “Bu bakış açısı ve yöntemle ekolojik tahribatı artırmak, çevre ve iklim adaletsizliğine neden olmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. Karbon yutak alanları alabildiğine yok edilirken doğayı metalaştıran, sömüren hem iklim krizine hem de ekolojik krize oluşturan bir ortam yaratılmaktadır. Bir santimetrekare toprağın oluşması için bin yıl geçmesi gerekiyor. Bu toprak madencilik için sıyrılıp bir kenara konulduğunda, kayalar kırılıp öğütülüp zehirli kimyasallarla yıkanıp atıkların ‘Pasa Dağları’ şeklinde yığıldığı bir ortamda kanunu böyle getirmek en hafif tabiriyle aldatmacadır. Biz bütün bu nedenlerle bu ülkede yapmış olduğunuz ekokırım nedeniyle ve sahici olmadığınız için bu kanuna hayır diyoruz” diye ifade etti.

İklim Kanunu, afet yönetimi ve ekolojik dönüşüm için hangi önlemleri alacak? Haber

İklim Kanunu, afet yönetimi ve ekolojik dönüşüm için hangi önlemleri alacak?

Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesini hukuki bir çerçeveye oturtmayı hedefleyen İklim Kanunu teklifi, geçtiğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunuldu. 20 madde, 2 geçici madde ve 3 farklı kanunda değişiklik içeren düzenleme, İklim Değişikliği Başkanlığı’nın yetkilerini belirlemeyi, emisyon ticaret sistemi kurulmasını, yerel eylem planlarının hazırlanmasını ve temiz teknoloji kullanımının teşvik edilmesini öngörüyor.  Yaşar Gökoğlu konu hakkında yaptığı açıklamada, kanunun halkın ihtiyaçlarını gözeterek hazırlanması gerektiğini belirtti. “Dönüşümün bedeli emekçilerin sırtına yüklenmemeli” Yaşar Gökoğlu, İklim Kanunu'nun halkın ihtiyaçlarını gözeterek hazırlanması gerektiğini  belirterek şunları söyledi: “Halkın İklim Kanunu, bilimsel verilere dayanarak öncelikli kömür olmak üzere fosil yakıtlardan çıkışı net tarihler vererek hedeflemeli, bu geçişi adil ve güvenceli olacak şekilde planlamalıdır. Halkın İklim Kanununda işçiler ve bu sektörlerin yoğun olduğu bölgelerde yaşayan toplulukları koruyacak adil bir geçiş mekanizmasının kurulması gerekmektedir. Toplumcu ekonomik programlar ve bütçeler, yeni iş olanakları ve sosyal güvence ile bu dönüşümün bedelinin emekçilerin sırtına yüklenmesi engellenmelidir. Fosil yakıtların yarattığı ekolojik ve sağlık sorunlarının, tahrip edilen ekosistemlerin onarılması için programlar hayata geçirilmelidir.” “İklim Kanunu, enerji ve sanayide ekolojik dönüşümü kapsamalı” Gökoğlu, kanunun yalnızca emisyon ticareti gibi piyasa mekanizmalarına değil, ekosistemi koruyacak somut önlemlere odaklanması gerektiğini ifade ederek, “İklim kanununda ekosistem sağlığını onaracak ve koruyacak önlemler alınmalı, insan sağlığını etkileyen çevresel faktörleri göz ardı edilmemelidir. İklim krizi yüzünden artacak kronik hastalıklar, salgınlar, sıcak dalgaları ve afetler yüzünden artacak diğer sağlık sorunlarına müdahale edebilecek iklim krizine dayanıklı bir sağlık sistemi oluşturulmalıdır. Bu sağlık sistemi başta emekçiler, işsizler, yoksullar, çocuklar, yaşlılar, kadınlar ve engelliler gibi toplumun en çok ezilenleri olmak üzere tüm toplumun ayrımsız ve ücretsiz ulaşabileceği toplumcu bir sistem olmalıdır. Halkın İklim Kanunu, arazi kullanım planlamasının, enerji, sanayi ve madencilik faaliyetlerinin, endüstriyel tarım ve hayvancılığın, kentsel tasarımların ve yapılaşmanın, üretim-tüketim biçimlerinin ve ekonomik modellemelerin ekosistem üzerindeki baskısını tümden ele almalı ve en aza indirecek önlemler içermelidir” dedi. “İklim Kanunu, afet yönetimi ve uyum politikalarını kapsamalı” Yaşar Gökoğlu, “Kanun teklifi, kuraklık, sel, yangın, sıcak dalgaları gibi iklim krizinin mevcutta yaşanan ve gelecekte sıklığı ve şiddeti artarak yaşanacağı öngörülen afet etkileri konusunda uyum politikalarına değinmemektedir. Tespit, önleme, hazırlık ve yönetim gibi bir dizi süreçle planlanması gereken afet yönetimi sürecinin güçlendirilmesi gerekliliği açıktır. Halkın İklim Kanununda yaşam alanlarımızı ve doğayı yıkıcı afet etkilerinden koruyacak mekanizmaların bağlayıcı olarak ortaya koyulması gerekmektedir. İklim krizine dirençli, yerel ve doğa ile uyumlu üretimi destekleyecek tarım politikaları geliştirilmeli, olası gıda krizlerine ve açlığa karşı toplumun tüm kesimlerini koruyacak önlemler alınmalıdır. Su varlıkları sermayenin denetimsiz büyümesi için metalaştırılmamalı; enerji, sanayi, madencilik, kentleşme, endüstriye tarım ve hayvancılık sektörlerinin baskılarından korunmalıdır. Halkın İklim Kanunu katılımcılığa açık olmalı ve toplumun tüm kesimlerinin fikirlerini içermelidir” şeklinde konuştu. “Denetimler arttırılmalı, iklim suçları cezasız kalmamalı” Kanunun katılımcılığa açık olması ve toplumun tüm kesimlerinin fikirlerini içermesi gerektiğini vurgulayan Gökoğlu, şirketlere yönelik denetimlerin artırılması gerektiğini belirtti. “Kanun, ihlalleri tespit edebilecek güçlü bir denetim mekanizmasını içermeli ve bağlayıcı, caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. İklim suçları asla cezasız kalmamalıdır” ifadelerini kullandı.

Çevrecilerden İklim Kanunu’na karşı ‘yetersiz, şeffaflık şart’ uyarısı Haber

Çevrecilerden İklim Kanunu’na karşı ‘yetersiz, şeffaflık şart’ uyarısı

İklim alanında çalışan 15 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu İklim Ağı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan İklim Kanunu teklifine yönelik eleştirilerini paylaştı. STK’lar, teklifin eksik olduğunu belirterek daha kapsamlı ve etkili bir düzenleme yapılmasını talep etti. STK’lar, kanunun, doğayı, insanları ve iklimi koruması için “Şeffaf ve hesap verebilir bir yasa oluşturulmalı, sera gazı emisyonları hemen azaltılmalı, fosil yakıtların kullanımı sona ermeli, biyolojik çeşitlilik korunmalı, adil geçiş mekanizması oluşturulmalı” gibi taleplerde bulundu. Kanun teklifindeki eksiklikler ise şu şekilde sıralandı: “Kanun hazırlanırken STK’ların ve bilim insanlarının görüşlerine başvurulmadı. Ayrıca, yasa mekanizmalarında sivil toplum kuruluşlarına yer verilmedi. Teklif, sera gazı salınımını kesin ve hızlı bir şekilde azaltmayı taahhüt etmiyor. Türkiye’nin bu konuda izleyeceği yol belirsiz. Kanunda kömür, petrol ve doğal gazın kullanımını sonlandırmaya yönelik bir hedef bulunmuyor. Bunun yerine, gelecekte uygulanması belirsiz karbon yakalama teknolojilerine ağırlık veriliyor. Kanun, ETS’yi düzenlemeye odaklanıyor ancak bu sistemin karbon salınımını gerçekten azaltıp azaltmayacağı belirsiz. Düşük karbon fiyatlarıyla etkisiz bir piyasa oluşabilir. Kanun, fosil yakıtlardan çıkış sürecinde çalışanların ve geçim kaynakları etkilenen hanelerin desteklenmesi için konsept olarak adil geçişten bahsediyor ancak bu konuda somut bir mekanizma sunmuyor. Yasada, ETS’den elde edilecek gelirlerin iklim felaketlerinden etkilenen bireyler ve topluluklar için kullanılması yerine özel sektörün dönüşümüne ayrılması öngörülüyor.” Çevreci kuruluşlar, kanunun gözden geçirilmesi ve sivil toplumun sürece dahil edilmesi gerektiğini vurgulayarak, daha adil ve etkili bir düzenleme çağrısında bulundu. “Fosil yakıtları yerin altında bırakacak kesin bir plan oluşturulmalı” Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç da İklim Kanunu teklifinin, konuyla ilgili uzmanlar ve sivil toplumun katılımı olmadan hazırlandığını bildirdi. Kılıç,  tasarıdaki ana problemleri, “Denetim ve sera gazı azaltım hedefi olmaması, kömür, gaz, petrol kullanımının devam etmesi, gelirlerin toplum yerine şirketlere gitmesi” şeklinde sıraladı. Şeffaf ve güçlü bir iklim yasası için fosil yakıtları yerin altında bırakacak kesin bir plan oluşturulması gerektiğine dikkati çeken Kılıç “Sera gazı emisyonlarını bugünden itibaren keskin bir şekilde azaltacak önlemler alınmalı. Biyolojik çeşitlilik ve ekosistemler korunmalı. Sivil toplum sürece dahil edilmeli ve denetim mekanizmaları güçlendirilmeli. Bu yasa, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde tarihi bir dönüm noktası olabilir ya da sadece kâğıt üzerinde kalan etkisiz bir dokümana dönüşür. Gerçek bir dönüşüm için daha güçlü, daha adil ve daha şeffaf bir yasa gerekiyor” dedi.

Gökoğlu: İklim krizi, küresel bir tehdit Haber

Gökoğlu: İklim krizi, küresel bir tehdit

Son dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan 'İklim Kanunu Teklifi', 20 madde, 2 geçici madde ve 3 farklı kanunda değişiklik içeren önemli bir düzenlemeyi içeriyor. Bu teklif, İklim Değişikliği Başkanlığı’nın görev ve sorumluluklarını belirlerken, ekonominin, şehirlerin, tarım ve gıda gibi kritik sektörlerin iklim krizinden en az etkilenmesi için gerekli düzenlemeleri de kapsamaktadır. Yerel ve ulusal eylem planlarının hazırlanmasını sağlayacak bu yasa tasarısı, 25 Şubat 2025 itibariyle Meclis Komisyonu’nda tartışılmaya başlanacak. Konuyla ilgili olarak, Yaşar Gökoğlu yaptığı açıklamalarda iklim krizinin acil bir uluslararası sorun olduğunu vurguladı. Gökoğlu, Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık gibi bölgelerdeki yeşil kalkınma söylemlerinin genellikle ekonomik büyümeyi sürdürme aracı haline geldiğini belirtirken, İklim Kanunu Teklifi'nin de benzer bir yaklaşım sergilediğini ifade etti. Doğanın ve toplumun haklarının korunması gerektiğinin altını çizen Gökoğlu, teklifi eleştirerek daha kapsayıcı ve adil bir iklim kanunu çağrısında bulundu. “İklim krizi, insanlığın ortak sorunu” Yaşar Gökoğlu, iklim krizinin tüm dünyada insanların ve canlıların yaşamlarını tehdit ettiğini belirterek şunları söyledi: “İklim krizi, tüm dünyada insanların ve bütün canlıların yaşamlarını tehdit eden, acil ve uluslararası bir çaba gerektiren küresel bir meseledir. Avrupa Birliği, Birleşik Krallık ve diğer birçok ülkede gördüğümüz gibi, yeşil kalkınma söylemi çoğunlukla "ekolojik modernizasyon" adı altında, ekonomik büyümeyi ve sermaye birikimini devam ettirmek için kullanılan bir araç haline gelmiştir. İklim Kanunu Teklifi ise bu yeşil boyama stratejisini kullanarak, karbon piyasası ve ticaret mekanizmalarıyla doğa talanını meşrulaştırmaya çalışmaktadır. İklim krizinin çözümü, tüm ülkelerin, insanlığın ortak çabasını gerektirir ve bu çabanın temelinde kâr değil, insanın da bir parçası olduğu doğanın korunması yer almalıdır.” “İklim kanunu teklifi halk ve doğaya hizmet etmeli” Gökoğlu, "İklim Kanunu Teklifi," doğayı ve toplumu koruyan kapsamlı bir düzenleme yerine, karbon ticareti ve piyasa mekanizmaları üzerinden sermaye lehine düzenlemeler getiren bir metin olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğanın ve toplumun haklarını korumak yerine, büyük şirketlerin ve sermaye sahiplerinin çıkarlarını gözetmektedir. Bu nedenle, bu kanun teklifi tamamen reddedilmeli, acilen kapsayıcı ve adil bir iklim kanunu hazırlanmalıdır” şeklinde konuştu. “Doğanın ve canlıların haklarını korumalıyız” Gökoğlu, “Sömürünün olmadığı, ekolojik bir yaşamın inşası için herkesi dayanışmaya ve bu kanunun reddedilmesi için seslerini yükseltmeye çağırıyoruz. İklim krizi ile mücadelede, doğanın haklarını ve tüm canlıların yaşam hakkını koruyan gerçek bir iklim adaleti perspektifine ihtiyaç vardır” diye ifade etti.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.