SON DAKİKA
Hava Durumu

#UNESCO

İLKHABER-Gazetesi - UNESCO haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, UNESCO haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Toprak: Anadil, kültürel kimliğin temelidir Haber

Toprak: Anadil, kültürel kimliğin temelidir

21 Şubat Dünya Anadili nedeniyle İnönü Parkı’nda Eğitim Sen ve İnsan Hakları Derneği bir araya gelerek basın açıklaması yaptı. Açıklamayı katılanlar adına Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Fatih Toprak yaptı. Toprak, anadilin bireysel gelişim ve kültürel kimlik açısından kritik bir öneme sahip olduğunu ifade ederek, “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 1999 yılında aldığı kararla 21 Şubat’ı, “Uluslararası Anadili Günü” olarak kabul etmiştir ve ilk kez 2000 yılında, dünya çapında çok kültürlü yaşamı ve kültürel çeşitliliği desteklemek amacıyla kutlanmaya başlamıştır” dedi. “Anadil, kültürel kimliğin ve bireysel gelişimin temelidir” Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Fatih Toprak, “İnsan, doğa ile ilişkisinde verili koşulları olduğu gibi kabul etmeyip doğayı kendi yaratıcılığıyla dönüştüren ve bu özelliği ile diğer canlılardan ayrılan bir varlıktır. Mensubu olduğu kültürün içine doğan her birey işiterek, görerek, hissederek toplumun kuşaklar boyu biriktirdiği kültürü edinir. Kültürle içi içe geçen hem kültürün oluşturucusu hem de taşıyıcısı olan anadili insanın çocukken ait olduğu evi, hatta dünyasıdır.  Çocuk, yaşamının çeşitli evrelerinde kültürün imkânları, kısıtları, normları ile karşılaşır. Dilin ve kültürün öğeleriyle bu karşılaşmaların her bir aşaması kişiliğin oluşum süreçlerine tekabül eder. Böylece erişkinliğe doğru yol alan bireyin becerileri, yaratıcılığı, duygusal ve bilişsel yetileri de gelişmeye başlar” şeklinde konuştu. “Eğitim hakkı, evrensel bir insan hakkıdır” Eğitim hakkının temel bir insan hakkı olduğunu belirten Fatih Toprak şunları söyledi: “Eğitim, bireyin kültürle sağlıklı biçimde karşılaşması için onu yaratıcı anlamda destekleyen ve toplumsal yaşama hazırlayan yardımcı bir süreçtir.  Eğitim, toplumsal adaletin ve eşitliğin sağlanması bağlamında temel bir haktır. Eğitim hakkı da diğer temel haklar gibi, kaynağını insanın yalnızca insan olmasından alır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 26 “Her insanın eğitim görme hakkı vardır.” der. Uluslararası belgelerde ve Türkiye mevzuatında da güvence altına alınan eğitim hakkı, evrensel düzeyde insan hakkı olarak kabul görmektedir. Bunun sebebi bireyin kişiliğinin tüm yönleriyle gelişmesine yardımcı olması, insanın bir özne olarak kendini gerçekleştirmesi ve özgürleşmesiyle doğrudan bağlantılı olmasıdır.” “Anadil, çocukların yaratıcılığını destekler” Toprak, UNESCO’nun 1999 yılında 21 Şubat’ı "Uluslararası Anadili Günü" olarak kabul ettiğini hatırlatarak, “Bu sebeple, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 1999 yılında aldığı kararla 21 Şubat’ı, “Uluslararası Anadili Günü” olarak kabul etmiştir. “21 Şubat Dünya Anadili Günü” ilk kez 2000 yılında, dünya çapında çok kültürlü yaşamı ve kültürel çeşitliliği desteklemek amacıyla kutlanmaya başlamıştır. Diğer yandan, anadilinin eğitim dili olarak kullanıldığı okullarda eğitim gören çocukların başarı düzeylerinin yüksek olduğunu kanıtlamış araştırmalar da bulunmaktadır. Afrika, Asya, Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika gibi dünyanın birçok noktasında çok dilli eğitimin başarılı örnekleri mevcuttur. Bu sebeple her çocuk yaratıcı anlamda beslendiği, korunduğu ve özgürleştirici anlamda anadilini geliştirebildiği bir dünyanın içinde yetişmelidir. Anadili temelinde çok dilli eğitim anlayışı, diller ve kültürler arasında kurulan bir köprüdür. Farklılıkları koruyup güçlendirir; demokratik ve eşitlikçi bir toplumsal düzenin nüvesini taşır” diye ifade etti.  

Dr. Tatar: Jeolojik miras alanlarının korunması için acil önlemler alınmalı Haber

Dr. Tatar: Jeolojik miras alanlarının korunması için acil önlemler alınmalı

TMMOB TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, 6 Ekim Uluslararası Jeoçeşitlilik Günü dolayısıyla bir açıklama yaparak, jeoçeşitliliğin insanlık ve gezegen üzerindeki hayati önemine dikkat çekti. Dr. Tatar, UNESCO tarafından bu yılın ana temasının "Geçmişi Korumak-Geleceği Sürdürmek" olarak belirlendiğini belirterek, jeoçeşitliliğin yeterince anlaşılamadığı ve korunması gereken bir zenginlik olduğunu vurguladı. Jeolojik miras alanlarinin korunmasi gerekiyor Dr. Mehmet Tatar, Türkiye’nin jeolojik miras niteliğindeki zenginliklerinin yeterince korunmadığını, bu konuda gerekli çalışmaların yapılmadığını dile getirdi. Kapadokya ve Pamukkale’nin 2022 yılında Uluslararası Jeoloji Bilimleri Birliği (IUGS) tarafından dünyanın ilk 100 jeolojik miras alanı içerisine alındığını hatırlatan Dr. Tatar, iki yıllık sürede bu alanlarla ilgili tek bir çalışmanın dahi yapılmamasını eleştirdi. Tatar, aynı zamanda, Salda Gölü’nün de “Mars Gezegeninin Yeryüzündeki Temsilcisi” olarak tanıtılmasına rağmen gereken ilginin gösterilmediğini belirtti. Ülkenin zengin jeoçeşitliliğinin yeterince değerlendirilmiyor Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan 15 miras alanı arasında jeolojik miras alanının bulunmamasının büyük bir eksiklik olduğunu söyleyen Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, ülkenin zengin jeoçeşitliliğinin yeterince değerlendirilemediğini vurguladı. Dr. Tatar Jeolojik miras alanlarının UNESCO Küresel Jeopark statüsüne alınması için bilimsel, teknik ve idari çalışmaların bir an önce başlatılması gerektiğini ifade etti. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak jeolojik miras alanlarının korunması ve insanlığın hizmetine sunulması için çalışmaya devam edeceklerini belirten Dr. Tatar, bu alanların tahrip edilmeden korunması gerektiğinin altını çizdi.

Bisiklet tutkunları Klaus Schmidt için pedal çevirdi Haber

Bisiklet tutkunları Klaus Schmidt için pedal çevirdi

UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Göbeklitepe'yi yaptığı kazı çalışmalarıyla gün yüzüne çıkaran Prof. Dr. Klaus Schmidt ölümünün 10. yıl dönümünde unutulmadı. Schmidt için bir araya gelen yüzlerce bisiklet tutkunu, arkeoloğun evini ziyaret edip Göbeklitepe'ye pedal çevirdi. Şanlıurfa'da bu yıl 5'incisi düzenlenen anma etkinliği kapsamında bisiklet tutkunları Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt'in yaşadığı evde bir araya geldikten sonra ‘'Klaus Schmidt'in İzinde Göbeklitepe'ye Pedallıyoruz" bisiklet etkinliği ile yola koyuldu. Kent merkezinde yola çıkan 100 kişilik bisikletli grup, yaklaşık 20 kilometre boyunca pedal çevirerek Göbeklitepe'ye ulaştı. Bisiklet tutkunları Göbeklitepe ören yerini gezme imkanı buldu. Etkinliğe öncülük eden Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Daire Başkanı Merve Ofluoğlu, “Biz bu etkinliği her sene daha kapsamlı ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Çünkü Göbeklitepe bizim dünyaya açılan yüzümüz ve bunu bize kazandıran Klaus Schmidt'i her zaman rahmetle anıyoruz ve ismini de anmaya devam edeceğiz” dedi. Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürü Aydın Aslan da, Prof. Dr. Schmidt'in Göbeklitepe başta olmak üzere insanlık tarihine yaptığı katkılar vurgu yaptı. Prof. Dr. Klaus Schmidt'in bilim dünyasında bıraktığı derin izlerin ve Şanlıurfa'daki etkisinin hatırlatıldığı etkinlik, katılımcılardan büyük takdir topladı. Göbeklitepe'de yürüttüğü kazı çalışmaları ve elde ettiği bulgularla tarihe ışık tutan Prof. Dr. Klaus Schmidt, 2014 yılında hayatını kaybetmişti.

Vali Pehlivan: "Tarihi varlıklarımızı UNESCO kalıcı listesine aldırma gayretimiz var" Haber

Vali Pehlivan: "Tarihi varlıklarımızı UNESCO kalıcı listesine aldırma gayretimiz var"

Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan, Mersin Turizm İşletmeciler Derneğinin düzenlediği toplantıda turizmcilerle bir araya geldi. Mersin'in doğası, tarihi, denizi, güneşi ile yurt içinde ve yurt dışında tanınırlığının artırılması konusunda büyük bir gayret gösterildiğinin altını çizen Vali Pehlivan, ”Akdeniz’in kıyısında 321 kilometre sahil şeridinde 11’i mavi bayraklı 41 plajı ve 100’ün üzerinde koylarıyla deniz turizminde tercih edilen önemli tatil merkezlerinden olan Mersin, sahip olduğu çok sayıdaki tarihi yapıları, doğal varlıkları, antik kentleri, inanç turizm merkezleri, zengin mutfağı ve eşsiz doğasıyla her geçen gün daha fazla turisti ağırlıyor" dedi. "Tarihi varlıklarımızı UNESCO kalıcı listesine aldırma gayretimiz var" Mersin'in tanıtımına katkı yapmak ve sahip olduğu yapıları, varlıkları ön plana çıkarmak amacıyla UNESCO geçici miras listesinde olan Tarsus'taki St. Paul Kuyusu ve çevresi, Erdemli'deki Korykos Antik Kenti, Mut ilçesindeki Alahan Manastırı ve Anamur'daki Mamure Kalesi’ni kalıcı listeye aldırmak için çalışmalar yürüttüklerini vurgulayan Vali Pehlivan, "Ayrıca diğer tarihi varlıklarımızı da önce geçici listeye sonrada kalıcı listeye aldırmak gibi bir hedefimiz var. Bunun yanında tescilli yapılarımız da bulunmaktadır. 926 tescilli antik ve tarihi değeri olan eserimizle beraber bin 642 tescilli tarihi yapımız var. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapan, tarihi limanlarıyla önemli bir ticaret merkezi olan Mersin'de, 11 ören yerimiz ve 11 de müzemiz var. Buralara binlerce ziyaretçi geliyor. 605 otelimiz de 45 bine yakın yatak kapasitemiz var. Buralarda da yıldan yıla ziyaretçi sayısı artıyor. İlimizin diğer sektörlerde olduğu gibi, turizm alanında gelişim çıtasını daha da yukarılara çıkarmak için başta Kültür ve Turizm Bakanlığımız olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarla, turizm paydaşlarıyla iş birliği, koordinasyon ve uyum içerisinde çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu. Toplantıya, İl Kültür ve Turizm Müdürü Hakan Doğanay, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı ve Mersin Turizm İşletmeciler Derneği Başkanı Hamit İzol ve turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin sahipleri ve yöneticileri katıldı.

Mersin'in Ayasofya'sı Alahan Manastırı turistlerin ilgi odağı Haber

Mersin'in Ayasofya'sı Alahan Manastırı turistlerin ilgi odağı

Mersin Mut Belediye Başkanı Murat Orhan, Alahan Manastırı’nın il genelinde UNESCO Dünya Miras Geçici Listesinde yer alan 4 kültür varlığından biri olduğuna dikkat çekerek turistlerin ilgi odağı olduğunu söyledi. Orhan, Hıristiyanlığın hac yollarından biri olarak da bilinen Mut ilçesindeki Alahan Manastırının tarihi bir yolculuğa çıkmak isteyen yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline geldiğini, il genelinde UNESCO Dünya Miras Geçici Listesinde yer alan 4 kültür varlığından biri olduğuna dikkat çekti. Orhan, tarihi yapının biri yıkılmış iki kilisesi, kayalara oyulmuş keşiş odaları ve vaftizhaneyi barındırdığını, Mersin’in Ayasofya’sı olarak da bilinen ve 2000 yılından itibaren Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan Alahan Manastırı, 2011 yılında restore edildiğini ifade etti. Orhan, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ye benzer mimarisi ve süslemeleri nedeniyle ‘Mersin’in Ayasofya’sı’ olarak da bilinen Alahan Manastırı'nın, Hıristiyanlığın geçiş yolu olarak da önem taşıdığı için her yıl turistlerin hac yollarından biri olarak anıldığını belirtti. Manastırın doğu ve batısındaki yapıları, sütunlu bir yürüme yoluyla birbirine bağlanan Alahan Mahallesindeki kilisenin arkasında, suyu bir kaynak tarafından sağlanan hamam yapısının da bulunduğuna dikkat çeken Orhan şunları kaşydetti: "Alahan Manastırının 17. yüzyılda Evliya Çelebi tarafından da ziyaret edildiği bilinirken, Çelebi seyahatnamesinde, manastırı ustasının elinden yeni çıkmış gibi duruyor sözleriyle tanımlanıyor. Yapımında kullanılan ve pek çoğu arazilerden kesilerek çıkarılan taşların kesim izleri ve üzerindeki çeşitli figürlerin, günümüzde dahi görülebildiği manastır, turistlerin uğrak yerleri arasında bulunuyor. Mersin genelinde çok ender tarihi eserlerden biri. Şu anda 6. yüzyılda yapılan bu manastır, 16. yüzyıl boyunca tarihe meydan okurcasına ayakta durmuş. Bugüne kadar ciddi anlamda bölümleri ayakta ve zaman zaman yıprandığı konularda var. Gerek dünya turizmine, gerek Mersin turizmine, gerek Türkiye turizmine çok katkı yapacağından eminiz. Ama ilgili bakanlığımızın biraz daha buraya hem yol meselesini hem gelen ziyaretçileri biraz daha sosyal alanlarda rahat edebilmesi için yatırım yapmasını istiyoruz. Biz yerel yönetimler olarak buranın gerek reklamında, gerek tanıtımında devamlı yanındayız. Başta biz olmak üzere bu konuda herkesi göreve davet ediyorum. İlçemize kazandıralım, geçmişimize sahip çıkalım ve bu anlamda da insanların görmesini, gezmesini sağlayalım.” Arkadaşlarının önerisi üzerine Alahan Manastırını gezmeye geldiklerini ifade eden ziyaretçilerden Bekir Çoban, “Alahan Manastırı gerçekten anlattıkları kadarından daha güzel ve harika bir yer. Herkese gelip gezmelerini tavsiye ediyoruz. Yerli ve yabancı turistleri buralara getirerek tanıtımını yapacağım” dedi. Manastırı arkadaşlarıyla ziyarete gelen Mehmet Gürbüz ise, “Burası tarih kokuyor. Ziyaret ettim o kadar memnun kaldım ki anlatamam. Herkesin gelip ziyaret etmesini isterim” diye konuştu. "MANASTIRIN TARİHÇESİ" MS 4. ve 6. yüzyıllar arasında yoğun olarak kullanılan ve Hristiyanlar için hac merkezi olduğu düşünülen Alahan Manastırı, Torosların yamaçlarındaki özgün tomografik konumu zengin bezemeli iki büyük kilisesi mevcut. Vaftizhanesi, sütunlu yolu, kaya mezarları, su kaynakları, hamamı ve konaklama yerleri ile erken Hıristiyan sanatında ve Bizans mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip. Manastırın kurucusu olduğu sanılan Keşiş Terasis’in kayalara oyulmuş lahidinin üzerinde 13 Şubat 462 tarihi görülüyor. Buradan da manastırın 450’li yıllarda kurulduğu anlaşılıyor. Evliya Çelebi, Arap akınları sırasında terk edildiği sanılan Alahan Manastırı’nı Kal’a-i Takyanos olarak adlandırır ve kimsenin yaşamadığı manastırın bir mimarın elinden yeni çıkmış gibi göründüğünü anlatır. 1961–1962 yıllarında İngiliz arkeolog Michael Gough’ın manastırda arkeolojik kazılar yaptığı biliniyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.