500 yıllık ateş, bir ustanın hünerli ellerinde yanıyor

Depremin vurduğu Antakya’da demiri sanata dönüştüren Edip Bağdatlı, 500 yıllık ateşi ustalığıyla canlı tutuyor. Yıkımın ortasında bile sönmeyen bu ateş, kente umut ve direnişin simgesi oluyor.

Haber Giriş Tarihi: 23.07.2025 10:33
Haber Güncellenme Tarihi: 23.07.2025 10:39
Muhabir: ALİ GÜRELİ
500 yıllık ateş, bir ustanın hünerli ellerinde yanıyor

Antakya’nın sokakları, depremin izlerini taşıyor. Yıkıntılar arasında yükselen yeni temeller kadar, geride kalan izler de konuşuluyor. Ve bazı izler, bir kapıya işlenmiş bir desen kadar sessiz, ama bir o kadar kalıcılığıyla dikkati çekiyor. Usta demirci Edip Bağdatlı’nın ellerinden çıkan eserler de buna örnek teşkil ediyor.

Yıkımın en sert yüzünü gören şehirlerden biri olan Antakya’da yaşayanlar, sadece binalarını değil, kentin hafızasını da kaybettiklerini söylüyor. Yaklaşık 500 yıldır süregelen bir aile geleneğini sürdüren Edip Bağdatlı’nın yıllardır işlediği demir kapılar ise bazı anıları hâlâ yaşatıyor. Her çekiç darbesinde, geçmişin izleri ve kentin direnci hissediliyor. Zaman zaman ateşte ısıtılarak şekillendirilen bu demir kapılar, yıkıntılar arasında ayakta kalan belleğin sessiz tanıkları gibi zamana direniyor.

Depremden hemen sonra birçok yapının kapısı yerle bir olurken, Bağdatlı’nın yaptığı demir kapılar dimdik ayakta duruyor. Bu dayanıklılık, sadece kullanılan malzemenin değil, işin içine katılan ruhun da bir göstergesi olarak nitelendiriliyor. Her kıvrımda ustalığın izini, her kaynakta yüzyılların bilgisini barındıran bu kapılar, sadece birer yapı unsuru değil, geçmişle bugün arasında kurulan birer köprü gibi zamana, yıkıma ve karşı direniyor.

Demiri mirasa dönüştürüyor

"Benim değil, yaptıklarım konuşsun" diyor Bağdatlı. Onun için sanat, bir süs değil, bir sorumluluk. Her çizgiyi sabırla işliyor, her detayı geleceğe bir iz bırakacak şekilde şekillendiriyor. “İnsanoğlu fanidir ama eserler kalıcıdır” diyen Bağdatlı, demiri bir mirasa dönüştürüyor.

Yıkılan atölyesinin ardından geçici bir çatı altında, Kültür Sanat Çarşısı’nda yeniden çalışmaya başlayan Bağdatlı’nın elinden çıkan eserler, camilerde, kiliselerde, konaklarda, butik otellerde yaşamaya devam ediyor. Her bir kapı sadece bir yapı unsuru değil, mekânın ruhuna açılıyor.

Antakya'yı terk etmenin kendisi için hiçbir zaman bir seçenek olmadığını dile getiren Bağdatlı, “Depremden sonra herkes gibi ben de çok şey kaybettim. Ama kalıp bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Bugün hâlâ her sabah geçici atölyemin kapısını açıyor, bir parça demiri alıp onu sabırla işliyorum. Antakya’nın yeniden inşası sürerken, demirden eserlerim sessizce konuşuyor. Çünkü bazen şehirleri sadece beton değil, aşk, emek ve hafıza da yeniden inşa eder” ifadeleriyle duygularını ifade ediyor.

Kaynak: ALİ GÜRELİ

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.