Ömer Çelik: “İran’a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz, rejim değişikliği kabul edilemez"
Ömer Çelik: “İran’a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz, rejim değişikliği kabul edilemez"
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamada İsrail'in İran'a yönelik saldırısını sert bir dille kınadıklarını belirterek, "İran'ın güvenliğini ve toprak bütünlüğünü sonuna kadar destekliyoruz" dedi. "Rejim değişikliği" tartışmalarının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Çelik, İsrail'in müzakere masasına saldırdığını ve sivil hedefleri vurduğunu söyledi.
Haber Giriş Tarihi: 23.06.2025 18:25
Haber Güncellenme Tarihi: 23.06.2025 18:31
Kaynak:
Haber Merkezi
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından Parti Sözcüsü Ömer Çelik, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı temmuz ortasında düzenlenecek kamp için hazırlıkların sürdüğünü belirten Çelik, gündemdeki dış politika gelişmelerini de değerlendirdi.
Teşkilatlarımız birer siyaset okuludur. Hem ana kademesi hem kadın hem gençlik kolları kapsamlı şekilde hazırlıklarını yapıyorlar. Temmuz ortasında kampımız olacak. Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yaz dönemi çalışmalarını değerlendireceğiz. İsrail'in İran'a saldırısı, Gazze'de yürüttüğü soykırım, Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken Dışişleri Bakanlığı sunumu çerçevesinde bunu ele alıyoruz.
Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmalarda oradaki nükleer santrallerle ilgili olarak dikkat çekilenlerden çok daha tehlikeli olmasına rağmen İran'daki tesislerin gündeme getirilmemesi son derece ibret vericidir. İsrail'in İran'a saldırısıyla birlikte BM şartı dahil olmak üzere hepsinin ihlal edildiği bir tablo ortaya çıkmıştır. Uluslararası hukukun geçerliği açısından vahim manzaradır. İran nükleer anlaşmalara taraf ülke, İsrail ise nükleer silah olmasına rağmen taraf değil. Burada Cumhurbaşkanımız başından beri bu meseleyle ilgili prensibini net şekilde ortaya koymuştu. 'Biz bölgede hiç kimsenin nükleer silah sahibi olmasını istemiyoruz' demişti.
“HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN KAPATILMASI BÖLGEDE DAHA BÜYÜK RİSK YARATIR”
Bu çatışmaların hiçbiri yok iken, soykırım başlamamış iken New York'ta bulunurken bir sürü liderle görüşme yapıyordu Cumhurbaşkanımız. Orada Netanyahu'ya dedi 'Başkalarının nükleer çalışmasını eleştiriyorsunuz ama kendiniz nükleer silah sahibisiniz' demiştir. Umman'da ABD ile İran arasında müzakereler devam ederken İsrail saldırmıştır. İsrail'in saldırısı bir bakıma müzakere masasına yapılmış saldırıdır. Bugünün gündemi Hürmüz Boğazı'nın İran tarafından kapatılıp, kapatılmayacağı. Nükleer tesislerin üzerine bomba yağdırılırken, İran bombalanırken iki şey dikkat çekiyor. Birincisi nükleer tehlike, Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasından daha büyük tehlike. Saldırgan taraf İsrail olduğu halde İsrail'in saldırganlığı üzerine cılız cümle kuranlar İran'ın cevabının vahim sonuçlar doğuracağını ifade ediyorlar.
Bugün İsrail hangi tesisleri vurmuş diye basın toplantısından önce baktım. Doğrudan sivil hedefleri vuruyor. Hastaneyi, üniversiteyi vuruyor. Nükleer tesisleri bahane eden İsrail'in İran'a saldırmasının herhangi meşruluğu yok. Hedef nükleer silahın engellenmesi şeklinde İsrail'in kendi kendine uydurduğu tutum ise o zaman sivil altyapıyı niye vuruyorsunuz? Biz İran'a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz. İran'ın güvenliğini, milli egemenliğini, toprak bütünlüğünü sonuna kadar destekliyoruz. BM üyesi bir ülkenin saldırıya uğraması hiçbir şeklinde kabul edilemez.
7 Ekim'den sonra Netanyahu ilk yaptığı açıklamada David Koridoru'nu kurmaktan, birtakım kehanetleri gerçekleştirmekten, Ortadoğu'nun haritasını değiştirmekten bahsetti. Bunun İsrail'in güvenliği ile ilgisi yok. Netanyahu hükümetinin saldırgan örgüt olarak davranmasıdır buradaki mesele. Bu saldırıyla ilgili olarak bilgi alınmasından itibaren hem Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla hem TSK hem diğer birimlerimiz Türkiye'nin güvenliği açısından her türlü tedbiri almıştır. Bütün birimler teyakkuz durumuyla görevlerini yerine getirmiştir.
“REJİM DEĞİŞİKLİĞİ SÖYLEMİ KABUL EDİLEMEZ”
Şimdi bölgede derinlemesine çatışmaların ortaya çıkabileceği tablo ortaya çıktı. Şimdi İran'ın misillemesiyle ilgili haberler takip edilirken İsrail saldırganlığının devam ettiğinin altını çizmek lazım. Bugün İsrail sivil altyapısını vurdu. Kimsenin başka bir ülkeye saldırarak rejim değişikliğinden bahsetmek gibisinden bir şey olamaz. Rejim değişikliğinden bahsetmek hele de bir saldırıyı rejim değişikliğine kaydırmak, İran'da dini liderin hedef alınması gibi bir yaklaşım asla kabul edilemez. Şimdiye kadar Netanyahu hükümeti tarafından pekçok cinayet işlenmiştir. İran'da rejim değişikliği ya da herhangi şekilde dini lidere dönük olarak tutumun ortaya konması vahşette yeni bir aşamaya geçmektedir.
Birileri çıkıp İsrail'in güvenliğinden bahsetmesinin hiçbir zemini yoktur. Bugün İsrail'deki sivilleri en güvensiz ortama sokan Netanyahu hükümetinin agresifliği ve saldırılardır. İsrail için en büyük tehdit Netanyahu hükümetinin kendisidir. Herhangi bir şekilde dünyada elinde güç olan, bombardıman uçağı olan başka rejimleri dönüştürmeye kalkması kabul edilemez. Sayın Amerikan büyükelçisi Amerika'nın rejim değişikliğinin ardından koşmayacağını bahsetmişti. Biz de bunu olumlu karşılamıştık. Bunun Afanistan ve Irak'ta ne sonuçlar doğurduğunu herkes tarafından görüldü. İsrail'in yaptığı propagandanın herhangi şekilde siyaset biçimine dönüşmemesi gerekir. Kimsenin kimsenin rejimini değiştirmek ya da üst düzey yönetimi hedef almak gibi bir yaklaşımı sözkonusu olamaz.
Türkiye gündemine hakimdir. Kendi politaarını tutarlı bir şekilde yönetmektedir. Terörsüz Türkiye hedefinde geri gitme, aksama, gevşeme yoktur. Terörsüz Türkiye hedefi konusunda olgunlaşmış stratejimiz sözkonusudur. Önümüzdeki aylar içinde silah bırakmanın somut, kapsayıcı ve tam olarak gerçekleşmesi ve bunun sahada TSK ve MİT tarafından takip edilmesi yaklaşımımız aynen devam etmektedir. Terörsüz Türkiye, terörsüz bölge politikasına ilham verecek demiştik. Pekçok güç odağı doğrudan çatışmaya girmeyerek vekalet savaşı içinde bölgeyi terör örgütleri üzerinden dizayn etmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede biz terörsüz Türkiye ile ilgili çalışmalarımızın öngördüğümüz takvim, strateji ve uygulamaları sürdürüyoruz. Bugün gelinen aşamada terör örgütünün silah bırakması ve silahların TSK ve MİT'in içinde olduğu doğrulama mekanizması olarak teyid edilmesi esas hedeftir.
Bölgede hangi gruba karşı yapılırsa yapılsın her türlü provokasyonu reddediyoruz. Dün Şam'da kiliseye yapılan saldırı bölgedeki gelişmelerden bağımsız değildir. Saldırıyı DEAŞ'ın gerçekleştirdiğine dair istihbarat bilgisi var. Arkasında kimler olabileceği konusunda yüksek deneyimimiz var. Bir kez daha o saldırıları kınıyoruz, lanetliyoruz.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömer Çelik: “İran’a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz, rejim değişikliği kabul edilemez"
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamada İsrail'in İran'a yönelik saldırısını sert bir dille kınadıklarını belirterek, "İran'ın güvenliğini ve toprak bütünlüğünü sonuna kadar destekliyoruz" dedi. "Rejim değişikliği" tartışmalarının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Çelik, İsrail'in müzakere masasına saldırdığını ve sivil hedefleri vurduğunu söyledi.
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından Parti Sözcüsü Ömer Çelik, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı temmuz ortasında düzenlenecek kamp için hazırlıkların sürdüğünü belirten Çelik, gündemdeki dış politika gelişmelerini de değerlendirdi.
Teşkilatlarımız birer siyaset okuludur. Hem ana kademesi hem kadın hem gençlik kolları kapsamlı şekilde hazırlıklarını yapıyorlar. Temmuz ortasında kampımız olacak. Cumhurbaşkanımızın katılımıyla yaz dönemi çalışmalarını değerlendireceğiz. İsrail'in İran'a saldırısı, Gazze'de yürüttüğü soykırım, Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken Dışişleri Bakanlığı sunumu çerçevesinde bunu ele alıyoruz.
“İRAN’A YÖNELİK SALDIRILAR ULUSLARARASI HUKUKUN İHLALİDİR”
Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmalarda oradaki nükleer santrallerle ilgili olarak dikkat çekilenlerden çok daha tehlikeli olmasına rağmen İran'daki tesislerin gündeme getirilmemesi son derece ibret vericidir. İsrail'in İran'a saldırısıyla birlikte BM şartı dahil olmak üzere hepsinin ihlal edildiği bir tablo ortaya çıkmıştır. Uluslararası hukukun geçerliği açısından vahim manzaradır. İran nükleer anlaşmalara taraf ülke, İsrail ise nükleer silah olmasına rağmen taraf değil. Burada Cumhurbaşkanımız başından beri bu meseleyle ilgili prensibini net şekilde ortaya koymuştu. 'Biz bölgede hiç kimsenin nükleer silah sahibi olmasını istemiyoruz' demişti.
“HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN KAPATILMASI BÖLGEDE DAHA BÜYÜK RİSK YARATIR”
Bu çatışmaların hiçbiri yok iken, soykırım başlamamış iken New York'ta bulunurken bir sürü liderle görüşme yapıyordu Cumhurbaşkanımız. Orada Netanyahu'ya dedi 'Başkalarının nükleer çalışmasını eleştiriyorsunuz ama kendiniz nükleer silah sahibisiniz' demiştir. Umman'da ABD ile İran arasında müzakereler devam ederken İsrail saldırmıştır. İsrail'in saldırısı bir bakıma müzakere masasına yapılmış saldırıdır. Bugünün gündemi Hürmüz Boğazı'nın İran tarafından kapatılıp, kapatılmayacağı. Nükleer tesislerin üzerine bomba yağdırılırken, İran bombalanırken iki şey dikkat çekiyor. Birincisi nükleer tehlike, Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasından daha büyük tehlike. Saldırgan taraf İsrail olduğu halde İsrail'in saldırganlığı üzerine cılız cümle kuranlar İran'ın cevabının vahim sonuçlar doğuracağını ifade ediyorlar.
Bugün İsrail hangi tesisleri vurmuş diye basın toplantısından önce baktım. Doğrudan sivil hedefleri vuruyor. Hastaneyi, üniversiteyi vuruyor. Nükleer tesisleri bahane eden İsrail'in İran'a saldırmasının herhangi meşruluğu yok. Hedef nükleer silahın engellenmesi şeklinde İsrail'in kendi kendine uydurduğu tutum ise o zaman sivil altyapıyı niye vuruyorsunuz? Biz İran'a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz. İran'ın güvenliğini, milli egemenliğini, toprak bütünlüğünü sonuna kadar destekliyoruz. BM üyesi bir ülkenin saldırıya uğraması hiçbir şeklinde kabul edilemez.
7 Ekim'den sonra Netanyahu ilk yaptığı açıklamada David Koridoru'nu kurmaktan, birtakım kehanetleri gerçekleştirmekten, Ortadoğu'nun haritasını değiştirmekten bahsetti. Bunun İsrail'in güvenliği ile ilgisi yok. Netanyahu hükümetinin saldırgan örgüt olarak davranmasıdır buradaki mesele. Bu saldırıyla ilgili olarak bilgi alınmasından itibaren hem Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla hem TSK hem diğer birimlerimiz Türkiye'nin güvenliği açısından her türlü tedbiri almıştır. Bütün birimler teyakkuz durumuyla görevlerini yerine getirmiştir.
“REJİM DEĞİŞİKLİĞİ SÖYLEMİ KABUL EDİLEMEZ”
Şimdi bölgede derinlemesine çatışmaların ortaya çıkabileceği tablo ortaya çıktı. Şimdi İran'ın misillemesiyle ilgili haberler takip edilirken İsrail saldırganlığının devam ettiğinin altını çizmek lazım. Bugün İsrail sivil altyapısını vurdu. Kimsenin başka bir ülkeye saldırarak rejim değişikliğinden bahsetmek gibisinden bir şey olamaz. Rejim değişikliğinden bahsetmek hele de bir saldırıyı rejim değişikliğine kaydırmak, İran'da dini liderin hedef alınması gibi bir yaklaşım asla kabul edilemez. Şimdiye kadar Netanyahu hükümeti tarafından pekçok cinayet işlenmiştir. İran'da rejim değişikliği ya da herhangi şekilde dini lidere dönük olarak tutumun ortaya konması vahşette yeni bir aşamaya geçmektedir.
Birileri çıkıp İsrail'in güvenliğinden bahsetmesinin hiçbir zemini yoktur. Bugün İsrail'deki sivilleri en güvensiz ortama sokan Netanyahu hükümetinin agresifliği ve saldırılardır. İsrail için en büyük tehdit Netanyahu hükümetinin kendisidir. Herhangi bir şekilde dünyada elinde güç olan, bombardıman uçağı olan başka rejimleri dönüştürmeye kalkması kabul edilemez. Sayın Amerikan büyükelçisi Amerika'nın rejim değişikliğinin ardından koşmayacağını bahsetmişti. Biz de bunu olumlu karşılamıştık. Bunun Afanistan ve Irak'ta ne sonuçlar doğurduğunu herkes tarafından görüldü. İsrail'in yaptığı propagandanın herhangi şekilde siyaset biçimine dönüşmemesi gerekir. Kimsenin kimsenin rejimini değiştirmek ya da üst düzey yönetimi hedef almak gibi bir yaklaşımı sözkonusu olamaz.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİNE KARARLILIKLA İLERLİYORUZ”
Türkiye gündemine hakimdir. Kendi politaarını tutarlı bir şekilde yönetmektedir. Terörsüz Türkiye hedefinde geri gitme, aksama, gevşeme yoktur. Terörsüz Türkiye hedefi konusunda olgunlaşmış stratejimiz sözkonusudur. Önümüzdeki aylar içinde silah bırakmanın somut, kapsayıcı ve tam olarak gerçekleşmesi ve bunun sahada TSK ve MİT tarafından takip edilmesi yaklaşımımız aynen devam etmektedir. Terörsüz Türkiye, terörsüz bölge politikasına ilham verecek demiştik. Pekçok güç odağı doğrudan çatışmaya girmeyerek vekalet savaşı içinde bölgeyi terör örgütleri üzerinden dizayn etmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede biz terörsüz Türkiye ile ilgili çalışmalarımızın öngördüğümüz takvim, strateji ve uygulamaları sürdürüyoruz. Bugün gelinen aşamada terör örgütünün silah bırakması ve silahların TSK ve MİT'in içinde olduğu doğrulama mekanizması olarak teyid edilmesi esas hedeftir.
Bölgede hangi gruba karşı yapılırsa yapılsın her türlü provokasyonu reddediyoruz. Dün Şam'da kiliseye yapılan saldırı bölgedeki gelişmelerden bağımsız değildir. Saldırıyı DEAŞ'ın gerçekleştirdiğine dair istihbarat bilgisi var. Arkasında kimler olabileceği konusunda yüksek deneyimimiz var. Bir kez daha o saldırıları kınıyoruz, lanetliyoruz.
Kaynak: Haber Merkezi