Hiroşima ve Nagazaki’deki unutulmaz felaketin 80. yılı
Hiroşima ve Nagazaki’deki unutulmaz felaketin 80. yılı
ABD’nin, 6 ve 9 Ağustos 1945’te Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları atmasının üzerinden 80 yıl geçti. Yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği o günler, dünya tarihine kara bir leke olarak kazındı.
Haber Giriş Tarihi: 06.08.2025 14:19
Haber Güncellenme Tarihi: 06.08.2025 14:25
Kaynak:
Haber Merkezi
6 Ağustos 1945 sabahı, ABD’nin “Little Boy” adlı atom bombasıHiroşima’ya bırakıldı. Üç gün sonra, 9 Ağustos’ta bu kez “Fat Man” adlı ikinci bomba Nagazaki'ye atıldı. Her iki saldırı da yüz binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca insanın hayatının kalıcı olarak değişmesine neden oldu. Japonya, 15 Ağustos’ta teslim olarak II. Dünya Savaşı’nı resmen sona erdirdi.
Japon yetkililere göre, bombalamaların doğrudan ve dolaylı etkileriyle yaklaşık yarım milyon kişi yaşamını yitirdi. Patlamaların ardından yayılan radyasyon, yıllarca süren sağlık sorunlarına yol açtı. Kanser, doğumsal sakatlıklar ve psikolojik travmalar, kuşaklar boyu sürdü.
Hiroşima ve Nagazaki: Yalnızca geçmişin değil, geleceğin de uyarısı
Her yıl düzenlenen anma törenleri, yalnızca tarihte yaşanan bir felaketi hatırlamakla kalmıyor; aynı zamanda nükleer silahların insanlık için hâlâ ne kadar büyük bir tehdit olduğunu da hatırlatıyor.
Japonya merkezli Kyodo News tarafından yapılan bir ankete göre, Hiroşima Barış Anıtı Müzesi’ni ziyaret eden yabancıların yaklaşık yüzde 75’i, atom bombalarının kullanılmasını "haklı gösterilemez" buluyor. Ankete katılanların yarısından fazlası, nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor.
Günümüz krizleri: Tarih tekerrür edebilir mi?
1945’te yaşanan yıkımın ardından nükleer silahlar bir daha savaşta kullanılmadı. Ancak bu durum, nükleer tehdidin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Son yıllarda yaşanan jeopolitik gelişmeler, bu tehdidin yeniden canlandığını gösteriyor. Rusya-Ukrayna Savaşı, savaşın ilk günlerinden itibaren nükleer söylemlerle şekillendi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in nükleer kuvvetleri alarma geçirmesi, dünya kamuoyunu endişeye sevk etti.
İsrail’in 2025 yılında İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırısı, nükleer programların doğrudan savaş hedefi haline geldiğini gösterdi. Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan sınır çatışmaları ve nükleer doktrinler üzerindeki sertleşme, Güney Asya’da da nükleer gerilimi artırıyor. Kuzey Kore’nin kıtalararası füze denemeleri ve nükleer kapasiteden vazgeçmeyeceğini ilan etmesi, Asya-Pasifik’te alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Nükleer güç dengesizliği büyüyor
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’nin 2025 raporuna göre dünyada yaklaşık 12.241 nükleer başlık bulunuyor. Bunların yüzde 90’ı ABD ve Rusya tarafından kontrol ediliyor. Ancak nükleer silah sahibi ülke sayısı artarken, kontrol mekanizmaları yetersiz kalıyor.
Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail, Fransa, İngiltere ve Kuzey Kore gibi ülkeler de nükleer kapasiteye sahip. İran gibi potansiyel sahiplik adayları ise uluslararası diplomasinin ve askeri stratejilerin merkezine oturmuş durumda.
Bugün hâlâ aynı soru: Bir daha olur mu?
80 yıl önce Japonya’ya atılan atom bombaları, yalnızca II. Dünya Savaşı’nı sona erdirmedi. Aynı zamanda dünyaya nükleer silahların dehşetini gösterdi. Ancak geldiğimiz noktada, bu dehşet hafızalardan silinmeye başlıyor olabilir. Teknoloji gelişiyor, aktörler çoğalıyor ve krizler derinleşiyor. Bu da nükleer silahların bir kez daha "kullanım" eşiğine yaklaşabileceği endişesini büyütüyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hiroşima ve Nagazaki’deki unutulmaz felaketin 80. yılı
ABD’nin, 6 ve 9 Ağustos 1945’te Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları atmasının üzerinden 80 yıl geçti. Yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği o günler, dünya tarihine kara bir leke olarak kazındı.
6 Ağustos 1945 sabahı, ABD’nin “Little Boy” adlı atom bombası Hiroşima’ya bırakıldı. Üç gün sonra, 9 Ağustos’ta bu kez “Fat Man” adlı ikinci bomba Nagazaki'ye atıldı. Her iki saldırı da yüz binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca insanın hayatının kalıcı olarak değişmesine neden oldu. Japonya, 15 Ağustos’ta teslim olarak II. Dünya Savaşı’nı resmen sona erdirdi.
Japon yetkililere göre, bombalamaların doğrudan ve dolaylı etkileriyle yaklaşık yarım milyon kişi yaşamını yitirdi. Patlamaların ardından yayılan radyasyon, yıllarca süren sağlık sorunlarına yol açtı. Kanser, doğumsal sakatlıklar ve psikolojik travmalar, kuşaklar boyu sürdü.
Hiroşima ve Nagazaki: Yalnızca geçmişin değil, geleceğin de uyarısı
Her yıl düzenlenen anma törenleri, yalnızca tarihte yaşanan bir felaketi hatırlamakla kalmıyor; aynı zamanda nükleer silahların insanlık için hâlâ ne kadar büyük bir tehdit olduğunu da hatırlatıyor.
Japonya merkezli Kyodo News tarafından yapılan bir ankete göre, Hiroşima Barış Anıtı Müzesi’ni ziyaret eden yabancıların yaklaşık yüzde 75’i, atom bombalarının kullanılmasını "haklı gösterilemez" buluyor. Ankete katılanların yarısından fazlası, nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor.
Günümüz krizleri: Tarih tekerrür edebilir mi?
1945’te yaşanan yıkımın ardından nükleer silahlar bir daha savaşta kullanılmadı. Ancak bu durum, nükleer tehdidin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Son yıllarda yaşanan jeopolitik gelişmeler, bu tehdidin yeniden canlandığını gösteriyor. Rusya-Ukrayna Savaşı, savaşın ilk günlerinden itibaren nükleer söylemlerle şekillendi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in nükleer kuvvetleri alarma geçirmesi, dünya kamuoyunu endişeye sevk etti.
İsrail’in 2025 yılında İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği hava saldırısı, nükleer programların doğrudan savaş hedefi haline geldiğini gösterdi. Hindistan ile Pakistan arasında yaşanan sınır çatışmaları ve nükleer doktrinler üzerindeki sertleşme, Güney Asya’da da nükleer gerilimi artırıyor. Kuzey Kore’nin kıtalararası füze denemeleri ve nükleer kapasiteden vazgeçmeyeceğini ilan etmesi, Asya-Pasifik’te alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Nükleer güç dengesizliği büyüyor
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’nin 2025 raporuna göre dünyada yaklaşık 12.241 nükleer başlık bulunuyor. Bunların yüzde 90’ı ABD ve Rusya tarafından kontrol ediliyor. Ancak nükleer silah sahibi ülke sayısı artarken, kontrol mekanizmaları yetersiz kalıyor.
Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail, Fransa, İngiltere ve Kuzey Kore gibi ülkeler de nükleer kapasiteye sahip. İran gibi potansiyel sahiplik adayları ise uluslararası diplomasinin ve askeri stratejilerin merkezine oturmuş durumda.
Bugün hâlâ aynı soru: Bir daha olur mu?
80 yıl önce Japonya’ya atılan atom bombaları, yalnızca II. Dünya Savaşı’nı sona erdirmedi. Aynı zamanda dünyaya nükleer silahların dehşetini gösterdi. Ancak geldiğimiz noktada, bu dehşet hafızalardan silinmeye başlıyor olabilir. Teknoloji gelişiyor, aktörler çoğalıyor ve krizler derinleşiyor. Bu da nükleer silahların bir kez daha "kullanım" eşiğine yaklaşabileceği endişesini büyütüyor.
Kaynak: Haber Merkezi