Mehmet Akın Doğan: Güçlü bir Türkiye güçlü bir tarımla mümkündür
Mehmet Akın Doğan: Güçlü bir Türkiye güçlü bir tarımla mümkündür
Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, tarımda yaşanan krizlere dikkat çekerek 2025 yılında neredeyse tüm ürünlerde fiyat istikrarsızlığı görüldüğünü vurguladı. Enflasyon karşısında ezilen çiftçilerin gelir kaybı yaşadığını belirten Doğan, “Üretici sahipsiz kalırsa, tarım çöker; Türkiye ağır bir ekonomik ve sosyal bedelle yüzleşir” uyarısında bulundu.
Haber Giriş Tarihi: 28.07.2025 10:38
Haber Güncellenme Tarihi: 28.07.2025 10:44
Kaynak:
Haber Merkezi
Son yıllarda tarımda yaşanan olumsuzluklara dikkat çeken Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, “Geçmiş yıllarda sadece bazı ürünlerde yaşanan fiyat istikrarsızlığı, 2025’te neredeyse tüm ürünlere yansımıştır. Enflasyonun hızla yükseldiği bu dönemde, çiftçinin hem gelir kaybı yaşaması ve temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanması onları daha da kırılgan hale getirmiştir. Üreticilerimiz sahipsiz bırakılırsa, tarımda sürdürülebilirlik büyük bir darbe alacak, ülkemiz daha büyük ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Unutulmamalıdır ki güçlü bir Türkiye, güçlü bir tarımla mümkündür. Üreticimiz ayakta kalmalı, tarlalar boş kalmamalıdır.” dedi.
Kazanmayan çiftçimiz, ekipmanlarını satmak zorunda kalıyor
İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Yaşanan sorunlarla beraber üreticilerin ellerindeki arazi ve ekipmanları satmak zorunda kaldığına neden olduğunu, bunun ise ülke tarımı için büyük bir tehdit olacağına değinen Doğan, “Bu yıl çiftçimizin ektiği, biçtiği, büyük emek ve maliyetlerle yetiştirdiği hiçbir ürün yeterli gelir sağlamamaktadır. Bu ekonomik çıkmaz, çiftçimizi çareyi elindeki tüm varlıkları; tarla, bağ, bahçe, traktör, ekipman ve daha fazlasını satılığa çıkarmakta bulmasına neden olmuştur. Bu, sadece bireysel değil, aynı zamanda ülke tarımı açısından da büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Kalıcı çözümler üretilmeli
Gelinen bu noktada artık sorunları görmezden gelmek, çözümü ertelemek mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve Tarım ve Orman Bakanlığımızdan beklentimiz; vakit kaybetmeden üreticimizin yaşadığı bu çok yönlü krize müdahale edilmesi, kalıcı çözümler üretilmesi ve çiftçilerimize güçlü bir destek mekanizmasının sunulmasıdır.” diye konuştu.
Güçlü bir Türkiye için güçlü bir tarıma ihtiyaç olduğunu belirten Mehmet Akın Doğan, “Bu şekilde devam edilirse, çiftçimizin üretime devam etmesi mümkün görünmemektedir. Gıda arz güvenliğimizin teminatı olan üreticilerimiz sahipsiz bırakılırsa, tarımda sürdürülebilirlik büyük bir darbe alacak, ülkemiz daha büyük ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Unutulmamalıdır ki güçlü bir Türkiye, güçlü bir tarımla mümkündür. Üreticimiz ayakta kalmalı, tarlalar boş kalmamalıdır.” sözlerine yer verdi.
Tarım arazilerinden alınan vasıf parası yanlışından dönülmeli
Tarım Bakanlığı’na çağrıda bulunarak çiftçilerden alına tarla vasıf değiştirme ücretlerinin kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan şu açıklamalarda bulundu;
“Çiftçilerimiz, arazilerindeki tarla vasfını; bahçe, sera gibi çeşitli çok yıllık ürünlerin ekili olduğu vasfa dönüştürmek istediklerinde, Tapu Müdürlüklerine başvuruda bulunmadan önce Tarım İlçe Müdürlüklerine başvurarak görüş almak zorundadır. Bu başvurularda, 2024 yılı öncesinde herhangi bir ücret talep edilmezken, 2024 yılı itibarıyla yeni bir ücret uygulaması yürürlüğe girmiştir.
Bu kapsamda; 10 dönüme kadar olan araziler için 4.970 TL, 10 dönümden sonraki her 10 dönüm için ise 9.400 TL ücret alınmaktadır. Örneğin, 100 dönüm tarım arazisi olup, ekili olan kısmını tarla vasfından bahçe vasfına dönüştürmek isteyen bir çiftçimiz, Tarım İl Müdürlüğü’ne toplamda 89.570 TL ödeme yapmak zorunda kalmaktadır.
Bu ücretlendirme, üretim maliyetleri altında ezilen, pandemi süreciyle birlikte gelir kaybına uğrayan ve 2025 yılında da ürünlerinden zarar eden çiftçilerimiz açısından büyük bir mağduriyet oluşturmaktadır. Özellikle bu yıl soğan, patates, marul, karpuz, domates, biber vesaire gibi birçok üründe çiftçilerimiz bırakın kâr etmeyi, kira bedelini dahi karşılayamayacak durumda kalmıştır.
Zaten iflasın eşiğine gelen üreticimizin, hiçbir maliyeti olmayan sade bir evrak işlemi için bu denli yüksek meblağlarla karşı karşıya bırakılması kabul edilemez bir durumdur. Bu uygulamanın hangi gerekçeyle hayata geçirildiği anlaşılamamaktadır.
Çiftçiler olarak beklentimiz; 2024 yılı öncesindeki uygulamaya geri dönülmesi, bu ücretin çiftçilerimizden alınmaması, hükûmetimizin ve Tarım ve Orman Bakanlığımızın, üreticisini mağdur eden bu yanlıştan bir an önce dönmesidir.
Ürün para ettiğinde kapılar kapanıyor, etmediğinde sahip çıkan yok
Son yıllarda tarım sektöründe yaşanan gelişmeler, üreticilerimizin karşılaştığı zorlukları daha da görünür hale getirmiştir. Özellikle ürünlerin para ettiği dönemlerde uygulanan bazı politikalar, çiftçimizin emeğini adeta cezalandırır niteliktedir. Ürün değer kazandığında ihracat kapılarının aniden kapatılması ve depolardaki ürünlere yönelik baskın tarzında denetimlerin yapılması, üretici açısından büyük mağduriyetler doğurmaktadır.
Sorunlarımızı duyan var ancak ses yok
Tarım, ülkemizin geleceği, gıda güvenliğimizin teminatı ve kırsal kalkınmanın temelidir. Ancak ne yazık ki Adanalı çiftçimiz bugün her açıdan derin bir krizin içindedir. Üretimin her aşamasında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalan çiftçimiz; artan girdi maliyetleri, finansmana erişim zorlukları, iklim kaynaklı afetler, su krizi, zirai don gibi doğal etkenler ve en önemlisi de üretip yetiştirdiği ürünlerin para etmemesi nedeniyle üretimden kopma noktasına gelmiştir. Sesimizi duyan var; ancak çiftçimizin sorunlarına çözüm üretecek kimseden henüz bir ses çıkmıyor. Çiftçimiz âdeta kendi kaderine terk edilmiş durumda.
2025 bizim için kapkaranlık bir yıl oldu
Yılın başından bu yana yaşanan kuraklık, su krizi, doğal afetler ve üstüne üstlük yetişen tarla ürünlerinin para etmemesi, çiftçimizi ekonomik olarak bitme noktasına getirdi. Şu anda çiftçimiz, kredi borçlarını ödeyemez hâle geldi.
Sübvansiyonlu kredi limitleri hâlâ 2024 yılı birimlerinden veriliyor; oysa bu limitlerin, enflasyon artışına paralel olarak artırılması gerekirdi. Tarım işçisi yevmiyeleri, gübre ve motorin gibi temel girdilerin fiyatları enflasyon oranında ve hatta daha fazla artmasına rağmen, çiftçimizin sesi duyulmadı.
Eli nasırlı çiftçimizin değerini bilelim
Tarımsal üretimin temel unsuru olan eli nasırlı çiftçilerimizin kıymeti iyi bilinmelidir. Günde üç öğün sofralarımızdan eksik olmayan her ürün, onların emeğinin ürünüdür. Tüm zorluklara ve yaşadıkları sıkıntılara rağmen çiftçimiz, sıcak-soğuk, kar-kış demeden üretmeye devam etmiş ve halkımızı gıdasız bırakmamıştır.
Çiftçimize sahip çıkmalıyız
Eğer çiftçi tarıma küser, üretmekten vazgeçerse, bizleri çok daha zor günler bekliyor. Oysa üretim sürecinin her aşamasında alın teri döken, zamanını, emeğini ve sermayesini toprağa yatıran çiftçimiz, ürününün karşılığını en çok hak eden kesimdir. Ancak ne yazık ki ürün para etmediğinde, çiftçimiz zarar ettiğinde sahipsiz bırakılmakta; herhangi bir kamu kurumu ya da yetkili makam bu zararın telafisi için adım atmamaktadır.
Sürdürülebilir tarım, ancak çiftçinin alın terinin karşılığını alabildiği ve üretim planlamasının çiftçiyi merkeze alarak yapıldığı bir sistemle mümkündür. Aksi takdirde çiftçimiz üretmekten vazgeçer, tarım alanları boş kalır ve gıda güvenliği ciddi şekilde tehdit altına girer.
Planlı üretimden söz edebilmek için öncelikle çiftçinin sesine kulak verilmelidir. Üretim planları masa başında değil, tarlada edinilen bilgi ve tecrübeyle hazırlanmalıdır. Bu nedenle, Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurumların; üretimle doğrudan iç içe olan çiftçilerin, ziraat odalarının ve üretici birliklerinin görüş ve önerilerini dikkate alması hayati önem taşımaktadır.
Eğer bugün bu sorunlara çözüm bulunmazsa, yarın üreticiyi bulamayacağız. Dolayısıyla tarım politikaları şekillendirilirken üreticinin refahı ve sürdürülebilirliği temel alınmalı; geçici değil, kalıcı çözümler üretilmelidir.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehmet Akın Doğan: Güçlü bir Türkiye güçlü bir tarımla mümkündür
Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, tarımda yaşanan krizlere dikkat çekerek 2025 yılında neredeyse tüm ürünlerde fiyat istikrarsızlığı görüldüğünü vurguladı. Enflasyon karşısında ezilen çiftçilerin gelir kaybı yaşadığını belirten Doğan, “Üretici sahipsiz kalırsa, tarım çöker; Türkiye ağır bir ekonomik ve sosyal bedelle yüzleşir” uyarısında bulundu.
Son yıllarda tarımda yaşanan olumsuzluklara dikkat çeken Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, “Geçmiş yıllarda sadece bazı ürünlerde yaşanan fiyat istikrarsızlığı, 2025’te neredeyse tüm ürünlere yansımıştır. Enflasyonun hızla yükseldiği bu dönemde, çiftçinin hem gelir kaybı yaşaması ve temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanması onları daha da kırılgan hale getirmiştir. Üreticilerimiz sahipsiz bırakılırsa, tarımda sürdürülebilirlik büyük bir darbe alacak, ülkemiz daha büyük ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Unutulmamalıdır ki güçlü bir Türkiye, güçlü bir tarımla mümkündür. Üreticimiz ayakta kalmalı, tarlalar boş kalmamalıdır.” dedi.
Kazanmayan çiftçimiz, ekipmanlarını satmak zorunda kalıyor
İlkhaber Gazetesi'nden Serhat ŞANLI'nın haberine göre; Yaşanan sorunlarla beraber üreticilerin ellerindeki arazi ve ekipmanları satmak zorunda kaldığına neden olduğunu, bunun ise ülke tarımı için büyük bir tehdit olacağına değinen Doğan, “Bu yıl çiftçimizin ektiği, biçtiği, büyük emek ve maliyetlerle yetiştirdiği hiçbir ürün yeterli gelir sağlamamaktadır. Bu ekonomik çıkmaz, çiftçimizi çareyi elindeki tüm varlıkları; tarla, bağ, bahçe, traktör, ekipman ve daha fazlasını satılığa çıkarmakta bulmasına neden olmuştur. Bu, sadece bireysel değil, aynı zamanda ülke tarımı açısından da büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Kalıcı çözümler üretilmeli
Gelinen bu noktada artık sorunları görmezden gelmek, çözümü ertelemek mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve Tarım ve Orman Bakanlığımızdan beklentimiz; vakit kaybetmeden üreticimizin yaşadığı bu çok yönlü krize müdahale edilmesi, kalıcı çözümler üretilmesi ve çiftçilerimize güçlü bir destek mekanizmasının sunulmasıdır.” diye konuştu.
Güçlü bir Türkiye için güçlü bir tarıma ihtiyaç olduğunu belirten Mehmet Akın Doğan, “Bu şekilde devam edilirse, çiftçimizin üretime devam etmesi mümkün görünmemektedir. Gıda arz güvenliğimizin teminatı olan üreticilerimiz sahipsiz bırakılırsa, tarımda sürdürülebilirlik büyük bir darbe alacak, ülkemiz daha büyük ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Unutulmamalıdır ki güçlü bir Türkiye, güçlü bir tarımla mümkündür. Üreticimiz ayakta kalmalı, tarlalar boş kalmamalıdır.” sözlerine yer verdi.
Tarım arazilerinden alınan vasıf parası yanlışından dönülmeli
Tarım Bakanlığı’na çağrıda bulunarak çiftçilerden alına tarla vasıf değiştirme ücretlerinin kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan şu açıklamalarda bulundu;
“Çiftçilerimiz, arazilerindeki tarla vasfını; bahçe, sera gibi çeşitli çok yıllık ürünlerin ekili olduğu vasfa dönüştürmek istediklerinde, Tapu Müdürlüklerine başvuruda bulunmadan önce Tarım İlçe Müdürlüklerine başvurarak görüş almak zorundadır. Bu başvurularda, 2024 yılı öncesinde herhangi bir ücret talep edilmezken, 2024 yılı itibarıyla yeni bir ücret uygulaması yürürlüğe girmiştir.
Bu kapsamda; 10 dönüme kadar olan araziler için 4.970 TL, 10 dönümden sonraki her 10 dönüm için ise 9.400 TL ücret alınmaktadır. Örneğin, 100 dönüm tarım arazisi olup, ekili olan kısmını tarla vasfından bahçe vasfına dönüştürmek isteyen bir çiftçimiz, Tarım İl Müdürlüğü’ne toplamda 89.570 TL ödeme yapmak zorunda kalmaktadır.
Bu ücretlendirme, üretim maliyetleri altında ezilen, pandemi süreciyle birlikte gelir kaybına uğrayan ve 2025 yılında da ürünlerinden zarar eden çiftçilerimiz açısından büyük bir mağduriyet oluşturmaktadır. Özellikle bu yıl soğan, patates, marul, karpuz, domates, biber vesaire gibi birçok üründe çiftçilerimiz bırakın kâr etmeyi, kira bedelini dahi karşılayamayacak durumda kalmıştır.
Zaten iflasın eşiğine gelen üreticimizin, hiçbir maliyeti olmayan sade bir evrak işlemi için bu denli yüksek meblağlarla karşı karşıya bırakılması kabul edilemez bir durumdur. Bu uygulamanın hangi gerekçeyle hayata geçirildiği anlaşılamamaktadır.
Çiftçiler olarak beklentimiz; 2024 yılı öncesindeki uygulamaya geri dönülmesi, bu ücretin çiftçilerimizden alınmaması, hükûmetimizin ve Tarım ve Orman Bakanlığımızın, üreticisini mağdur eden bu yanlıştan bir an önce dönmesidir.
Ürün para ettiğinde kapılar kapanıyor, etmediğinde sahip çıkan yok
Son yıllarda tarım sektöründe yaşanan gelişmeler, üreticilerimizin karşılaştığı zorlukları daha da görünür hale getirmiştir. Özellikle ürünlerin para ettiği dönemlerde uygulanan bazı politikalar, çiftçimizin emeğini adeta cezalandırır niteliktedir. Ürün değer kazandığında ihracat kapılarının aniden kapatılması ve depolardaki ürünlere yönelik baskın tarzında denetimlerin yapılması, üretici açısından büyük mağduriyetler doğurmaktadır.
Sorunlarımızı duyan var ancak ses yok
Tarım, ülkemizin geleceği, gıda güvenliğimizin teminatı ve kırsal kalkınmanın temelidir. Ancak ne yazık ki Adanalı çiftçimiz bugün her açıdan derin bir krizin içindedir. Üretimin her aşamasında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalan çiftçimiz; artan girdi maliyetleri, finansmana erişim zorlukları, iklim kaynaklı afetler, su krizi, zirai don gibi doğal etkenler ve en önemlisi de üretip yetiştirdiği ürünlerin para etmemesi nedeniyle üretimden kopma noktasına gelmiştir. Sesimizi duyan var; ancak çiftçimizin sorunlarına çözüm üretecek kimseden henüz bir ses çıkmıyor. Çiftçimiz âdeta kendi kaderine terk edilmiş durumda.
2025 bizim için kapkaranlık bir yıl oldu
Yılın başından bu yana yaşanan kuraklık, su krizi, doğal afetler ve üstüne üstlük yetişen tarla ürünlerinin para etmemesi, çiftçimizi ekonomik olarak bitme noktasına getirdi. Şu anda çiftçimiz, kredi borçlarını ödeyemez hâle geldi.
Sübvansiyonlu kredi limitleri hâlâ 2024 yılı birimlerinden veriliyor; oysa bu limitlerin, enflasyon artışına paralel olarak artırılması gerekirdi. Tarım işçisi yevmiyeleri, gübre ve motorin gibi temel girdilerin fiyatları enflasyon oranında ve hatta daha fazla artmasına rağmen, çiftçimizin sesi duyulmadı.
Eli nasırlı çiftçimizin değerini bilelim
Tarımsal üretimin temel unsuru olan eli nasırlı çiftçilerimizin kıymeti iyi bilinmelidir. Günde üç öğün sofralarımızdan eksik olmayan her ürün, onların emeğinin ürünüdür. Tüm zorluklara ve yaşadıkları sıkıntılara rağmen çiftçimiz, sıcak-soğuk, kar-kış demeden üretmeye devam etmiş ve halkımızı gıdasız bırakmamıştır.
Çiftçimize sahip çıkmalıyız
Eğer çiftçi tarıma küser, üretmekten vazgeçerse, bizleri çok daha zor günler bekliyor. Oysa üretim sürecinin her aşamasında alın teri döken, zamanını, emeğini ve sermayesini toprağa yatıran çiftçimiz, ürününün karşılığını en çok hak eden kesimdir. Ancak ne yazık ki ürün para etmediğinde, çiftçimiz zarar ettiğinde sahipsiz bırakılmakta; herhangi bir kamu kurumu ya da yetkili makam bu zararın telafisi için adım atmamaktadır.
Sürdürülebilir tarım, ancak çiftçinin alın terinin karşılığını alabildiği ve üretim planlamasının çiftçiyi merkeze alarak yapıldığı bir sistemle mümkündür. Aksi takdirde çiftçimiz üretmekten vazgeçer, tarım alanları boş kalır ve gıda güvenliği ciddi şekilde tehdit altına girer.
Planlı üretimden söz edebilmek için öncelikle çiftçinin sesine kulak verilmelidir. Üretim planları masa başında değil, tarlada edinilen bilgi ve tecrübeyle hazırlanmalıdır. Bu nedenle, Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurumların; üretimle doğrudan iç içe olan çiftçilerin, ziraat odalarının ve üretici birliklerinin görüş ve önerilerini dikkate alması hayati önem taşımaktadır.
Eğer bugün bu sorunlara çözüm bulunmazsa, yarın üreticiyi bulamayacağız. Dolayısıyla tarım politikaları şekillendirilirken üreticinin refahı ve sürdürülebilirliği temel alınmalı; geçici değil, kalıcı çözümler üretilmelidir.”
Kaynak: Haber Merkezi